İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

15. HUKUK DAİRESİ

Esas Numarası: 2019/2103

Karar Numarası: 2019/1517

Karar Tarihi: 04.12.2019

ESER SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN VE DAVALI TARAFINDAN BAŞLATILAN İCRA TAKİBİ NEDENİYLE BORÇLU OLUNMADIĞININ TESPİTİ İSTEMİNDE ARABULUCULUK UYGULANMASI - Davacı Tarafça, Davalının Başlattığı İcra Takibi Yönünden Davalıya Borçlu Olunmadığının Tespitine Karar Verilmesi İstendiği - Taraflar Arasındaki Davanın Menfi Tespit Davası Olup, Her İki Taraf Da Tacir Olduğundan Dava Açılmadan Önce Arabulucuya Başvurulmuş Olmasının Dava Şartı Olduğu - Davacının, Arabuluculuk Faaliyeti Sonunda Anlaşmaya Varılamadığına İlişkin Son Tutanağın Aslını Veya Arabulucu Tarafından Onaylanmış Bir Örneğini Dava Dilekçesine Eklemek Zorunda Olduğu - Muhtıraya Rağmen Davacının Verilen Kesin Süre İçinde Arabuluculuk Son Tutanağını Dosyaya Sunmadığı - Yerel Mahkemece Davanın Arabuluculuk Dava Şartı Yokluğundan Reddine Karar Verildiği - İstinaf Başvurusunun Esastan Reddine Karar Verilmesi Gerektiği

ESER SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN TAZMİNAT TALEPLERİNE İLİŞKİN MENFİ TESPİT TALEPLERİNİN, HER İKİ TARAFIN TİCARİ İŞLETME OLMASI HALİNDE DAVA ŞARTI ARABULUCULUK KAPSAMINDA OLDUĞU - Davacı Tarafça, Davalının Başlattığı İcra Takibi Yönünden Davalıya Borçlu Olunmadığının Tespitine Karar Verilmesi İstendiği - Taraflar Arasındaki Dava Menfi Tespit Davası Olup, Her İki Taraf Da Tacir Olduğundan Dava Açılmadan Önce Arabulucuya Başvurulmuş Olmasının Dava Şartı Olduğu - Davacının, Arabuluculuk Faaliyeti Sonunda Anlaşmaya Varılamadığına İlişkin Son Tutanağın Aslını Veya Arabulucu Tarafından Onaylanmış Bir Örneğini Dava Dilekçesine Eklemek Zorunda Olduğu - Muhtıraya Rağmen Davacının Verilen Kesin Süre İçinde Arabuluculuk Son Tutanağını Dosyaya Sunmadığı - Yerel Mahkemece Davanın Arabuluculuk Dava Şartı Yokluğundan Reddine Karar Verildiği - İstinaf Başvurusunun Esastan Reddine Karar Verilmesi Gerektiği

6102k/5/A

6325k/18/A

2004k/72

ÖZETİ: Davacı tarafça, davalının başlattığı icra takibi yönünden davalıya borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesi istenmiştir. Taraflar arasındaki dava menfi tespit davası olup, her iki taraf da tacir olduğundan, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Davacının, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Dosya kapsamına göre, mahkemece gönderilen muhtıraya rağmen davacının verilen kesin süre içinde arabuluculuk son tutanağını dosyaya sunmadığı anlaşıldığından yerel mahkemece davanın arabuluculuk dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi yerinde olmuştur.

Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Taraflar arasındaki dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan ve davalı tarafından başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine ilişkindir. Mahkemece davacının dava öncesinde arabuluculuk şartını yerine getirmediği gerekçesiyle HMK 114/2 ve 115/2 maddeleri nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur.

01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK'nın "Dava şartı olarak arabuluculuk" başlıklı 5/A maddesinde "Bu Kanun'un 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır" hükmü düzenlenmiştir.

6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 18/a maddesinin 1.fıkrasında "İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır." aynı maddenin 2. fıkrasında ise "Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir." denilerek zorunlu arabuluculuğa tabi davalarda bu şartın gerçekleşmemesi halinde davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır.

TTK'nın 5/A maddesi metni göz önüne alındığında, zorunlu arabuluculuğun "ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri" yönünden dava şartı olarak öngörüldüğü düşünülebilir ise de, anılan maddede "talep sonucu" olan alacak ve tazminat istemlerine değil "dava konusuna" vurgu yapılarak, "konusu bir miktar paranın ödenmesi olan davalar" için dava şartı olan arabuluculuğun öngörüldüğünü belirtmek gerekmektedir. Alacak ve tazminat davaları yanında, menfi tespit davalarının da konusu bir miktar paranın ödemesine ilişkindir. Bu husus, alacak ve tazminat davalarında bir miktar paranın ödenmesi olarak tezahür ettiği gibi, menfi tespit davalarında ise bir miktar paranın ödenmemesi olarak ortaya çıktığından konu itibariyle menfi tespit davasının da dava şartı olan zorunlu arabuluculuk kapsamında kaldığının kabulü gerekir. Zira, kanun koyucunun amacı, uyuşmazlıkların yargı önüne gelmeden, taraflar arasında bir arabulucu vasıtasıyla görüşmeler yapılmak suretiyle, daha hızlı ve kesin olarak çözülmesi ve bu çözüm yolunun olabildiğince geniş uyuşmazlık ve dava türlerine uygulanmasıdır. Bu amaç göz önüne alındığında, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan menfi tespit davalarında da zorunlu arabuluculuğa başvurmanın dava şartı olduğu sonucuna varılmaktadır. Aksinin kabulü halinde kanun koyucunun amacına aykırı yorum yapılmış olacağından, bu yorum tarzı hukuka uygun düşmeyecektir.

Kaldı ki, İİK'nın 72/1. maddesinde "Borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını tespit için menfi tespit davası açabilir", 72/6. Maddesinde "Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir." 72/7.maddesinde "Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir." hükmü düzenlenmiş olup, bu hükümler göz önüne alındığında da, menfi tespit davasında alacaklının icra takibi ile elde etmek istediği para alacağı bakımından borçlu olunmadığının tespiti; paranın ödenmek zorunda kalınması halinde ise istirdat davasına dönüşerek bu bir miktar paranın geri alınması söz konusu olmaktadır. TTK'nın 5/A maddesinde belirtilen bu bir miktar para alacağının taraflardan hangisine ait olduğu önem taşımamaktadır. Bu nedenle, "bir miktar paranın tahsili" istemli alacak veya tazminat davası ile "bir miktar para borcu bulunmadığının tespiti" istemli menfi tespit davasının "aynı bir miktar paraya ilişkin" olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Tüm bu açıklamalar göz önüne alındığında, konusu bir miktar para borcu olan alacak ve tazminat davaları gibi, menfi tespit davasında da zorunlu arabuluculuğa başvurmanın dava şartı olarak düzenlendiği sonucuna varılmaktadır.

TTK'nın 5/A maddesinde zorunlu arabuluculuğun "Bu Kanun'un 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalarda" uygulanacağı hükme bağlanmıştır. TTK'nın 4. Maddesine göre "Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; maddenin a, b, c, d, e, f bentlerinde sayılan hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Davanın zorunlu arabuluculuğa tabi olması için aynı zamanda ticari dava olması da gerekmektedir. Taraflardan birinin tacir olmadığı ve uyuşmazlığın tarafların ticari işletmesiyle ilgili bulunmadığı, TTK'nın 4. maddesinde sayılmayan davalarda dava şartı olarak zorunlu arabuluculuğa başvurulması gerekmeyecektir.

Somut olayda, davacı tarafça, davalının başlattığı icra takibi yönünden davalıya borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesi istenmiştir. Taraflar arasındaki dava menfi tespit davası olup, her iki taraf da tacir olduğundan TTK'nın 5/A maddesi gereğince, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.

6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 18/a-2 maddesi gereğince davacının, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir.

Dosya kapsamına göre, mahkemece gönderilen muhtıraya rağmen davacının verilen kesin süre içinde arabuluculuk son tutanağını dosyaya sunmadığı anlaşıldığından yerel mahkemece davanın arabuluculuk dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi yerinde olmuştur.

Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK'nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere;

1- İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 17/06/2019 tarih ve 2019/97 esas, 2019/735 karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,

2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına yer olmadığına,

3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,

4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına,

Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK'nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 04/12/2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

legalbank.net