21 Haziran 2017 01:00

Erler zehirlendi; cerahat ortalığa yayıldı

Erler zehirlendi; cerahat ortalığa yayıldı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Eğer bünyenin kendisi hastalıklıysa, o bünyede sağlıklı bir organ hatta sağlam bir hücre bulunması beklenemez. Sağlıklı görünen ise ya görünüştededir ya da üstü başka şeylerle örtüldüğü için sağlıklı görünüyordur.

Bu biyoloji kuralı, canlı varlıklar için olduğu gibi, toplum gibi pek çok birbiriyle ilişki içindeki kurum ve kuruluştan oluşan “organizma” için de geçerlidir.

Eğer siyasette bir bozuşma, bir çürüme varsa, bunun kendisine has biçimler kazanarak yargıda, ekonomide, kültür yaşamında,...kendisini göstermesi kaçınılmazdır. Ya da ekonomideki çürüme, adam kayırma, rüşvetin, yolsuzluğun ekonomi politika olması, hayatın diğer alanlarında da rüşvetin yolsuzluğun,...yayılmasını kaçınılmaz kılar. Bunu Diyanetten eğitime, sağlıktan askeriyeye bütün resmi ve sivil başlıca toplumsal alanlar için de söyleyebiliriz.

Son günlerde siyasi gündemin üst sıralarına yükselen, Manisa’da 1. Er Eğitim Tümeni’nde son bir ayda (ilki 23 Mayıs’ta) ortaya çıkan dört vakada(*) yüzlerce askerin zehirlenmesi, bir erin hayatını kaybetmesiyle ortaya çıkan skandal gösterdi ki; başlıca uzuvları çürüyen sistemin kronik hastalıkları orduyu da içine almıştır. Oysa ordu, bütün diğer toplum kesimlerinden, “sivil hayatın” getirdiği karmaşa ve çelişkilerden azade olması için özenle “tecrit edilmiş” bir kurum olarak örgütlenmiştir!

Ancak bu son skandal, toplumun genelindeki çürüme, yolsuzluk, rüşvet, yandaşlık gibi, sistemin çürümesinin orduda da ayyuka çıktığını göstermektedir. Dahası, askeri disiplinin geleneksel aracı olduğu bilinen baskı ve şiddetin de yaygın ve sistematik olarak kullanılmaya devam ettiği de ortaya çıkmıştır.

Nitekim bu son skandalla ortaya çıkan gerçekler; AKP iktidarının Türkiye’yi getirdiği yerin bir röntgenini de sunmuştur.

Zehirlenmenin “röntgeni”nde şu hastalıklar açıkça görülmektedir: 

1-) Taşeronlaştırma: Devletin pek çok başka kurumunda olduğu gibi orduda da “yemek hizmeti” taşerona verilmiştir. Manisa’daki tümene yemek veren “Rota” adlı firma, altı kez ad değiştirmiş (yeniden kurulmuş), bugün de resmi yerinde olmayan, (Gazeteciler bu firmanın adresine gittiklerinde orada başka bir firmanın olduğunu görmüşlerdir) bir firmadır. Günde 130 bin kişiye yemek verdiği iddia edilen ama adresinde bile bulunamayan bu firmanın da, bütün öteki taşeron firmalar gibi tek gayesi “daha çok kâr” için her oya başvurduğu anlaşılmaktadır. Ki, bu firmada yıllarca çalıştıktan sonra işten atılan işçiler, firmada işçi patron ilişkisinde de mafya yöntemlerin geçerli olduğunu, hakkını arayan işçilerin şiddet kullanılarak, tehdit edilerek çalışmaya zorlandıklarını söylemektedirler.  

2-) Yandaş sermayedarı kayırma: “Rota”nın, AKP vekillerinden birinin çok yakın desteği ile kurulup ihaleler aldığı, zehirlenme skandalı etrafında ortaya çıkan gerçeklerden birisidir.  Dahası “orduya yemek” ihalesi konusunda da bu firmanın AKP içinden aldığı desteğin önemli oluğuna dikkat çekiliyor. Yani her alanda yandaş sermayeye gösterilen kolaylıkların “askere yemek hizmeti” konusunda da yapıldığı anlaşılıyor. Zehirlenme ile ilgili olarak firmanın sahiplerinin değil çalışan işçilerin gözaltına alınması da soruşturmanın seyri konusunda kuşkuları artırmaktadır. 

3-) Bürokratik umursamazlık: İlk zehirlenme vakasının üstünden bir ay geçmesinden sonra Savunma Bakanı Fikri Işık; “Zehirlenme yemekten olmayabilir, suya zararlı maddeler katılmış olabileceği üstünde de duruluyor” diyor. Ama, “İlk zehirlenmenin üstünden geçen bir ayda bu olasılığın niye üstünde durulmadığı” konusunda bir şey söylemiyor Bakan. Sadece Savunma Bakanı da değil; Manisa Valisi’nden AKP sözcülerine, Başbakana kadar yetkililer, “Her olasılık üstünde duruluyor” gibi, bürokraside “Hiç bir şey yapılmıyor” anlamına gelen açıklamalarla günü kurtarmaya çalışıyorlar. Bu açıklamalarla yetinmeyenler için ise, “Terör örgütleri işe karışmış olabilir” gibi “komplo” iddiaları ortaya atılıyor. 

4-) Orduda dayak düzeni: Zehirlenme skandalıyla ortaya çıkan önemli gerçeklerden birisi de; zehirlenen askerlerin infial içinde; “Buradan gidince bir odaya çekileceğiz. Rütbeliler tarafından dövüleceğiz. Burada konuştuğumuz için tehdit ediliyoruz; dövülüyoruz!...” diyerek haykırmalarıdır. Bu iddianın bir ya da bir kaç askerden öte yaygın biçimde ve kameralar önünde dile getirilmesi, orduda disiplini dayakla, tehditle sağlayan anlayışın sürdüğünü, zehirlenmenin arkasındaki gerçeklerin üstünün örtülmesi için de şiddetin devreye sokulduğunu göstermektedir. 

Peki bu skandalla ilgili; “Sorumlular cezalandırılacak”, “Ne gerekiyorsa yapılacak,...” sözleri inandırıcı mıdır? 

Bu soruya ne yazık ki “evet” diyemeyiz. Çünkü; “soruşturanlar”, “Sorumlulardan hesap soracağız” diyenler, bu sistemin kurucularıdır. Kurdukları sistemin çürümesi ve kokuşması arttıkça, halka, erlere çıkarılan fatura da belki biçim ve somut sorumluları değişerek de olsa büyüyecektir! 

Ta ki, bu sömürü, vurgun rüşvet düzeni yıkılıncaya kadar! 

(*) Önceki gece Kastamonu’da da 35 askerin zehirlendiği haberleri geldi. Yapılan açıklamada Kastamonu’daki vakanın zehirlenme değil “mide üşütmesi” olduğu açıklaması yapıldıysa da; 36 kişinin birden “mide üşütmesi”yle hastanelik olmasına  kimse inanmadı.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa