T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2017/4-1326
K. 2018/1788
T. 27.11.2018

* EŞİN SADAKAT YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜ İHLALİ ( Evlilik Birliğinin Devamı Sırasında Davacının Dava Dışı Eşi Tarafından Sadakat Yükümlülüğünün İhlali Niteliğindeki Eylemini Birlikte Gerçekleştirdiği Kişi Olan ve Evlilik Birliğinin Tarafı Olmaması Nedeniyle Üçüncü Kişi Konumunda Bulunan Davalının Salt Evli Bir Kişiyle Birlikte Olmak Şeklindeki Eylemi Nedeniyle Tazminat - Evlilik Birliği Devam Ederken Eşlerden Biri İle Evli Olduğunu Bilerek Birlikte Olan Üçüncü Kişiye Karşı Diğer Eşin Manevi Tazminat İsteminde Bulunamayacağı )

* KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRIDAN KAYNAKLANAN MANEVİ TAZMİNAT ( Davalının Dava Dışı Eş İle Evli Olduğunu Bilerek Birlikte Olması - 06.07.2018 Tarihli 2015/5 Esas Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı Kapsamında Değerlendirileceği/Söz Konusu İçtihadı Birleştirme Kararı İle "Evlilik Birliği Devam Ederken Eşlerden Biri İle Evli Olduğunu Bilerek Birlikte Olan Üçüncü Kişiye Karşı Diğer Eşin Manevi Tazminat İsteminde Bulunamayacağı )

* EVLİLİK BİRLİĞİ DEVAM EDERKEN EŞLERDEN BİRİ İLE EVLİ OLDUĞUNU BİLEREK BİRLİKTE OLAN ÜÇÜNCÜ KİŞİYE KARŞI DİĞER EŞİN MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİNDE BULUNAMAYACAĞI ( Davacı Tarafından Üçüncü Kişi Konumundaki Davalı Aleyhine Açılan Manevi Tazminat Davasının Reddi Gereği )

2797/m.45/5

06.07.2018 tarihli ve 2015/5 E., 2018/7 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı

ÖZET : Dava, haksız eylem nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davacının dava dilekçesinde manevi tazminat istemine dayanak olarak gösterdiği maddi olgular; evlilik birliğinin devamı sırasında davacının dava dışı eşi tarafından sadakat yükümlülüğünün ihlali niteliğindeki eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişi olan ve evlilik birliğinin tarafı olmaması nedeniyle üçüncü kişi konumunda bulunan davalının salt evli bir kişiyle birlikte olmak şeklindeki eylemine ilişkindir. Davalının dava dışı eş ile evli olduğunu bilerek birlikte olmaktan ibaret olduğu anlaşılan eyleminden başka doğrudan doğruya davacıya yönelik olarak bağımsız, özel ve nitelikli bir kişilik hakkı ihlalinde bulunduğuna dair bir iddia da bulunmamaktadır. Bu nedenle eldeki davanın konusu itibariyle 06.07.2018 tarihli ve 2015/5 E., 2018/7 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamında değerlendirilmesi gereklidir.Söz konusu içtihadı birleştirme kararı ile "Evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiye karşı diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunamayacağına" karar verilmiş olmakla, davacı tarafından üçüncü kişi konumundaki davalı aleyhine açılan manevi tazminat davasının bu gerekçe ile reddine karar verilmesi gerekmektedir. Direnme kararı sonucu itibariyle yerinde görülmüştür.

DAVA : Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 11. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 07.11.2013 tarihli ve 2012/793 E. 2013/536 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 17.11.2014 tarihli ve 2014/622 E., 2014/15436 K. sayılı kararı ile;

(...Dava, haksız eylem nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz olunmuştur.

Davacı ile dava dışı M. K.'nun evliliklerinin devamı sırasında, davalının dava dışı eş ile ilişki kurduğu; bu nedenle evlilik birliğinin sona erdiği ileri sürülerek manevi tazminat isteminde bulunulmuştur.

Mahkemece, davacının eşi M. K.'nun evli olduğunu gizleyerek davalı ile birlikte olduğu, davalının adı geçenin evli olduğunu öğrendiğinden itibaren M. K.'dan ayrılmak istediği, birlikte yaşamak istemediğini belirtmesi üzerine M. K.'nun baskı ve şiddetlerine maruz kaldığı, bu yönde bir çok defa karakola ve Cumhuriyet Savcılığına başvuruda bulunduğu, davalının da yaşanan bu olaylardan dolayı mağdur durumda olduğu, manevi tazminat talebinin yasal şartlarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu 24/03/2010 gün ve 2010/4-129; 173 Sayılı kararında da vurgulandığı üzere; gerek Anayasamızda, gerek Medeni Kanunumuzda aile toplumun temeli olarak kabul edilmiş ve aileyi koruyan hükümlere yer verilmiştir. Aile sadece mensubu olan kişiler için değil toplum için de önemlidir ve hem yazılı hukuk düzenimizde hem de örf ve adet hukukumuzda özel bir yere sahiptir. Bu nedenledir ki, ailenin korunmasına yönelik düzenlemeler sadece aileyi değil, tüm toplumu ilgilendirmektedir. Aile mensuplarının birbirlerine karşı yükümlülüklerinin ihlali çoğu zaman toplum düzenini de etkilemekte, yasalar nezdinde koruma önlemlerinin alınması yoluna gidilmektedir.

Böylesi öneme sahip aile kurumuna mensup erkekle, evli olduğunu bilerek kurulan duygusal ve cinsel ilişkinin, hatta ondan çocuk sahibi olmanın aile kurumuna ve onun mensubu olan kişilere vereceği zarar kaçınılmazdır ve davalının bunu öngörmemiş olması düşünülemez.

Bu nedenledir ki, evli kişilerle ilişki uzun süre suç sayılmış ve aile kurumu bu yolla da koruma altına alınmak istenmiştir. Bu tür eylemlerin, daha sonraki yasal düzenlemeler sırasında suç olmaktan çıkarılmış olması, bu eylemin ahlaka aykırılığını ve dolayısıyla haksızlığını da ortadan kaldırmayacaktır. Zira, bir eylemin ceza kanununa göre suç teşkil etmemesi ve müeyyidesinin düzenlenmemiş olması, borçlar hukuku hükümlerine göre ahlaka ya da hukuka aykırı olarak kabul edilmesine engel teşkil etmemektedir, edilmesine engel teşkil etmemektedir.

Sonuç itibariyle, davalı iddia edildiği gibi dava dışı M. K.'nun evli olduğunu başlangıçta bilmiyorsa da sonradan öğrendiği ve davacının eşi ile evli olduğunu bilerek duygusal ve cinsel ilişkiye girdiği dosya kapsamından anlaşıldığına göre davalının sorumluluğu ahlâka ve adaba aykırılık nedeniyle gerçekleşen “haksız fiil”den kaynaklanmakta ve dava da yasal dayanağını haksız fiile ilişkin hükümlerden almaktadır.

Şu halde; davalının sorumluluğu kabul edilmeli ve davacı yararına uygun bir miktar manevi tazminat takdir edilmelidir. Karar, bu bakımdan yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir...)

gerekçesiyle oy çokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, haksız eylem nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davacı vekili; müvekkili ile eşi M. K.'nun yaklaşık 27 yıldır evli olduklarını, üç çocuklarının bulunduğunu, çocuklardan ikisinin reşit, diğerinin ise zihinsel engelli ve epilepsi hastası olduğunu, müvekkilinin zihinsel özürlü kızının maaşıyla ilgili olarak Devlet tarafından istenen çocuğa ait nüfus kayıt örneği çıkarmaya gittiğinde büyük bir şok yaşadığını, nüfus kayıtlarında kendisinden olmayan 2001 doğumlu Dila Nur isminde bir çocuğun olduğunu ve çocuğun eşi tarafından doğumundan yaklaşık 1 yıl kadar sonra tanındığını gördüğünü, daha sonra bu çocuğun davalıdan olduğunu anladığını, davalının, müvekkilin eşiyle evli olduğunu bildiği hâlde duygusal ve cinsel ilişkiye girdiğini ve çocuk dünyaya getirdiğini, müvekkilinin eşi ile davalının hâlen birlikte yaşadıklarını, davalının haksız eylem niteliğindeki davranışlarının müvekkilinin kişilik haklarına, manevi varlığına ve aile bütünlüğüne ağır saldırı teşkil ettiğini ileri sürerek 50.000,00TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı; dava dışı M. K.'nun evli olduğunu bilmediği için birlikte bir yaşam sürmeye başladığını, M. K.'nun evli olmadığını söyleyerek kendisini yanılttığını, bu nedenle illiyet bağının kesildiğini, evli olduğunu öğrenmesi üzerine ilişkinin içinden çıkılmaz bir hâl aldığını, müşterek özürlü bir çocuklarının dünyaya gelmesi ve boşanacağını söylemesi üzerine bugüne kadar devam ettiğini, ancak daha sonra ilişkisini bitirdiğini, herhangi bir birlikteliğinin kalmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece; davacının eşi M. K.'nun evli olduğunu gizleyerek davalı ile birlikte olduğu, davalının adı geçenin evli olduğunu öğrenmesinden itibaren M. K.'dan ayrılmak istediği, birlikte yaşamak istemediğini belirtmesi üzerine M. K.'nun baskı ve şiddetlerine maruz kaldığı, bu yönde birçok defa karakola ve Cumhuriyet Başsavcılığına başvuruda bulunduğu, davalının da yaşanan bu olaylardan dolayı mağdur durumda olduğu, manevi tazminat talebinin yasal şartlarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle oy çokluğuyla bozulmuştur.

Yerel Mahkemece, önceki karardaki gerekçeler tekrar edilerek direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararını davacı vekili temyiz etmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, evlilik birliği devam ederken, davacının eşi ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalının bu eylemi nedeniyle davacının manevi tazminat isteminde bulunup bulunamayacağı noktasında toplanmaktadır.

Direnme kararının temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunca 06.07.2018 tarihli ve 2015/5 E., 2018/7 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile "Evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiye karşı diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunamayacağına" karar verilmiştir.

Bu nedenle Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmede, anılan içtihadı Birleştirme Kararının eldeki uyuşmazlığa etkisi tartışılıp değerlendirilmiştir.

2797 Sayılı Yargıtay Kanununun “İçtihadların birleştirilmesini istemek yetkisi ve bağlayıcılığı” başlıklı 45. maddesinde;

“İçtihadların birleştirilmesini Birinci Başkan, doğrudan doğruya veya Yargıtay dairelerinin veya genel kurulların verdikleri karar sonucunda veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının bizzat yazı ile başvurması hâlinde, ilgili kuruldan ister. Bu istemlerin gerekçeli olması zorunludur.

Diğer merci veya kişilerin gerekçe göstererek yazılı başvurmaları hâlinde, içtihadı birleştirme yoluna gitmenin gerekip gerekmediğine Birinci Başkanlık Kurulu karar verir. Bu karar kesindir.

İçtihadı birleştirme kararlarının değiştirilmesi veya kaldırılmasının istenmesi de yukarıdaki usule bağlıdır.

İçtihadı birleştirme görüşmeleri, alınmış olan ilke kararları çerçevesinde yürütülür ve kararları yazılır.

İçtihadı birleştirme kararları benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar.

İçtihadı birleştirme kararlarının niteliğini açıkça belirten özeti, kararın verilmesini izleyen en kısa zamanda Adalet Bakanlığına bildirilir. Adalet Bakanlığı bütün adliye mahkemelerine ve Cumhuriyet savcılıklarına bu kararları gecikmeksizin duyurur.

İçtihadı Birleştirme Kurulları, genel kurulların veya dairelerin kararlarındaki gerekçe ve görüşlerle bağlı olmaksızın sorunu başka bir görüşle karara bağlayabilirler.”

Hükmü yer almaktadır.

Anılan yasal düzenleme gereğince içtihadı birleştirme kararlarının benzeri (hukuki konularda Yargıtay genel kurulları, daireleri ve adliye mahkemeleri için gerekçeleri ile açıklayıcı, sonucu ile bağlayıcı olduğunda kuşku bulunmamaktadır.

Tüm bu açıklamalar, yasal düzenlemeler ve 06.07.2018 tarihli ve 2015/5 E., 2018/7 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ışığında somut olay incelendiğinde;

Davacının dava dışı eşi ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalının bu eyleminin, davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğu iddiasıyla manevi tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır.

Davacının dava dilekçesinde manevi tazminat istemine dayanak olarak gösterdiği maddi olgular; evlilik birliğinin devamı sırasında davacının dava dışı eşi tarafından sadakat yükümlülüğünün ihlali niteliğindeki eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişi olan ve evlilik birliğinin tarafı olmaması nedeniyle üçüncü kişi konumunda bulunan davalının salt evli bir kişiyle birlikte olmak şeklindeki eylemine ilişkindir. Davalının dava dışı eş ile evli olduğunu bilerek birlikte olmaktan ibaret olduğu anlaşılan eyleminden başka doğrudan doğruya davacıya yönelik olarak bağımsız, özel ve nitelikli bir kişilik hakkı ihlalinde bulunduğuna dair bir iddia da bulunmamaktadır. Bu nedenle eldeki davanın konusu itibariyle 06.07.2018 tarihli ve 2015/5 E., 2018/7 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamında değerlendirilmesi gereklidir.

Hâl böyle olunca; yukarıda açıklanan ve 2797 Sayılı Yargıtay Kanununun 45/5. maddesi gereğince bağlayıcı olan söz konusu içtihadı birleştirme kararı ile "Evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiye karşı diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunamayacağına" karar verilmiş olmakla, davacı tarafından üçüncü kişi konumundaki davalı aleyhine açılan manevi tazminat davasının bu gerekçe ile reddine karar verilmesi gerekmektedir.

Şu hâlde yerel mahkemece eldeki davada manevi tazminat isteminin reddine ilişkin direnme kararı sonucu itibariyle yerinde olup, direnme kararı yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ile onanmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ile ONANMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.11.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

kazanci.com.tr