29 Ocak 2020 00:40

"Yenikapı ruhu"nun dışı mayınlı alan

Fotoğraf: Fatih Polat/Evrensel

Paylaş

Ekonomik krize dair olarak iktidarı eleştirmenin soruşturma nedeni sayılmasından sonra, şimdi de deprem üzerinden iktidarı eleştirmek soruşturma nedeni.

AKP Hükümeti, generalleri iktidarını tam icra edebilmesinin önünde engel gördüğü dönemlerde, ülkedeki demokrasi ihtiyacını arkasına alarak istismar ettiği bir "mağduriyet" stratejisi izledi. Tek başına iktidarını pekiştirmesinin ardından karşılaştığı 15 Temmuz darbe girişiminin sonrasında ise, siyasetin meşru alanını "Yenikapı ruhu" etrafında inşa etti. Parlamentodaki partilerin "darbeye karşı" olmasının samimi ölçütü, Erdoğan liderliğindeki iktidarın bekasını tahkim edecek bir siyasal harcın çimentosu olmaktı. O dönemin konjonktürü içinde bu havaya eklemlenenler oldu. Hem darbeye hem de AKP’nin onu istismar ederek kendi diktasını kurmasına karşı olanlara ise iktidarın yanıtı, Gülen Cemaati ile bir bağlantısı olmadığı sabit olan televizyonların dahi kapatılmasından, gazeteci ve aydınların hapsedilmesine kadar varan geniş bir hatta oldu.

Ne var ki hem ekonominin halk üzerindeki sonuçları hem de baskı ve kutuplaştırma siyasetinin iktidarın kendi tabanında da aşınmalar yaratmaya başlamasıyla birlikte artık o "Yenikapı ruhu"nun baki kalması da düşünülemezdi. Son yerel seçimlerin de iktidardaki erimeyi tescil etmesi, iktidarın muhalefet karşısındaki hırçınlığını artırırken, savaş ile tahkim edilen siyaset zemininde, iktidarı yıpratabilecek her türlü gelişme bertaraf edilmesi gereken bir sorun alanı olarak kodlanıyor. Doğal gaz faturaları, art arda gelen zamların sefalet düzeyindeki asgari ücretli emekçiler üzerindeki etkisi konuşulmasın, deprem vergilerinin nereye gittiği sorulmasın, HDP depremzedelere yardım yapmasın, İdlib ve Libya’daki "Erdoğan etkisi" konuşulsun. "Dünyaya liderlik dersi" manşetleri konuşulsun. Hafter, "milli düşmanımız" olsun!

Bu ağır manipülasyonun özünde güçlü bir sınıfsal temel üzerinde yükseldiği ise tamamen örtülsün. Örneğin şunların hiçbiri hatırlanmasın:

  • AKP Hükümetinin yasakladığı ilk grev 1 Temmuz 2003’te Petrol-İş’in örgütlü olduğu Petlas Lastik Sanayi ve Ticaret AŞ’deki grev oldu.
  • Hükümet 8 Aralık 2003’te, Kristal-İş üyesi 5 bin Paşabahçe işçisinin grevini daha başlamadan yasakladı. Camda yasağın kalkmasının ardından, Paşabahçe işçileri 30 Ocak 2004 günü greve yeniden başladı. Ancak grev ikinci kez yasaklandı. ‘Milli güvenliği bozucu’ gerekçesine genel sağlık gerekçesi de getirildi.
  • 21 Mart 2004’te Lastik-İş’in toplu iş sözleşmesi görüşmeleri anlaşmazlıkla sonuçlanınca 20 ayrı fabrikada 5 binin üzerinde işçinin aldığı grev kararı Bakanlar Kurulu tarafından yasaklandı.
  • 1 Eylül 2005’te, Türkiye Maden-İş’in örgütlü olduğu Erdemir Madencilik’teki grev yasaklandı.
  • 27 Haziran 2014’te 5 bin 800 işçinin Şişecam’a bağlı 10 cam fabrikasında 8 gündür sürdürdüğü grev, genel sağlığı ve milli güvenliği bozucu nitelikte olduğu iddiasıyla yasaklandı.
  • 21 Temmuz 2014’te ise Bakanlar Kurulu, Çöllolar Kömür Sahası işyeri ile Çayırhan Kömür İşletmesinde, Türkiye Maden İşçileri Sendikası tarafından alınan grev kararını, genel sağlığı ve milli güvenliği bozucu nitelikte olduğu gerekçe göstererek yasakladı.
  • 30 Ocak 2015’te Bakanlar Kurulu, Birleşik Metal-İş’in, aralarında Anadolu Isuzu, Demisaş Döküm, Federal Mogul, Sarkuysan ve Türk Prysmian Kablo’nun da olduğu 22 fabrikadaki grevini yasakladı.
  • AKP’nin OHAL’i fırsat bilerek yasakladığı ilk grev Asil Çelik oldu. AKP, toplu iş görüşmelerinde anlaşmaya varılamaması üzerine Asil Çelik’te 18 Ocak 2017’de başlayacak grevi yasakladı.
  • Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu EMİS’e bağlı işyerlerinde 20 Ocak 2017’de başlayan grev, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da imzasının bulunduğu bir kararla ‘Milli güvenliği bozucu’ nitelikte olduğu gerekçe gösterilerek yasaklandı.
  • 20 Mart 2017 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan kararla, Akbank grevi ‘Ekonomik ve finansal istikrarı bozucu nitelikte’ olduğu iddiasıyla başlamadan yasaklandı.
  • 22 Mayıs 2017 tarihli Resmi Gazete’de yer alan kararla Şişecam işçilerinin 24 Mayıs 2017’de başlatacağı grev “Milli güvenliği bozucu nitelikte olduğu” gerekçesiyle başlamadan yasaklandı.
  • Mefar İlaç Fabrikasında toplu sözleşme görüşmelerinden sonuç alınamaması üzerine alınan grev kararı, 5 Haziran 2017 tarihinde “Genel sağlığı bozucu nitelikte görüldüğünden” ifadelerinin yer aldığı Bakanlar Kurulu kararıyla yasaklandı.
  • MESS sözleşmesi kapsamında 130 bin işçiyi kapsayan ve 2 Şubat 2018’de başlayacak grev, Bakanlar Kurulunun kararı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayıyla yasaklandı.
  • Petrol-İş üyesi Soda Kromsan işçilerinin Adana ve Mersin’de aldığı grev kararı grevin başlayacağı gün olan 23 Mayıs 2018’de Bakanlar Kurulu kararıyla yasaklandı.
  • İzmir Banliyö Taşımacılığı Sistemi Ticaret AŞ’ye (İZBAN) bağlı iş yerlerindeki grev, 8 Ocak 2019 günü Cumhurbaşkanı kararı ile 60 gün süreyle ertelendi.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...