“Şimdi kimin sözüne inanalım?..”

Emre ALKİN
Emre ALKİN PAYLAŞMASAK OLMAZDI emre.alkin@dunya.com

Türkiye’de anket yapmak zor. Vatandaşın sorulan sorulara gerçek görüşleriyle mi yoksa resmî görüşleriyle mi cevap verdiğini anlamak zor. Tüketim-Tasarruf anketleri de bu durumu yansıtıyor.

Son verilere göre Türkiye'de kredi kartı harcamalarının neredeyse % 25'i market ve gıdaya, % 9'u benzine, % 8'i giyime, % 7'si çeşitli hizmetlere ve % 6 civarında da vergi ödemelerine gidiyor. Elektronik eşya alışverişleri vergilerden sonra gelmekte. Demek ki Maliyenin "tahsilatı kolaylaştırma" hamlesi işe yaramış. Tabii listede "sinema-tiyatro-kitap" gibi bir ayrıntı bulamadım. Anlaşılıyor ki kredi kartları daha çok yaşamsal harcamaların finansmanında kullanılıyor. Sigorta, sağlık, mobilya, yemek gibi harcamalar ise az farklarla %3 ile 4 arası sıralanmışlar.

Buradan bakılınca Türk halkının her kuruşu doğru kullandığı şeklinde bir sonuca ulaşabiliriz. Ancak kendi tecrübelerim böyle söylemiyor. Geçenlerde uluslararası bir bankanın yaptırdığı anket de sanıyorum bu kuşkumu doğruladı.

Avrupa bölgesinde 14 bin kişiyle yapılan bir ankette ilginçtir, "hiç tasarrufunuz var mı?" sorusuna en az "hayır" cevabını veren ülkelerden biriyiz. Yani Lüksemburg hariç ankete katılan ülkelerin hepsi tasarruf açısından bizden daha kötü durumda. "Acaba örneklem grubu gelir seviyesi yüksek kesimden mi seçildi?" diye baktım. Pek öyle değil, her ülkede 1000 kişiye sorularak yapılmış. Genel eğilimi yansıtmaz ama yine de sonuç şaşırtıcı. Türkiye'de her gelir seviyesinde "tasarruf edemiyorum" diye şikayet eden varken, anketten çıkan sonuç bu durumla çelişiyor. Eğer anket doğru şekilde uygulanmışsa, Türk İnsanının söylem-eylem çelişkisi var diyebilirim.

Aynı kurumun "Tasarruf edemiyorum" diyenlere yaptığı anketin sonucu da ilginç. "Neden ailecek tasarruf edemiyorsunuz?" sorusuna verilen bir cevap Türkiye'yi açık ara birinci yapmış. "Tasarrufları gereksiz yerlere harcamak". Gerçekten de işinden ve maaşından şikayet edenlerin genel problemi rutin hale gelmiş faydasız harcamalar. Türkiye'de gelir yükseldikçe bu durum daha fazla yaşanıyor diyebilirim. Birçok Y Kuşağı yönetici, maaşı harcamalarına yetmediği için sürekli iş değiştirmek istiyor. Geçen yıl birkaç yakınıma "bana gereksiz gördüğün harcamalarını hesap et ve ücretine oranla" dedim. Hepsi "lüzumsuz" olarak düşündükleri harcamaları kesti. Bugün de işlerinden çok memnunlar.

“Tasarruf edememe sebebi şaşırtıcı (değil)...”

Anketin diğer cevapları arasında bulunan, "tasarruf edecek kadar kazanamıyorum" diyenler arasında Türkiye son sırada. Yani bu konuda şikayet eden insan sayısı Avrupa ortalamasından düşük. Avrupa ortalaması %66, Türkiye'de ise ankete katılanların %55'i bu şekilde cevap vermiş.

"Neden ailecek tasarruf edemiyorsunuz?" sorusuna Fransızlar %67 oranında "tasarruf edecek kadar kazanmıyorum" diye cevap verirken, %28'i de "sürpriz harcamalar sebebiyle" şeklinde bir söylemde bulunmuş. Bu durum "Sarı Yelek" eylemlerinin sebebini de bize gösteriyor gibi. Birçok Avrupa ülkesi artık tolere edilemeyecek kadar yüksek bir hayat pahalılığı üretmiş durumda. Sürekli seyahatte olduğum için, vatandaşların arasına karıştığımda şikayetleri birebir toplayabiliyorum.

Bizimle yarışan Polonya ve Romanya için de benzer bir durum var. İnsanlar tasarruf edecek kadar para kazanıyorlar, yaşamsal harcamalar gelirden büyük pay alıyor ve sürekli sürpriz bir ödeme ile karşı karşıya kalıyorlar.

Özetle, Avrupa'ya gidip "paramız pul olmuş"diyenler haklı. Ancak Avrupalılar da "alın terimin kıymeti kalmadı" diyor. Açıkçası 2009 yılındaki kriz ortamında başlatılan "bol para" dönemi dengeleri heryerde bozmuş gözüküyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar