Enver Aysever yarın hakim karşısına çıkıyor

BirGün yazarı Enver Aysever, 27 Kasım 2015'te BirGün'deki köşesinde yazdığı bir yazıdan dolayı, TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ın açtığı davada yarın hâkim karşısına çıkacak.

Gazeteci yazar Enver Aysever, 27 Kasım 2015'te BirGün gazetesindeki köşesinde "Boktan düzenin yetiştirdikleri" başlıklı bir yazı yayınlamış, Aysever hakkında TCK'nin 301. maddesinden dava açılmıştı.

Davanın duruşması yarın İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülecek.

Duruşma öncesi soL Haber'e yaptığı açıklamalarda bulunan Enver Aysever, Türkiye'nin şu an cinnet halinde olduğunu; aydınların, ülkede yetişmiş değerli insanların hedef tahtasına oturtulurken topluma verdikleri zararların aşikar olduğu insanlarınsa serbestçe dolaştığını söyledi.

'MAHKEMELER SİYASİ KİMLİK İÇERİYORSA KARARLARI GÜLÜNÇ HALE GELİR'

301. maddeden yargılanmasını kesin olarak kabul etmediğini söyleyen Aysever, ''Aynı davayla ilişkilendirilen hakaret davasını da kabul etmiyorum. Çünkü AİHM'in aldığı kararlar doğrultusunda yazımda kullandığım ifadeler net olarak ifade özgürlüğü kapsamına giriyor'' dedi.

Aysever şöyle konuştu:

''Diyecekseniz ki sizin kabul etmeniz neyi değiştirir? Şöyle ki; mahkemeler eğer siyasi kimlik içeriyorsa ve dönemin ruhuna göre davranıyorsa kararları bir süre sonra gülünç ve karar verenleri tartışmalı hale getirir.

Türkiye’de hiç kimsenin benim memleket sevgimle yarışabilecek düzeyde olduğunu düşünmüyorum benim de hiç kimsenin memleket sevgisiyle yarışmak gibi bir niyetim de yok. Çünkü memleket sevgisi toprak sevgisi anne kucağı gibi miliyetçilikten dincilikten arındırılmış hayatı sevme gibidir.

Ben bu coğrafyanın bitkisini hayvanını insanını hepsini severim. İnsanlık tarihindeki aydınlanma sürecine baktığımızda Anadolu toprağının burada önemli bir yeri olduğun görüyorum. Cumhuriyet dönemine baktığımızda Nâzım’dan bu yana pek çok aydının sanatçının bu bağlamda yargılandığını görüyorum ve aslında yargılayanların mahkum olduğunu biliyorum. Bu tür davalar geçici olarak gündem meşgul etse de verilen hükümler bir hakimin ağzından çıksa da bu hiçbir zaman tarihin gerçekliği açısından anlam bulmuyor.

'İŞÇİLER YAŞAMINI YİTİRİYOR, KİMSE YARGILANMIYOR'

Ben mahkemenin önceki duruşmasında yaptığım savunmada 'Türkiye Cumhuriyeti'nin bu kadar ciddi sorunları varken bir mahkemenin olmayan bir suçtan mesgul edilmesi hicap vericidir' demiştim.

Hayatın her alanında işçiler yaşamını yitiriyor ve kimse yargılanmıyor, her tarafta bombalar patlıyor pek çoğunun faili meçhul… Hukukun bunlarla ilgilenmesi gerekirken olmayan bir hakaret davasıyla uğraşılıyor. Bütün iddialar yersiz ve gerçeklikten uzak dolasıyla hepsini reddediyorum ve böyle olacağını umuyorum.''

Gazetecilerin haksız yere tutuklandığını hatırlatan Aysever, bu haksızlıklara karşı sessiz kalanların da er ya da geç vicdanlarda yargılanacağını söyledi.

Aysever sözlerini şöyle noktaladı:

''Bugün Silivri’de haksız yere yatan insanlar var onlara bu zulüm yapılırken sessiz kalan, vaziyeti idare etmeye çalışan, liberal birtakım insanlarında kanaat önderi gibi ortalıkta dolaşmasını asla anlamıyorum. Böyle günlerde söylediklerimizden de sustuklarımızdan da sorumlu olduğumuzu düşünüyorum. Bugün susanlar, kafalarını öne eğenler yazar sorumluluğunu yerine getirmeyenler er ya da geç vicdanlarda mutlaka yargılanacaktır. Bu siyasi davalara karşı topyekün bir reddiye içerisinde olmak gerekiyor.''

AYSEVER O YAZIDA NE DEMİŞTİ?

Aysever, davaya konu olan yazısında şu ifadeleri kullanmıştı:

"Cumhuriyetimiz Celal Şengör’ü yetiştirmiş… Bilim insanı değil miydi o? Demek okumak yetmiyor. Hitler düzenini de bilimciler kurmuşlardı bir yanıyla ve öğretmenler. Cumhuriyetimiz İsmail Kahraman’ı da yetiştirmiş. Ne fark var aralarında? Biri faşist Evren’in bokunu yemeye hazır, diğeri sanat, felsefe, düşmanı. Biri askerin postalını yalamaya gönüllü, diğeri padişahın kapı kulu. İkisini de cumhuriyet yetiştirmiş… Yazık yüzüncü yıla giderken ürün bu… Önerim; RTE Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı İsmail Kahraman’ın, Celal Şengör’ü rektör yapması! Bu boktan düzen böylece taçlanır. İkisi de aynı yolun yolcusu nasılsa!

Meclis açıldı. Muhalefet partileri grup başkan vekillerini seçti, Meclis başkan vekili atandı falan filan. Yahu Meclis gerici bir başkan seçti! Kültür Bakanlığı zamanı tüm ödenekleri kesmiş; bale izlemeye gidip, başını öne eğmiş; Milli Türk Talebe Birliği’nde komünist avına çıkmış; RTE’ye sikke hediye etmiş; Anayasa’ya ‘Allah’ sözcüğü girmeli demiş ve siz sırıtarak poz veriyorsunuz hâlâ, genel başkan çanta taşıyıcılığı yapıyorsunuz utanmadan! Bari biraz başınız öne eğilsin. Toplumdan hiç mi utanmıyorsunuz? Öğretmenleriniz şakşakçı olmuş, direnecek olanlar piyasaya esir düşmüş, profesörünüz bok yemeyi övüyor, her yan imam hatip olmuş, sokağa çıkma yasakları salgın gibi, mermiler altında çocuklar… Yok mu bir cümleniz… Liderleriniz salı nutuklarıyla mutlu, peki ya siz?

Öğretmenler Günü varmış meğer… Özel okul anneleri haftalar öncesinden para toplayıp öğretmeni tavlamak için hediye alıyorlar. Veli toplantılarında biri çıkıp çocuğunun ruhuna, etik değerlerine dair soru sormuyor… Varsa yoksa yarışma… Uçaklar düşmüş, saltanat gelmiş umurlarında mı dünya! Devlet okulları hazin… İyice yobazlığa teslim olmuş. Minicik yavruların beyni yıkanıyor. Hayatının hiçbir döneminde ihtiyaç duymayacakları bilgiler dolduruluyor içine. Her sabah düşmanlık ekiliyor zihinlerine… Nefret, kin, şiddet…

İsmail Kahraman ve Celal Şengör bir elmanın iki yarısı, çürümüşlüğün elle tutulur gözle görünür belgesi… Faşizmin simgeleri, yaşadığımız günün özeti…

Öğretmenleri esir düşmüş bir toplumun geleceği olmaz… Tepeden tırnağa rezilliktir yaşadığımız! Elbet yürekli öğretmenlerimiz var ve çırpınıyorlar… Cumhuriyet’in öğretmenlerine sesleniyorum: Korkmayın, sinmeyin, aydınlıktan, devrimcilikten kopmayın…"