Türkiye’nin 78 milyon nüfusa rağmen örgütlenmeyi başaramamış veya örgütlenmekten korkan bir toplum haline gelişini istatistiklere baktığımızda anlıyoruz. Örgütlenmede OECD ülkeleri içerisinde son sıralarda yer alan Türkiye sendikalar, dernekler ve vakıflar ile sivil toplum kuruluşlarına (STK) üyelikte de pek çok ülkenin gerisindeÇalışma Bakanlığı’nın 30 Ocak 2016’da açıkladığı rakamlara göre Türkiye genelindeki 12 milyon 663 bin işçinin sadece 1 milyon 514 bini sendikalı. Oysa 1980 yılında ülke nüfusu 42 milyonken 2 milyon 500 bin işçi sendikalıydı. Türkiye’de vatandaşların yüzde 87’si bir derneğe üye değil.

Türkiye’yi bu noktaya getiren nedenlerin başında, insanların bir araya gelmesine kuşkuyla yaklaşan ve bunu engellemek için yasalar çıkaran iktidarlar geliyor. 

Ancak tüm engellere rağmen, en büyük gönüllü halk hareketine dönüşen bir vakıf sessiz sedasız işini yaparak üye sayısını hızla artırıyor. Türkiye Erozyonla Mücadele Vakfı’nın (TEMA) gönüllü sayısı son iki yılda 100 bin kişinin daha katılmasıyla 600 bine ulaştı.

Ülke geneline yayılmış örgütlenme modeli, çevreci gönüllüleri ve yeni stratejileriyle TEMA katılımcı demokrasinin olmazsa olmazı sayılan örgütlülük için diğer STK’lara rol model oluşturuyor. Göç ve çevre tahribatı gibi meselelerde STK’ların fonksiyonunun giderek artacağı düşünülürse en çok gönüllüye sahip bu vakfı yönetenlerin sözleri fazlasıyla dikkate alınmalı.

TEMA Başkanı Deniz Ataç Al-Monitor’a sırlarının “genç enerjiyi oluşuma katmak” olduğunu söyledi: “Yaptığımız en önemli şey eğitim ve bilinç oluşturmak. Doğanın insanlar için ne kadar önemli olduğunu hissettirmemiz lazım. Ezbere laflarla değil, gerçekten doğanın bir parçası olduklarını bilmek. Bunu önyargıları, hesapları olmadığı için çocuklarla daha kolay yapıyorsunuz. Yılda 75 bin çocuk eğitiyoruz. Bir seferlik gidip konuşarak değil, okul öncesinden üniversite son sınıfına kadar aktivitelere katılmalarını sağlayarak, sahada eğitim veriyoruz”.

Hayrettin Karaca (Toprak Dede) ve Nihat Gökyiğit (Yaprak Dede) tarafından 24 yıl önce kurulan ve yılda 743 milyon ton toprağını erozyonla kaybeden ülke için “Türkiye Çöl Olmasın” sloganını zihinlere kazıyan TEMA, şu anda Türkiye’nin 81 ilinde 510 noktada örgütlü. Topluma ağaç sevgisi aşılamanın yanı sıra doğal varlıkların yönetilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesinde de aktif rol oynuyor.

Başkan Ataç kuruculardan devraldıkları “müthiş mirası” nasıl büyüttüklerini anlatıyor: “35-40 yaşlarında çok iyi eğitim almış canavar gibi bir ekibimiz var. Bilgi ve deneyimi birleştirdik. Biz çalışmalara siyaseti sokmadık. Bakanlıklarla birlikte çalışıyoruz. Doğada olanlar herkesi, AKP’lisini de CHP’lisini de MHP ve HDP’lisini de etkiliyor. Partisi yok bu işin. Başörtülü kızlarımız da geliyor. Sakıncası yok. Yeter ki örgütümüzün içine siyasi görüşleri getirmesinler.”

Ancak yapılan hatalar da görmezden gelinmiyor. AKP iktidarının dört yıl önce orman vasfını kaybettiği gerekçesiyle satışına izin verdiği araziler hakkında TEMA’nın internet sitesinde şu tepkiye yer verilmiş: “Yaklaşık 10 yıldır ülke gündemini meşgul eden 2B ormanlarının satışını içeren tasarı gece yarısı çoğumuz uykudayken yasalaştı. ‘Ormanlar satılabilir varlıklar mıdır?’ sorusu hiç gündeme gelmedi. Bunun yerine TBMM’de ormanların rayiç bedelinin yüzde kaçına satılması gerektiği, ödemelerin kaç taksitte yapılacağı, nakitte ne kadar indirime gideceği tartışıldı. Sonra eller kalktı. ‘2B ormanları vasfını kaybetti, artık orman değil, işgalcilerine satılacak arazi oldular’ denildi. Yetmedi 2A düzenlemesiyle orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen orman alanlarının araziye dönüştürülmesinin yolu açıldı. TEMA Vakfı olarak 2B, 2A orman alanlarının gözden çıkarılmasının, satılmasının büyük bir hata olduğunu biliyor ve soruyoruz: Gelecek nesillere nasıl hesap vereceğiz?”

TEMA eğitim ve ağaçlandırma projelerinin yanı sıra kırsal kalkınma için de projeler yürütüyor. Sadece merkezler ve metropollerde iş yaratmanın yeterli olmadığını ve ciddi kırsal kalkınma projelerine ihtiyaç bulunduğunu belirten TEMA Başkanı yapılan işlerden bazı örnekler veriyor: “Biz katalizör oluyoruz. Sponsorlardan aldığımız paralarla çiftçilerin çarklarını çevirmelerini sağlıyoruz. Örneğin, Gaziantep’te fıstık veriminin geliştirilmesi için bir proje geliştirdik. Oradaki araştırma merkezi ile çalışarak ciddi sonuçlar aldık. Çiftçilerin sahaya yayılmasını sağladık. Bir diğer proje Afyon’da gerçekleşti. Borusan yönetimi emekli olan çalışanları için kaynak aktarımı yaptı. Emekliler de meyvecilik yapmak üzere memleketlerine yatırım yaptılar. Orada yapılan çalışmalardan sonra köye dönüş başladı”.

TEMA Vakfı yaklaşık 14 milyon fidan ve 799 milyon meşe palamudunu toprakla buluşturdu. 60’tan fazla kırsal kalkınma, koruma, biyolojik çeşitlilik projesini hayata geçirdi. Mera ve toprak yasalarının kanunlaşmasına destek sağlayan ve 287 sahada ağaçlandırma çalışmasını sürdüren TEMA, 2012 yılında Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sekretaryası önderliğinde dünyada ilk kez verilen Land for Life ödülünü aldı. Özel sektör çalışanlarına yönelik Yeşil Yaka, yerel yönetimler ve kadınlar için ekolojik okuryazarlık programı uygulamaya devam ediyor.

TEMA toplumun doğayla kucaklaşmasını sağlamanın yanı sıra “sivil toplum örgütü” sözünü duyunca kimyası bozulanların önyargılarını aşmalarına da katkıda bulunduğu için önümüzdeki süreçte rahatlıkla bir milyon üyeye kavuşacak gibi görünüyor.