En iyi seçim kampanyasını kim yaptı?

A -
A +
Zorlu bir süreci bu hafta sonu tamamlayacağız. Adaylar pazar akşamı (b)oyunun ölçüsünü alacak. Şüphesiz sandığa İstanbul, Ankara ve İzmir’de çıkan sonuçlar damgasını vuracak.  Kampanya bu üç ilde farklı bir atmosferde ilerledi. İstanbul’da adaylar sakinlikte yarıştı, Ankara ve İzmir'dekiler ise polemikte. Pekiyi kim ne yaptı? İşte seçim notlarım. Binali Yıldırım: Sadece İstanbullunun değil, ülkede herkesin tanıdığı, bildiği bir isimdi. Rakibinden çok önde başladı. Polemiğe hiç girmedi. Sürekli yeni projeler açıkladı. AK Parti'nin genel siyasetinin dışında bir hava oluşturmaya çalıştı. Mesela Cumhurbaşkanı HDP’ye yüklenirken o, HDP'lilerin oyuna talip olduğunu ifade etti. Bazı canlı yayınlarda her ne kadar yorgun bir görüntü çizse de konuya vâkıf olduğuna, İstanbul'un problemlerini bildiğine ve çözeceğine inandırdı. Simit yerken söylediği “onu da yaptık” sözü büyük puan kazandırdı. En büyük gücü, sakinliği ve elbette başarılı geçmişi. Ekrem İmamoğlu: Partisinden bağımsız bir görüntü çizdi. Devamlı çarşı pazar gezdi. Bazı yerlere üç defa gitti. Klasik bir CHP'li olmadığını benimsetmeye çalıştı. Medyada görünürlüğü sınırlı kalınca sosyal medyadan bastırdı. Ailesiyle, başörtülü annesiyle çekilmiş fotoğraflarla muhafazakâr damarına vurgu yaptı, Kur'ân-ı kerim okudu. Böylece CHP’ye uzak 'gri bölge'ye girmeye çabaladı. Hakkında yapılan olumsuz haberler tanınırlığını artırdı. Onu sıkıştırmaya dönük gereksiz hamleler işini kolaylaştırdı. Olabildiğince sakin davrandı. Binali Yıldırım'a karşı şansı zor. Ama kazanması imkânsız değil. Eğer seçim gecesi Muharrem İnce gibi saçma sapan hareketler yapmazsa yarışı kaybetse de sürecin kazananı... Mehmet Özhaseki: Çekirdekten yetişmiş, ilçe belediyesinden, Büyükşehir'e oradan Bakanlığa çıkmış bir isim. Türkiye'nin en tecrübeli belediye başkanlarından biri. Öz geçmiş yarışında rakibi Mansur Yavaş ile mukayese bile edilemez. Ankara için beş bine yakın proje hazırladı. Başkentin planlarını bile bakanlığı döneminde kendisi yaptı. Ankara'ya plaj, gençlere 3Ç (çay, çorba, çamaşır), çocuklara özel köy en sevimli vaatleri oldu. Fakat kendini başkentliye yeteri kadar anlatamadı. Onun projelerini değil daha çok Mansur Yavaş'ın senet skandalını konuştuk. Eleştirirken rakibinin reklamını yaptı. Mansur Yavaş: Geçtiğimiz seçimi az bir puanla kaybetmesi ona sükse yaptırdı. Ama o havayı koruyamadı. Kampanya sürecini en kötü yöneten isim oldu. "Su indirimi" dışında akılda kalan bir vaadi olmadı. Aleyhine açılan davalar başını ağrıttı. Mağduriyete yatıp puan toplamaya çalıştı ancak hakkındaki iddiaları da izah edemedi. Suçu rakibine yıkarak onu mindere çekmeye çalıştı. Devamlı savunma refleksi içinde kaldı. Seçimi kazansa da sürecin kaybedeni... Nihat Zeybekci: Eski bir belediye başkanı. Ülke ekonomisinin eski patronu. Egeli. Dolayısıyla İzmir'e gösterilecek en ideal adaydı. İzmirlinin gönlünü kazanmaya yönelik sıcak mesajlar verdi. Bazı AK Partililer, muhalif medyada boy göstererek CHP tabanına yeşil ışık yaktı. Oysa kaçan/küskün seçmeni geri döndürmek daha önemli bir adımdı. Bunun birkaç istisnası vardı. Zeybekci onlardan biriydi. Ama o da zaman zaman vaatte doz aşımına gitti. Şarapçılığın gelişmesi için çalışacağını söylemesi gibi. Kaybetse bile sürecin ne kazananı ne kaybedeni. Tunç Soyer: Kim ne derse desin CHP için iyi bir aday. Babasının yükünü taşımak zorunda kaldı. Ülke çapında tartışmalara konu olması tanınırlığını artırdı. Esen rüzgârı tersine çevirmeyi başardı ve babasını unutturdu. Adaylığına damga vuracak bir proje açıklamadı. Ama hiçbir şey yapmasa da işi kolay aday.      Al birini vur ötekine   Gazeteci kamuoyu oluşturmaya çalışmaz. Gazeteci fikirlerin kamuoyunda serbestçe dolaşmasına aracılık eder. Ama maalesef gazeteciler asli vazifelerini unuttu. Özellikle bu seçim sürecinde utanç verici manzaralar yaşandı. Ve bu saçmalığın mahallesi yok!  Bir tarafta çanak sorularla konuğuna yaltaklanmaya çalışanlar... Diğer yanda kendi gibi düşünmeyeni sıkıştırıp zor durumda bırakmaya kalkışanlar. Hele bazıları var ki "yandaşlar mandaşlar" diye verip veriştiriyor ama kendi istediği aday olunca ağzı açık ayran budalasına dönüşüveriyor. Mesela geçen Halktv'yi izledim. Uğur Dündar ve Ayşenur Aslan'ın aralarında bulunduğu eski tüfekler CHP'li adayı konuk etmişlerdi. Programda öyle bir methiye düzdüler ki İstanbul'dan Ankara'ya yol olur.  CHP adayı için söyledikleri cümlelere bakar mısınız? "Sakin, uzlaşması, projeye dayalı bir kişisiniz. İlginç ve kendine özgü bir siyasetçisiniz. Sempati dalgası oluşturdunuz. Sizin bir videonuz gönlümü kazandı. Başarılı belediyecilik nasıl yapılır bir akademi kurarak öğretin. Size olağanüstü bir ilgi var. CHP'nin İzmir modelini İstanbul'a taşıyacak mısınız? Umut vadeden şeyler söylediniz. Yandaş medya sizi duyurmuyor. Maşallah iyi gidiyorsunuz." Al birini vur ötekine. Yok mu bu işlerin bir orta yolu yahu?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.