13 Temmuz 2018 00:50

Dr. Sabri Öncü: Ekonominin geleceğinde kuşkular var

Toplumsal Araştırma ve Özgün Düşün Merkezi Baş Ekonomisti Dr. Sabri Öncü ile TL'nin dolar karşısındaki değer kaybını konuştuk.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Uğur ZENGİN
İstanbul

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni kabineyi açıklamasıyla beraber Türk lirasının dolar karşısında ‘önlenemez’ düşüşü artarak devam ediyor. 24 Haziran genel seçimleri öncesi iktidar cenahı,  dolar ve avrodaki yükselişin temel sebebinin ‘genel seçimler’ olduğunu, ‘suni’ bir artış yaşandığını savunsa da Erdoğan’ın “Dolar da faiz de düşecek” açıklamasının hemen ardından önceki gece dolar 4.97 seviyesini görerek yeni bir rekor kırdı.

Artışın sebebi ne, artış önlenebilir mi? Toplumsal Araştırma ve Özgün Düşün Merkezi Baş Ekonomisti Dr. Sabri Öncü’ye göre bugünlerde ekonomide gördüğümüz temel hareketlerde itici etken Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın bakanlığı. Enflasyon, cari açık, TL’deki değer kaybı artarken Merkez Bankası ne yapabilir? Öncü’ye göre Merkez Bankası faizleri artırsa da düşürse de ekonomi kötüye gidecek. Faiz artışı üretimi daraltıcı etki gösterecek, dolar bir süre sonra TL karşısında tekrar yükselişe geçecek. Faizdeki düşüş ise TL’deki değer kaybını hemen tetikleyecek.

Dolardaki artış Berat Albayrak-Mehmet Şimşek değişikliğine bağlanıyor. “Sermaye Mehmet Şimşek’e güveniyordu, Albayrak’a güvenmiyor” deniliyor. Buna katılıyor musunuz?

Tek başına açıklayıcı değil ama şu an gözlediğimiz hareketlerde temel itici etken o. Yabancı yatırımcıların -yani Türkiye içerisinde portföy yatırımı olanların- beklentisi onlara daha dostça davranabilecek bir yönetim beklentisiydi. Merkez Bankasının onların istediklerini yerine getirmek üzere faizleri artırabilecek bağımsızlığıydı. Bunlar olmayınca zaten kuşku duydukları, ekonomisinin sıkıntı yaşamakta olduklarını düşündüklerini ülkemizin ellerinde tuttukları finansal varlıklarını satmaya başladılar. Güven eksikliği nedeniyle, ‘Bunlar bizim isteklerimizi yerine getirmezler’ korkusuyla. Ama tabii ki sağlam bir ekonomi olsaydı memlekette, böyle korkulara da gerek kalmazdı. Sıkıntı başka yerlerden geliyor. Yalnızca hükümetin beklentileri karşılamaması değil. Onun da uzun bir öyküsü var. Ekonominin çarpıklığı, hükümetin kredi pompalayarak tüketim üzerinden ekonomiyi büyütmesi, yatırım eksikliği dolayısıyla artan işsizlik gibi nedenler var.

Cumhurbaşkanı Erdoğan TL’nin değer kaybına ilişkin “Hazine ve Maliye Bakanımız elbette ne gerekiyorsa yapacaktır. Burada birçok enstrümanlarımız var. Önümüzdeki süreçte inanıyorum ki faizin de düştüğünü göreceğiz” dedi. Dün de Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıklamaları oldu, “Bütçe disiplini, tek haneli enflasyon, yapısal reformlar hedefimiz. Merkez Bankasının bağımsızlığı tartışılamaz, yabancı yatırımcıların ekonomimize ilgisinin daha da artacağını göreceğiz” dedi. Bunları söylemek kurda düşüş yaratır mı?

İsteyen istediğini söyleyebilir, değil mi? Söylenenlerin inandırıcı olması icap eder. Birkaç gün beklersek piyasa Berat Albayrak’ın söylediklerine inandı mı inanmadı mı görürüz. Bir yanda da Sayın Erdoğan çıkıp “Faiz düşüreceğiz” derse, o inandırıcılığı baltalamış olur. Piyasanın düşündüğü Türkiye’de büyük bir ekonomik ısınma olduğuydu. Büyük kredi garantileriyle devlet destekli bankalar 2017’de krediye yüklendiler, para arzı arttı, ekonomi büyüdü, enflasyon bundan oldu açıklamaları, inancı var Türkiye’nin kreditörlerinde. “Faizleri düşüreceğiz” demek Albayrak’ın söylediklerinin inandırıcılığını zedeleyen şeyler. Hele de bunu ülke başkanı söylüyorsa. Herkesi atama yetkisi de başkandayken ‘Merkez bankasının bağımsızlığını koruyacağız’ demek ne kadar inandırıcı oluyor, ondan da emin değilim. Albayrak’ın açıklamalarına inanıldı mı, birkaç gün içinde göreceğiz. Eğer inanmadılarsa dolar artışını sürdürecektir.

Önümüzdeki aylar içinde ekonomideki gidişat böyle sürerse Berat Albayrak’ın mevcut görevinden alınmasını bekliyor musunuz?

Naci Ağbal ve Mehmet Şimşek, ekonomi yönetiminde kalsalardı piyasaların hoşnut kalacağı isimlerdi. Bu iki eski bakan da finans sermayenin güven duyduğu arkadaşlar. Buna karşın Berat Albayrak’ın finans sermayenin gözünde benzer bir konumu yok. Kreditörler dediğimiz kimdir? Büyük bankalar, yatırım bankaları, büyük  kurumsal yatırımcılar, yani Türkiye’nin menkul kıymetlerini satın alanlar ya da kredi verenler… Reza Zarrab’ın ABD’de süren davasında Berat Albayrak’la ilgili bir iddiası vardı onu güç duruma sokan. Bu biliniyor. Başkanın damadı olması da insanların gözünde ayrı bir sıkıntı. Birbirlerinden bağımsız değiller. Bakanlıktan alınır mı, alınmaz mı o konuda bir beklentim yok. Bazılarının gözünde Albayrak Erdoğan’ın veliahtı. Böyle olunca kreditörlerin kuşkuları şaşırtıcı değil.

‘KRİZ, KRİZİ TETİKLEYEBİLİR’

Sosyal medya hesabınızda “Kur krizi, ödemeler dengesi krizi ve bankacılık krizi olabilir” diyorsunuz.

Kur krizi diğerlerini tetikleme potansiyeli olan bir kriz. Kur krizleri bir ülkenin parasında döviz piyasalarında spekülasyona neden olan ani oynaklıklardır. Türkiye’nin -özellikle finans dışı özel sektörünün- yabancı para cinsinden olan borçlarının ödenmesini zorlaştırır. İlginç bir şekilde bu yabancı para cinsinden olan borçların büyük bir kısmı yurt içinde bulunan bankalara ödenmesi gereken borçlar. Lakin dolarda yaşanmakta olan artışla birlikte yabancı para cinsinden borçları alan arkadaşlarımızın gelirleri Türk lirası olduğu için o borçları ödeyememe riskleri giderek yükseliyor. Hem dışarıdan aldıkları kredileri, hem içeriden aldıkları yabancı para kredileri… İlki ödemeler dengesi krizine götürür. Çok büyük bir cari açık var. Bu açığın bir şekilde fonlanıyor olması gerekir. Bunu fonlayabilmek için de dışarıdan yeni kredi bulmak icap eder. Şirketler borçlarını ödeyemez hale gelirse ya da ödeyemeyeceklerine dair inanç kreditörler arasında yayılırsa bunların borçlarını çevrilemeyecektir. Bu durumda cari açığı fonlamamız giderek güçleşecektir. Son açıklanan rakamlardan gördük, neredeyse cari açığın yüzde altmış yedisi net/hata-noksan denilen parayla fonlanmış. İçeriden 300 milyon dolar para çıkmış son dönemde. Dışarıdan net/hata-noksan dışında para gelmiyor. Merkez Bankasındaki rezervlerden bu açığı kapatmışız. Veresiye yiyen bir ülkeyiz, bir gün tıpayı çektiler mi sözünü ettiğim ödemeler dengesi krizi çıkar. İkincisi sorun da yabancı para borçların önemli bir kısmının içerideki banklara olması. Onlar ödenemez olduklarında bizim bankalar sıkıntıya düşerler. Böylelikle bir bankacılık krizi söz konusu olur. Şu anda gerçekleştiğini gördüğümüz büyük bir devalüasyondur. Tehlikeli bir durum. Kur yükselişinin engellenmesi icap eder. Kreditörlerin beklentileri karşılanmağı sürece de doların yükselişi sürecektir.

Ben Merkez Bankasının başında olmak istemezdim böyle bir durumda. Çünkü ne yapsam memlekete zarar verecek. Kreditörler şu anda Türkiye’den faizlerin yükseltilmesini bekliyorlar. Yükseltmezsek dolar artışını sürdürecektir. Ekonomi daha da gümbürtüye gidecektir. Zaten Merkez Bankası olarak politika faizlerini artırmasanız bile piyasalar piyasa faizlerini artıyor. Merkez Bankası politika faizini yükseltirse de yine ekonomiyi kötü vuracak. Üretken şirketlerin alabilecekleri kredilerin faizi artacak. Bu arkadaşlarımızın üretimine büyük ek masraflar getirir. Merkez Bankasının faizleri artırması üretimi daraltıcı olacak. Dolayısıyla ekonomi daralacak, ekonominin durumu daha da kötüye gidecek. Bu yine doları yükseltir. “Bu ekonomi iyi durumda değil, paramızı geri alamayacağız” diye düşünerek kreditörler ellerindeki varlıkları yine satmaya başlayacaklar. Faizlerin yükselmesi bir süre sonra, faizlerin düşürülmesi bugün doların yükselmesine neden olacak. Merkez Bankasının kullanacağı araçlar ne ki? Zorunlu karşılık oranları ve politika faiziyle oynuyor TCMB. Türkiye’de yaşanmakta olan enflasyonun temel nedeni üretim artmazken talebin artışından değil. Para arzı artıp, insanların eline daha çok para geçtiği için olmuyor yalnızca. O da var ama asıl hikaye bozuk ekonomik yapı nedeniyle, yani üretimin dışarıdan alınan ara mallar, ham madde ve enerjiye bağımlı olması nedeniyle, sözünü ettiğim üretim girdilerinin kur artışından kaynaklı fiyatlarının armasından gelen bir enflasyon. Bu enflasyon parasal araçlarla indirilemez. Özetle, bugün merkez bankasının başında olan arkadaşlara kolaylıklar diliyorum. İşleri çok zor.

ÖNCEKİ HABER

Barilla grevi 8. gününde: Grev birlik içerisinde sürüyor

SONRAKİ HABER

Aroma’da söz tutulmadı, taşeronlaştırma başladı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa