Emmy yarışında Amazon’un silahı

Sinemalar açılacak müjdeleri arasında, sevgili İstanbul Film Festivali’mizin bir kısmını sinemanın izlenmesi gerektiği şeklinde izleyeceğimiz haberleriyle büsbütün şenlenerek haziranın son haftasına girdik. 40. İstanbul Film Festivali 18 Haziran - 4 Temmuz tarihleri arasında İKSV Online platformunda gerçekleşecek, çevrimiçi gösterimlere ek olarak Atlas 1948 Sineması ve Kadıköy Sineması’ndaki (yeni devrin deyişiyle) “fiziksel gösterimler”de izleyiciyle buluşuyor.

Buna karşın, ekran mahkumiyetimiz halen sürüyor. Kendi payıma Digi, Netflix, Mubi arasında gidip geliyor, arada Mezzo’da müzik/dans molaları veriyorum.
Steve McQueen’in (acaba hâlâ “yönetmen olanı” demeye gerek var mı?) çok görmek isteyip bir türlü denk düşüremediğim “Small Axe / Küçük Balta”sına da Digiturk’te, BBC First’te rastladım. Daha doğrusu onun bölümlerinden biri olan “Education”a…

“Small Axe”, “12 Years a Slave / 12 Yıllık Esaret” ile En İyi Film Oscar’ı alan, En İyi Yönetmen’e de aday olan Steve McQueen’in yarattığı ve yönettiği bir Britanya antoloji film serisi. Antoloji, 1960’lardan 1980’lere (1969-1982) Londra’daki Batı Hint Adalı göçmenlerin hikâyelerini anlatan beş filmden oluşuyor. Kimi episodları festivallere seçildi, hepsi ABD ve Britanya’da 2020’de gösterime girdi. Adı ise, bir Afrika atasözünden geliyor: “Küçük balta koca ağacı devirir” ya da “Sen büyük ağaçsan, biz de küçük baltayız.” Bob Marley’in de 1973 tarihli “Small Axe” diye bir şarkısı vardı, hatırlarsınız.

“Lovers Rock”ın neredeyse tamamını izlemiştim. “Mangrove”un da bir bölümünü. “Red, White, and Blue” ile “Alex Wheatle”ı ise gene BBC First’te yakalarım diye umut ediyorum. John Boyega’yı sevdiğim için, özellikle onun Londra Metropoliten Polisi’ne girip içeriden bir reform yapmayı amaçlayan Leroy Logan’ı oynadığı “Red, White, and Blue”yu merak ediyorum. McQueen bu yapımda bize daha önce izlemediğimiz cinsten bir Boyega vadetmiş.

“Mangrove”da ise Viktor Hugo’nun “Sefiller”indeki Javert’e benzetilen ırkçı polis Pc Frank Pulley’de Sam Spruell’ı (gördüğüm kadarıyla) beğensem de, Mangrove Dokuzlusu’nun gerçek hikâyesini anlatan filmin asıl önemli performansı, Notting Hill’deki restoranı diğer Batı Hint Adalılar için bir buluşma ve yemek yeme yeri olan Trinidadlı Frank Critchlow’u oynayan Shaun Parkes’e ait. Ama benim gözüm asıl Letitia Wright’ın üstünde olacak. Wright, 1960 ve 70’lerde Britanya Kara Panter hareketinin önderlerinden biri ve aynı zamanda Mangrove Dokuzlusu üyesi olan doktor ve araştırma bilimcisi Altheia Jones-Lecointe’u oynuyor. Kendisi Chadwick Boseman’ın Kara Panter olduğu Marvel yapımında da onun kız kardeşiydi.

“Small Axe” sinema eleştirmenlerinin övgüleriyle karşılandığı, film festivallerinden kabul gördüğü halde, Steve McQueen bu filmlerin TV için yapıldığını söylüyor: “Bu anlatılar Britanya sinemasında hiç yoktu.” Bu film antolojisi McQueen’in hem en iddialı, hem de en kişisel işi. Emmy yarışında Amazon’un silahlarından biri olması bekleniyor.

Serinin en eğlenceli, müziği-dansı bol filmi ise “başrollerinde Michael Ward ve ekrandaki ilk rolüyle Amarah-Jae St Aubyn’ın oynadıkları “Lovers Rock”. Batı Londra’sında bir ev partisinde geçen ve fonunda şiddet, romans ve müziğin olduğu bir hikâye. Ben çok sevdim ama şiddet derecesi sizi kesmezse, hemen öteki episodlara davet edelim. McQueen seriyi toplam 23 milyon dolarlık bir bütçeyle çekmiş, yani yaklaşık olarak “12 Years a Slave”in maliyeti. “Education” ise, adı üstünde, Batı Hint Adaları ya da Afrika’dan gelen ailelerin çocuklarına sırf bu nedenle “mankafa” gözüyle bakıp onları “özel” okullara gönderen sisteme karşı bir protesto. Yıldızı ise aslında disleksi nedeniyle okuma-yazma öğrenemeyen, ama aptal olmadığını bildiği oğlu Kingsley’in (Kenyah Sandy) haklarını korumak için kadınların başını çektiği protesto eylemine katılan anne Agnes’te Sharlene Whyte.

Şuracıkta oynarken kaçırmayın derim. Ben derhal eksiklerimi telafi yoluna gidiyorum.