"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Enenin suistimali; Nemrud ve Firavunlar (1)

Ayşe Nur
25 Mayıs 2022, Çarşamba
Günümüzden yaklaşık 4000 yıl önce Mezopotamya ve Mısır’da yaşamış Nemrud ve Firavun; krallık ünvanlarından ziyade enaniyetin, kibrin ve merhametsiz zulmün ünvanları olarak bilinir.

Ene ve enaniyet... Beşer kumaşından incecik bir ip, şuurlu bir tel gibi insanın sahiplenme hissi ve pratiği.

Bir ölçü birimiydi aslında ene;

Varlığı mutlak ve zorunlu, sınırsız muhit bir İlim, İrade, Kudret sahibi âlemlerin Rabbi Allah’ın vasıflarını, esmasını kavrayabilmesi için verilmiş kuvvelerle süslüydü.

Sınırsız bir kudreti ancak kayıtlı, bir yere kadar olan duyularla fark edebilir insan.

Sadece kıyas olması, vereni, asıl sahibini tanıyabilmesi için emanet edilen kuvvelerle mücehhez ene, vahim bir hata yapar;

Sahiplenir.

Mülk edinir emanet olanı. “Sen sensen ben de benim.”

“Ene” farazî varlığını, mutlak zannetmesiyle kendisini mahveder; Benim hayatım, Benim kurallarım... Bu his, latife öyle bir merhaleye ulaşır ki tarihe ilâhlık iddiasıyla geçen Nemrud, Firavunlar çıkar.

***

M.Ö. 2250’li yıllarda yaşamış bir Akkad kralıdır Naram Sin; kibir ve enaniyetin şahikalarında “Nemrud”vârî belki Nemrud’un ta kendisi bir şahsiyet...

Çoğunluğu Irak sınırları içinde kalan Sümer şehir devletlerini yıkan ve Akkad İmparatorluğunu kuran Sargon’nun torunu olarak bilinir.

Kazandığı zaferler, hükmündeki topraklar, buyruğuna aldığı insanlarla o kadar büyüklenir ki, tanrı ilân eder kendini.

İbrahim’in (as) kıssasında işaret edilen putperest kavim, Akkad İmparatorluğunu kuran Sargon ve ardılı Naram Sin’in toplumuyla uyumludur. Hani İbrahim (as), tüm heykelleri kırmış baltayı en büyüğünün boynuna asmıştı, kavmini düşünerek Hakk’ı bulmaya sevk etmek için...

Naram Sin’e kadar baş putlarından Şamaş ve irili ufaklı heykel ilâhlarıyla bu putperest kavim, ilk kez bir kralın tanrılık iddiasıyla karşılaşır.

Ayet ve hadislerde Nemrud ismi geçmez, ancak İbrahim (as) ile Rabbi hakkında tartışan zalimin Nemrud olduğunda Taberî ve Fahreddin-i Râzî gibi tarih ve tefsirler mutabık.

Diyarbakır’da bulunan Naramsin stelindeki kaya kabartmasıyla zaferleri betimlenen Naram Sin; ilâhlık sembolü boynuzlu miğferi ve iri cüssesiyle etrafındaki küçük insanlara, üstünlüğü resmedilir.

Tello’da bulunan bir mühürdeki “Naram-Sin, kudretli adam, Akad’ın tanrısı...” ifadeleri de tebaasının kabullenişini gösterir. Belgelere göre Naram Sin’in ülkesi göçebe, kalabalık istilacılarca (Gutiler) yıkılır.

Sümer kayıtlarında yıkım şöyle anlatılır; “Küçük kuşlar gibi sürüler halinde yerin üstünde uçtular, Pençelerinden hiçbir şey kurtulamadı, ellerinden hiç kimse kaçamadı...”

***

Kur’an’da geçen peygamber kıssalarının arkeolojik bulgularla doğrulanmaya ihtiyaçları yok, hâşâ!

Mamafih, gaye “kalbim mutmain olsun”un bir vechi ilmin vasıtasıyla ilmelyakin, aynelyakin marifet yolculuğunda “Lâ ilâhe illâllah” anahtarıyla kalbi söyletip ruhu işletmek.

“Bir an”la kayıtlı cisim dairesinden, seneler/ asırlar önce ve sonrasına uzanabilen kalp ve ruh dairesinde yolculuk yapmak...

***

Nemrud, ölümü ve hayatı verebildiğine inanıyordu; birini bağışladığı, diğerini öldürdüğü tebaasından iki adama bakarak.

İbrahim’in (as) “Allah güneşi doğudan doğuruyor, sen batıdan doğur bakalım!”(1) meydan okumasıyla donakalmış, mevhum rububiyetiyle yüzleşmişti o vakit.

Güç ve iktidarı kendinden bilmişti zira. Zaaflarını gösteren kibri ve aczini gösteren gururu çaresiz kalmıştı bu meydan okumaya.

“Enenin vücudu tebeî olup aslî değildir. Mâlikiyeti vehmî olup hakikî değildir” (2)

Sermedî bir hayat ve iktidara kendindeki cüz’î bir hayat ve iradeyle ayna olmak; kıyas yoluyla idrak edip minnet ve şükrünü ifade etmeye araçtı ene.

Mutlak sahip olsaydı hayata, ölümü öldürebilmeliydi Rab ittihaz edilen adam. Gerçek malikiyet, sahiplenilen şey üzerinde tam tasarrufu gerektirir.

Nemrud’un saltanatının yerle yeksan olmasına bir sinek yetti. (4)

Zira enesini suistimal etti. 

“Benim idarem bu sınırlara kadarsa, gökleri ve yeri nizamla tutan âlemlerin Rabbinin saltanatı nihayetsizdir” diyemedi, muvakkat zulmüne medar oldu mevhum rububiyeti. Enenin siyah yüzü kuvve-i gadabiye gusnundan firavunlar, nemrudlar’ın (3) çıkmasıyla tarihe ibret vesikaları bırakırken, günümüz nemrud ve firavunlarına da akibetlerini hatırlatır.

Dipnotlar:

1- Bakara Suresi: 258

2-3: Mesnevî-i Nuriye, Şemme

4- Taberî tarihi

Okunma Sayısı: 1846
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdullah

    25.5.2022 14:39:41

    Allah razı olsun çok hoş.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı