Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yargıda Birlik Derneği’nin üyelerini, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen öğle yemeğinde kabul etti. Dernek yöneticileri ve üyelerden oluşan heyetle birlikte, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın da hazır bulunduğu yemekte Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.

“ADALET KAVRAMI, İNSANLIK TARİHİ İLE EŞ BİR GEÇMİŞE SAHİP”

2014 yılında teşekkül etmesine rağmen, 9 bini aşan üye sayısı ve çoğulcu yapısıyla, Türkiye’ye hizmet veren Yargıda Birlik Derneği’nin kurucu, yönetici ve tüm mensuplarını tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, derneğin; zorlu bir dönemden geçen Türkiye’nin yargı alanında yaşadığı sıkıntıları aşması konusunda kritik görevler yerine getirmiş bir meslek kuruluşu olduğunu söyledi ve derneğin bundan sonraki çalışmalarında başarılar diledi.

Adalet kavramının, insanlığın tarihiyle eş bir geçmişe sahip olduğuna; peygamberlerin, sosyal bilimcilerin ve filozofların üzerinde en çok durdukları, söz söyledikleri konuların başında adaletin geldiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çünkü adaletin tesis edildiği her yerde huzur, refah ve istikrar hâkim olmuştur. Buna karşılık adalet anlayışının ve sisteminin doğru kurulmadığı veya kurulamadığı her yerde de çatışmaların, dengesizliklerin, zulmün kol gezdiğini görüyoruz. Türkiye bu gerçekleri, yakın tarihinde yaşadığı bir dizi acı hadiseyle ve yüksek bir maliyetle bir kez daha idrak etmiştir. Şu anda dünya bunun ağır, acı bedellerini ödüyor” diye konuştu.

“367 GARABETİ VE KAPATMA DAVASINDA, HUKUK ADINA BİZ UTANDIK”

Konuşmasında, geçen 14 yılda ülkenin sorumluluğunu üstlenmiş bir yöneticisi olarak, samimi bir muhasebe yapmak istediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerinin devamında şunları söyledi: “Biz, 14 yıl önce ülke yönetimini devraldığımızda, Türkiye’yi dört temel üzerinde kalkındıracağımızı ifade etmiştik. Bunun birincisi eğitimdi, ikincisi sağlıktı, üçüncüsü adaletti, dördüncüsü ise emniyetti. Gerçekten de Türkiye, tarihinin en büyük yatırımlarıyla, en büyük projeleriyle, en büyük atılımlarıyla, bu dönemde tanışmıştır. Ekonomimizi 3 kat büyüterek, Cumhuriyet tarihinde yapılanların tamamına eş ve hatta fazla hizmeti hayata geçirerek, milletimize verdiğimiz sözleri tutmanın çabası içinde olduk. Yaptığımız her işi samimiyetle, ihlasla, ülkemize ve milletimize hizmet aşkıyla gerçekleştirdik. Bu uğurda gece-gündüz çalıştık, nice tuzakları boşa çıkardık, nice engelleri aştık, nice mücadelelerden galip çıktık. Rabbim’e bize bu imkânları sağladığı için hamt ediyor, milletime bu süreçte verdiği destek için şükranlarımı sunuyorum. Ancak, geriye dönüp baktığımda, ülkemize, milletimize ve şahsıma kurulan bazı tuzakları, oynanan bazı oyunları fark etmekte, zaman zaman geç kaldığımızı görüyorum. Yargıda yaşanan sıkıntılar da bunlar arasındadır.”

Bu sıkıntının, tek taraflı ve sadece bir dönemle sınırlı olmadığını belirten ve dönemdeki ortamı, “Meselenin bir tarafında yargıyı, milletin değil belli bir örgütün emrine sokmaya çalışanlar varken; diğer tarafında da, yine yargı üzerinden meşru siyasal kurumları alt etmeye çalışan bir başka vesayetçi anlayış mevcuttu” sözleriyle tanımlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, millî iradeye saygıyı hiçe sayan kimi çevrelerin, başbakanlığının ilk dönemlerinde sergiledikleri nobranlıkları unutmasının mümkün olmadığını belirtti ve “367 garabetinden kapatma davasına kadar, öyle olmadık yöntemlerle karşımıza çıkıldı ki, inanın bana, hukuk adına biz utandık” diye ekledi.

