27 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Engelli politikalarına yeni bakış açısı

Bülent İnce

Bülent İnce

Eski Yazar

A+ A-

Dünya, engelli sorununu özel bir yaklaşımla değil, insan hakları kavramı temelinde ve genel bir toplumsal sorun olarak ele almaktadır. Sorun, engelli vurgusu yapılmadan, toplumun tümünü içine alan bir tarzda değerlendiriliyor artık. Çeşitli uluslararası belgelerde ve anayasalarda ‘temel haklar’ başlığı altında kişi hakları, yurttaş hakları, sosyal, ekonomik, kültürel, siyasal haklar; yaşama, sağlık, eğitim hakkı gibi alt başlıkların ele alındığını görürüz. Bunlar sıralanırken özellikle engelliler diye bir tasnifin, ayrıştırmanın yapıldığını görmüyoruz. Hak temelli yaklaşımdan, bütün insanları eşit kılan, insanın onuru ya da değeri üzerinden hassasiyet gösterildiği ve uygulamaların da bu yönde olduğu çalışmaları anlamaktayız.
Birleşmiş Milletler’in 2006’da kabul ettiği, ülkemizin de 2007’de imzaladığı Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme, imza veren ülkeler açısından bağlayıcıdır ve dolayısıyla sözleşmeye konu olan yasal düzenleme ve değişikliklerin hayata geçirilme düzeyleri denetime tabi olmalıdır. Kişi, kurum ve kuruluşların, engelliler bağlamında sözleşmelerle sabitlenmiş düzenlemelerin uygulanması aşamasında söz sahibi olması, uyanık, aktif ve etkin bir denetleme ve uyarı çalışması yapması hayatidir. Devletin bu aşamadaki konuyu ele alış tarzı, uygulamaları, uyarılara karşı aldığı tavrı, onun insan haklarına bakış açısını gösteren çok önemli bir projeksiyondur. Devletin başarısızlığı, toplumu ve sivil toplum kurumlarını sorumsuzluğa ve atalete itmemelidir. Ama ne yazık ki ülkemizde, yerleşmiş, değişimi kabullenemeyen, modern dünyayla entegrasyon sıkıntısı yaşayan ve fakat bunun farkında olmayan tavır, devlet de dahil olmak üzere toplumun bütün organizasyonlarında kendini hissettirmektedir. Ama asıl sorun engelli sorununun temel insan hakları sorunu dışında kategorize edilip, ikincil bir sorun olarak ele alınmasıdır ki bu, soruna yönelik çözümlerin, eklektik, geçici ve günü kurtarmaya yönelik çözümler olarak ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Tabiri caizse çoğunlukla çözümün kendisi daha sakattır. Bu konuda etkin olması gereken Mimarlar Odası, Barolar Birliği, Tabipler Birliği, insan hakları kuruşları, üniversiteler ve iş insanı dernekleri gibi kurumlar engelli konusunun kendilerini ilgilendiren miktarının çok altındaki kısmıyla ilgilenmektedirler maalesef. Mesela bu kuruluşlardan en azından şunu beklemeliyiz: Hemen her gün kaybolan, tecavüze uğrayan engellilerle ilgili ne düşündüklerini kalabalığa getirmeden, kesin ve net bir dille açıklamalılar. Kentsel dönüşüm sürecinde engelli erişimine yönelik sorunların ortaya çıkarılmasına ve çözümüne yönelik olarak devlet aygıtları üzerinde etkin ve sürekli bir baskı oluşturmalılar. Cezadan kaçmak için yapılan, geçici, akla ve vicdana aykırı bütün düzenlemelerin yerinde tespiti için mekanizmalar oluşturmalı ya da buna ön ayak olmalılar. Sorunun engellilere yönelik gizli ya da açık bir ayrımcılıktan kaynaklandığını anlamalı ve anlatmalılar.
SAMİMİYETİ UYGULAMAYLA ISPATLAMALIYIZ
Sivil toplum kuruluşları modern demokrasilerin olmazsa olmazıdır. Onlarla birlikte hepimiz, imza attığımız bütün uluslararası antlaşmaların bağlayıcılığını dikkate alarak geleceği birlikte tasarlamalıyız. Dünyada her şey değişirken, toplumsal değer yargıları bile başka hallere evrilirken engelli politikalarında yerimizde saymamız, değişimi yakalayamamamız çok acı bir durumdur. Ülke olarak, sözleşmelerin altına imzaları zevahiri kurtarmak adına atmadığımızı, sorunu içselleştirmiş yeni dünya vizyonuna dahil olma konusundaki samimiyetimizi uygulamalarımızla ispatlamamız gerekmektedir. Bu sözleşmelerle sabitlenen düzenlemelerin denetim ve uygulanmasına yönelik çalışmalar, açık, anlaşılır ve tabii ki uygulanabilir durumda olmalıdır. Bu çalışmalarda engellilere ve onlara yönelik sivil toplum kurumlarına etken roller verilmelidir. Engellilerin ise, onları eve hapsetmeye çalışan yerleşik anlayışa inat, dışarıya, hiç değilse kapılarının önüne çıkması ve varlıklarını avazları çıktığı kadar topluma haykırması, çözüm yolunda atacakları en önemli adımdır.

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları