Eren Keskin: Hepimiz egemenimize benziyoruz, izin verdiği ölçüde konuşuyoruz

İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, ifade özgürlüğüne ilişkin muhalefetin taleplerinin doğru yükselmediğine dikkat çekti, “Kendine demokratım diyen kurumlar, sendikalar, dernekler, hiçbirinden gerçek demokrasi talebi yükselmiyor. Hepimiz egemenimize benziyoruz. Bize izin verdiği ölçüde konuşuyoruz” dedi. Gazeteci-yazar Hüseyin Aykol, yargı reformunun yetersizliğine dikkat çekerek, “Emekliliğimi cezaevinde geçireceğim gibi görünüyor” dedi.

Google Haberlere Abone ol

Şaban Çoban

ANKARA - İnsan Hakları Haftası etkinlikleri kapsamında İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) tarafından ifade özgürlüğünü içeren ortak panel düzenlendi. Mülkiyeler Birliği’nde gerçekleştirilen panele konuşmacı olarak İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, TİHV Başkanı Şebnem Korur Fincancı ve gazeteci yazar Hüseyin Aykol katıldı.

'HEPİMİZ EGEMENİMİZE BENZİYORUZ'

Cumhuriyeti kuran kadroların devleti ırkçı bir ideoloji üzerine inşa ettiğini belirten Eren Keskin, ifade özgürlüğü ile ilgili sıkıntıların Cumhuriyet dönemine dayandığını söyledi. Devlet’in kırmızı çizgileri olduğunu ve bu çizgileri aşanın suçlu ilan edildiğini ifade eden Keskin, “Ermeni soykırımı, Kürdistan meselesi, Kıbrıs’taki askeri işgal gibi konularda devletten farklı düşünüyorsanız, düşünce suçlususunuz. Devlet aklında bir değişiklik yok, sadece yöntemler değişti” diye konuştu. İfade özgürlüğü kapsamında temel sorunun kendini muhalefet olarak adlandıranların taleplerini doğru şekilde yansıtmamak olduğunu altını çizen Keskin; “Mesela Ermeni ve diğer halklara yönelik soykırım suçu Türkiye Sol’unun gündemine neden girmedi? Kendine demokratım diyen kurumlar, sendikalar, dernekler, hiçbirinden gerçek demokrasi talebi yükselmiyor. Hepimiz egemenimize benziyoruz. Bize izin verdiği ölçüde konuşuyoruz” dedi.

'AİHM, DEVLETLER MAHKEMESİ GİBİ DAVRANMAYA BAŞLADI'

Türkiye’nin kişi hak ve hürriyetlerini koruyan sözleşmelere imza attığını ama uygulamada buna riayet etmediğini savunan Keskin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni eleştirdi. Keskin, “AİHM bazen içimizi rahatlatan kararlar veriyor ama son dönemde devletler mahkemesi gibi davranmaya başladı. Bugün ifade ve örgütlenme özgürlüğü nedeniyle açılan tüm davalar Kürdistan meselesine farklı bakış nedeniyle açılıyor. Bugüne kadar AİHM Türkiye’yi bir kere bile 14. maddeden mahkum etmedi” değerlendirmesinde bulundu.

CİNSEL BÖLÜCÜLÜK SUÇLAMASI

Son olarak kadınların dans eyleminden sonra ‘cinsel bölücülük’ suçlamasının da hayatımıza girdiğini dile getiren Eren Keskin, “Şiddet devlet eliyle son derece meşrulaştırılmış durumda. İnsanlar sokağa çıkmaya korkuyor. Burada devletin iktidarını tartışıyoruz ama mesela heteroseksüellerin iktidarını konuşmuyoruz. Kendine feminist diyen bazı insanlar bile trans kadınları kabul etmiyorlar. O kadar çok iktidar alanı yaratmışız ki bize sunulan ‘normal’ler üzerinden. İnsan hakları savunucuları arasında bile o ‘normal-anormal’ ayrımı yapanlar var. Oysa normal diye gösterilen kimlikler dışında gerçek kimliklerin varlığını da kabul etmek gerekiyor” ifadelerine yer verdi.

'GEZİ OLAYLARI VE 7 HAZİRAN İKTİDAR İÇİN KIRILMA NOKTASI'

TİHV Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Gezi olayları ve 7 Haziran seçimleri ile birlikte siyasi iktidarda bir kırılma meydana geldiğine işaret ederek, “Hükümet bu dönemlerde iktidarını kaybetme korkusunu derinden yaşadı ve ifade özgürlüğü üzerindeki baskı artı” dedi. Siyasi iktidarın gücünü yitirmeye başladığı anda baskı aygıtını daha güçlü kullandığını, yayın yasaklarıyla en yakıcı konular hakkında bile kamuoyunun bilgi edinmesine engel oluşturulduğunu ifade eden Fincancı, “Kürt ve muhalif basına 2015 yılından itibaren artan baskıya şaşırmamak gerekiyor. Bu yılda çıkan İç Güvenlik Yasası önemli bir veri olarak alınabilir. Yasa çıkmadan önceki 4 ayda kolluk kuvvetleri tarafından öldürülen insan sayısı 5 iken, yasanın çıkmasıyla 8 ayda 222 oldu. Cumartesi anneleri meydana çıkamıyor” dedi.

'EMEKLİLİĞİMİ CEZAEVİNDE GEÇİRECEĞİM'

Kısa süre önce cezaevinden tahliye olan gazeteci-yazar Hüseyin Aykol ise, tahliyesi sonrası yeni yargı reformuyla ilgili yanlış bir algının oluştuğuna dikkat çekti. Aykol, “Davalarımız düşmedi ve hala sonuçlanmamış davalarım var. Yargı reformuyla ilgili ifade ve basın özgürlüğüne dair olumlu maddeler taşıyormuş gibi bir düşünce var, bu doğru değil. Emekliliğimi cezaevinde geçireceğim gibi görünüyor” dedi. Siyasi iktidarın baskı aygıtına sarılmasının iktidar kaybı korkusu olduğunu söyleyen Aykol şöyle devam etti:

“120’den fazla gazeteci içeride ve 20’si özgür basın çalışanı. Öldürülmeyi göze alarak gazetecilik yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Bu bizim için yaşam biçimi. Halkların haber alma özgürlüğünü önemsiyoruz. Ortalık her şekilde en kötü yalanlarla doluyken, onların medyasının küçücük de olsa bir yalanını ortaya koymamız, halkların geleceği açısından, barış açısından çok önemli.”