“YARGIYA VERDİĞİMİZ DESTEĞİ, FETÖ KENDİ MİLİTANLARINA YOL AÇMAK İÇİN KULLANDI”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sorunlu dönemde, Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) diğer devlet kurumları ile birlikte özel önem verdiği yargının içine sızmaya başladığına dikkat çekti ve sözlerine şöyle devam etti: “Tabii bu işin 40 yıllık bir geçmişi var. Öyle kısa sürede bu sızma hareketi yapılmadı. Biz, hayatımızın hiçbir döneminde insanları peşin hükümle kategorize etmedik, buna göre davranmadık. Devletine, milletine, hükûmetine, demokratik meşru siyasi kurumlara saygı duyan veya öyle gözüken herkese kapıları açık tuttuk. Hiç kimseye ve hiçbir guruba, ne yargıyı, ne de başka bir kurumu peşinen asla teslim etmiş değiliz. Fakat bu örgütün zihin dünyası ve organizasyon yapısı, her türlü iyi niyeti istismara müsait olduğu için, adeta saman altından su yürüterek, pek çok yerde güç temerküzüne girdiklerini gördük, bunu hep beraber yaşadık. Türkiye’nin darbecilerle, cuntacılarla, vesayet odaklarıyla mücadelesi adına yargıya verdiğimiz desteği, bu örgüt, kendi militanlarına yol açmak için kullanmıştır. Bu durum, sadece kadroların istilasına yol açmadı, aynı zamanda darbecilerle, cuntacılarla, vesayet odaklarıyla yaptığımız mücadeleye de çok büyük zararlar vermiştir. Eğriyle doğruyu, haklıyla haksızı, suçluysa suçsuzu aynı çuvala dolduran böyle bir anlayışın adalet tesis etmesi elbette mümkün değildi. Nitekim o dönemde açılan davaların neredeyse tamamı, işte bu özensizlikler ve kasıtlı saptırmalar sebebiyle neticesiz kalmıştır.”

Bir davada tek bir masumun dahi mağdur edilmesi durumunda, orada adaletten söz edilemeyeceğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Birtakım tutuklamalarla, birtakım davaların gidişatıyla ilgili şahsımın o dönemde verdiği beyanatlar, gösterdiği tepkiler ortadadır. Her ne kadar vicdanen mutmain değilsek de, yargının bağımsızlığına halel getirmemek için, meseleye daha keskin bir şekilde müdahale etmedik, edemedik, edemezdik. Nitekim o dönemde yargı bürokrasisi içinde kritik konumlarda bulunanların, örgüt emriyle bu işleri rayından çıkardığı, daha sonra ortaya çıkmıştır” dedi.

“17-25 ARALIK, BİR DARBE GİRİŞİMİDİR”

“Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz” şeklindeki anayasanın 138. maddesini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “FETÖ mensubu hâkim ve savcılar görevlerini, bu kriterlere uygun olarak mı yapıyorlardı? Kamuoyu oluşturmaya yönelik haberlerden başlayarak, kolluk güçlerinin araştırmalarına, savcıların soruşturmalarına, hâkimlerin kararlarına kadar her yerde örgütün çıkarları ve talimatları esas alınmıyor muydu?” diye sordu ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu ülkenin yargısını, iradelerini bir terör örgütüne ve onun hiyerarşisine teslim etmiş hâkim ve savcılara terk edemezdik. 17-25 Aralık operasyonunu birileri ısrarla şahsi meselem olarak göstermeye çalıştı, hâlâ da çalışıyor. Hâlbuki 17-25 Aralık operasyonu, yargıyı ele geçirmeye çalışan bu örgütün kendini, inkâr edilemez bir şekilde açığa çıkarmasının adıdır. Hani eskiler, ‘takke düştü kel göründü’ derler ya, 17-25 Aralık’ta işte tam da böyle olmuştur. Yargı ve emniyet teşkilatı içindeki militanlar vasıtasıyla meşru hükûmeti devirerek yönetime el koymaya çalışmanın adı, anayasal düzeni yıkmaya teşebbüstür, yani darbedir. 17-25 Aralık da bir darbe girişimidir. Hükûmet ve siyasi kadrolar olarak gösterdiğimiz sağlam duruş, daha da önemlisi milletimizin verdiği güçlü destek sayesinde, bu darbe teşebbüsünü boşa çıkardık.”

“HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU, FETÖ’DEN KURTARILDI”

FETÖ’nün 17-25 Aralık’ta emniyet ve yargı içindeki mensupları aracılığıyla başaramadığını, 15 Temmuz’da Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki yandaşları vasıtasıyla gerçekleştirmeye çalıştığını; ancak milletin gösterdiği dirayet, kahramanlık, kararlılık ve fedakârlık sayesinde neticeye ulaşamadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha sonra elde edilen bilgiler, Gezi Olayları ve 6-8 Ekim hadiseleri gibi, ülkemizi sıkıntıya sokan pek çok önemli kargaşanın büyümesinde, rayından çıkmasında aynı örgütün parmağı olduğunu göstermiştir. Hâlâ bu Pensilvanya’daki zat, utanmadan sıkılmadan ne diyor, biliyor musunuz? ‘Bütün bunlar bir senaryodur’ diyor. Biz neyin senaryo olduğunu görüyoruz, evelallah gelecek yakındır ve gelecek bunu çok daha açık ve net ortaya koyacaktır. Çünkü ben ilahi adaletin tecellisinden zerre kadar şüphe etmiyorum. Bu adalet tecelli edecek” şeklinde konuştu.

Yargıda Birlik Derneği’nin, FETÖ’nün adalet teşkilatı içinde yol açtığı tahribatın önüne geçilmesi konusunda tarihî bir misyon üstlendiğini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu (HSYK) tamamen ele geçirerek yargıyı kontrolü altına almak isteyen bu örgüte karşı, çoğulcu ve geniş tabanlı bir hareketin temsilcisi olarak kurulduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu sayede, önce Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu örgütten kurtarılmış, ardından teşkilatın FETÖ militanlarından temizlenmesi süreci başlatılmıştır” dedi.

“İTİRAFÇI DİYEREK ORTAYA ÇIKANLAR, ALDATMACAYI OYNUYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’ye yönelik saldırılar ne kadar alçakça ve ahlaksızca olursa olsun, bunlara karşı verdikleri mücadelenin her zaman hukuk devleti sınırları içinde yürütüldüğünü ve öyle devam edeceğini vurgulayarak şöyle konuştu: “Aksi takdirde onlardan farkımız kalmaz. Şu anda içerde olanlardan çok iyi tanıdıklarım var. ‘İtirafçı’ namıyla ortaya çıkıyorlar. Fakat bunlar doğru konuşmuyor, bakın bunu açık söylüyorum. ‘İtirafçı’ diyerek ortaya çıkarken bunlar gayet iyi aldatmacayı oynuyorlar, en tehlikeli olan da bu. Çünkü bunların bir kısmıyla başbakanlığım zamanında başa baş görüşmelerim olmuştur. Şimdi itirafçı olarak söyledikleriyle, başbakan olduğum zaman bana söylediklerine baktığım zaman tamamen aykırı ifadeler. Bu oyuna asla gelmemek gerekiyor.”

“ADALET TERAZİSİNİ ELİNDE TUTANLAR, YERYÜZÜNDEKİ GÜCÜ ELİNDE TUTANLARDIR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şöyle devam etti: “15 Temmuz darbe girişiminin önlenmesinde vatandaşlarımızın direnişi ve bizim ortaya koyduğumuz liderlik yanında, yargımızın sağlam duruşu da çok hayati öneme sahiptir. Bana göre o 15 Temmuz’daki sağlam duruşunuzun bundan sonra da devamı şarttır. Biz hiç kimseden çekinmemize gerek yok, çünkü adalet terazisi sizin elinizdedir. Adalet terazisini elinde tutanlar yeryüzündeki gücü elinde tutanlardır, bunu özellikle bilmenizi istiyorum. Çünkü tüm halkımızın, milletimizin beklentisi de, bu teraziden çıkacak olan neticedir.”

15 Temmuz darbe girişiminin ilk saatlerinden itibaren hainlerin gözaltına alınması, sorgulanması, tutuklanması, yargılanması konusunda fedakârlıkla ve cesaretle görev alan tüm savcıları ve hâkimleri tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, hâkim ve savcıların; 15 Temmuz sonrasında iş yükleri artmasına rağmen bir boşluğa, zaafa, sıkıntıya meydan vermeden gece-gündüz çalışarak adalet sisteminin işlemesini sağladıklarını söyledi.

BÜROKRASİDE FETÖ’CÜLERİN TASFİYESİ

Bürokraside FETÖ’cülerin tasfiyesinin işleri zorlaştırmak bir yana, kolaylaştırıp hızlandırdığını ve rayına oturttuğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ’cülerin kamudan uzaklaştırılmasından dolayı aksayan bir iş, ortaya çıkan bir mağduriyet görmediğini ve duymadığını belirtti ve “Demek ki, bu örgütün mensupları devlet ve millet için değil, bundan önce sadece ve sadece kendileri için çalışıyordu. Yoklukları hiçbir şeyi değiştirmediğine, hatta işleri kolaylaştırdığına göre herhâlde böyle düşünmekte haksız değiliz” ifadelerini kullandı.

“GÜCÜNÜ MİLLÎ İRADEDEN ALAN, İKİ BAŞLI BİR YAPI ORTAYA ÇIKTI”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM’de yürütülen anayasa değişikliği çalışmaları kapsamında yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki ilişkilerin yeniden düzenlendiğine dikkat çekti ve şunları kaydetti: “Her ne kadar kâğıt üzerinde ülkemizde yasama ve yürütme farklı erkler olarak gözükse de, pratikte her iki yapı da aynı siyasi gücün kontrolünde olması anlamına gelir, aksi takdirde sistemin işlemesi mümkün değildir, değildi. Nitekim ülkemizde siyasi sistemin tıkandığı dönemlere baktığımızda, bu iki güç arasındaki uyumsuzluğun ön plana çıktığı yıllar olduğunu görüyoruz. Bir terör örgütünün yargıda kurduğu etkinlik burada da bir sorun olduğuna işaret ediyor. Dolayısıyla yasama, yürütme, yargı erkleri arasındaki ilişkilerin demokratik bir anlayışla yeniden belirlenmesi Türkiye için kayıp değil, tam tersine büyük bir kazançtır. Esasen bizim hayalimiz; özellikle de 2011 yılından beri ülkemize tüm bu hususları esaslı şekilde yeni bir anayasa ile yerine, yerli yerine oturtmaktır. Maalesef bu yöndeki tüm gayretlerimize rağmen mevcut sistem içinde biz bir netice alamadık. Buna rağmen imkânlar dâhilindeki arayışlarımızdan da vazgeçmedik. 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimi krizinin aşılması sırasında getirdiğimiz yeni düzenleme, yani cumhurbaşkanını doğrudan halkın seçmesi bu yönde köklü bir değişimin ilk adımı olmuştur. 2014 seçimlerinde uygulamaya geçen yeni sistemle birlikte artık işlerin eskisi gibi yürüme imkânı zaten kalmamıştır. Gücünü halktan alan bir cumhurbaşkanının vesayetini değil millî iradenin temsilcisi olması kadar tabii bir şey yoktur. Ben de görevimi bu anlayışla yürütüyorum. Cumhurbaşkanının yeni seçim yöntemiyle gücünü halktan alan daha üst bir siyasi otorite oluşturulurken Anayasanın başbakanlık hükûmeti sistemini esas alan yapısı değiştirilmemiştir. Böyle olunca da her ikisi de gücünü millî iradeden alan iki başlı bir yapı ortaya çıkmıştır.”

Kendisinin mevcut hükûmetle uyumlu bir şekilde çalışıyor olmasının, başbakanlığı döneminde 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ilişkilerinin, ortada böyle bir sorun bulunduğu gerçeğini değiştirmediğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Muhalefet partilerimizden Milliyetçi Hareket Partisi’nin bu gerçeği görmesi sayesinde Anayasada yeni sisteme uygun değişikliklerin yapılabilme yolu açılmıştır. Ben milletim adına Milliyetçi Hareket Partisi liderine ve ekibine özellikle teşekkür ediyorum. Çünkü biz her şeyi Türkiye için düşünmek zorundayız. Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlık gücünü birleştiren, Meclisin denetim mekanizmalarını güçlendiren yeni yönetim modelinin ülkemiz için hayırlı olacağına inanıyorum” sözlerine yer verdi.

“YARGININ, FETÖ VEYA BAŞKA BİR ÖRGÜT TARAFINDAN REHİN ALINMASINA ASLA İZİN VEREMEYİZ”

Anayasa değişikliğiyle HSYK’nın; 4’ü Cumhurbaşkanı, 7’si Meclis tarafından seçilecek, 2’si de bakan ve müsteşardan oluşacak 13 üyeli bir yapıya kavuşturulmasının öngörüldüğünü hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelere yer verdi: “Yargıda Birlik Derneği üyeleri olarak şundan emin olmanızı istiyorum: Önümüzdeki dönemde de Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunun çoğulcu ve geniş tabana oturan yapısı mutlaka korunacaktır. Ülke olarak, adalet teşkilatı olarak çok büyük faydasını gördüğümüz bu çoğulcu yapıdan geriye dönüş mümkün değildir. Milletimizin yarısından fazlasının desteğini alarak göreve gelecek hiçbir Cumhurbaşkanının bu çoğulcu ve geniş tabanlı temsil yapısına zarar verecek bir tavır içine girmesi de söz konusu değildir. Yargının, FETÖ veya başka bir örgüt tarafından rehin alınmasına asla izin veremeyiz. Halkımızın yargıya olan güvenini tahrip edecek hiçbir adım atmayız, atılmasına da rıza göstermeyiz. Bunun yolunun da gruplaşmaları reddederek hukukun üstünlüğünü, yargı bağımsızlığını millet adına hareket etmeyi esas alan bir sistemden geçtiğini çok iyi biliyoruz. Yeni yapıda işte bu hassasiyeti gözetecek şekilde kurulacaktır.”

Yargıda Birlik Derneği’nin önümüzdeki dönemde de çoğulcu yapısıyla yargının işleyişini murakabe edecek, görüş bildirecek, öneri getirecek, gerektiğinde eleştirecek bir meslek kuruluşu olarak daha etkin bir şekilde çalışmalarını sürdüreceğine inandığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını, Cumhurbaşkanlığı Külliyesini teşriflerinden dolayı dernek üyelerine teşekkür ederek tamamladı.