Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İzahı yapılamayan piyasa hareketlenmeleri, dolar merkezli döviz kurlarının hızlı yükselişi, Türkiye için bir kırılmanın başlangıcı gibi olacak. Daha önce ilgi alanımıza girmeyen ülkelerle yakınlaşmamıza, içeride üretim ve ithalat politikalarını gözden geçirmemize ciddi bir kapı açacaktır. Eğer böyle bir atmosfer oluşturabilirsek, ‘ekonomik savaş’tan kazanımlar elde ederek çıkabiliriz. Panik yapmadan, endişeye kapılmadan, aynı gemide olduğumuz unutmadan ve daha önemlisi Amerika’nın ‘ekonomik savaş’ ilan ettiği ülkenin de sadece Türkiye olmadığını unutmadan bir strateji geliştirmemiz şart.

        Evet, yaşadığımız sürecin tam tanımı ‘ekonomik savaş’ ve ilan edeni belli. Ancak ABD Başkanı Donald Trump'ın birçok ülkeye yaptırım uyguladığı, savaş ilan ettiğinin de bilinmesi lazım. Türkiye – ABD ilişkilerini diğer ülkelerden farklı kılan önemli argümanlar var ancak yaptırım uygulanan diğer ülkelerden daha fazla öne çıkıp, uluslar arası kamuoyunda tartışılan, konuşulan olmanın, ABD’ye dikleşip daha fazla problem üretmenin de faydası yok. En iyi yapılacak iş yaptırım uygulanan ülkelerle bir araya gelmek, strateji geliştirmek, ticari ve siyasi ilişkiler geliştirmek. Fakat Batı’dan kopmadan, en fazla ticari ilişkiler içinde olduğumuz Avrupa Birliği (AB) ile diyalogları geliştirerek böyle bir strateji geliştirirsek kazançlı çıkabiliriz.

        Başta Rusya, Çin, İran olmak üzere diğer yaptırıma muhatap olan ülkelerle ortak hareket etmek, aynı zamanda bu ilişkileri dengeli geliştirmek Türkiye için önemli avantajlar sağlayabilir. Batı’dan kopmuş bir Türkiye, Çin ve Rusya ile de istediği seviyede bir ilişki kurmakta zorlanabileceği gerçeğini unutmamak lazım. Her iki ülkeyle ticaret hacmimiz ve siyasi ilişkilerimiz yeterince ipuçları vermektedir.

        Trump'ın yaptırımlarının nereye kadar devam edeceği, bir sonraki adımları kestirilemediği gibi nereden döneceği de bilinmiyor. Fakat yaptırımlar sebebiyle biraya gelen ülkelerin ortak platformda buluşmaları halinde kendilerin bir zırh oluşturacakları gerçeğinin de görülmesi lazım. Mesela ABD’nin farklı gerekçelerle yaptırım uyguladığı İran’ın tek başına bu savaşı kazanması zor. Rusya ve Çin’in de tek başlarına mücadele durumunda ABD yaptırımından hasar almadan çıkması neredeyse imkânsız. Eğer bu ülkelerle bir ittifak yapılabilirse, hatta yelpazeyi geniş tutup AB ile de ortak hareket stratejisi geliştirilirse Amerika istediği neticeleri alamaz, geri adım atmak zorunda kalabilir. Türkiye’nin de diğer ülkelerden bir adım daha öne çıkıp ABD ile tartışmaya girmesi yerine bu enerjisini yeni ilişkiler geliştirmeye harcaması daha makul yol olarak görünüyor.

        Ülke olarak NATO içindeki konumumuzu tartışılır hale getiren taraf olmamalıyız. Zaten Doğu’da Amerika’ya karşı bir kutup oluşuyor. Çin, Rusya, Pakistan ve İran’a yeni ülkeler de eklenebilir. Trump’un bu kadar geniş cephede mücadele etmesi biraz sıkıntılı görünüyor.

        Dolayısıyla Türkiye olarak ABD ile yaşadığımız siyasi krizin, ekonomimize zarar vermemesi için çaba sarf etmemiz gerekiyor. Elbette mütekabiliyet esasına göre hareket etmeliyiz. Elbette egemen bir devlet gibi karşılık vermeliyiz, ama yeni cepheler açmadan, ABD’nin başka ülkelerle olan kavgasını bıraktırıp, üzerimize gelmesine ortam hazırlamadan yapmalıyız.

        * * *

        F-35 İÇİN PENTAGON'DAN NASIL BİR RAPOR ÇIKAR?

        ABD Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon) bütçe yasa tasarısında Türkiye’ye çeşitli engellemeler getiren, başta F-35 uçaklarının teslimatının durdurulmasıolmak üzere aleyhimize bazı maddeler içeren taslak metin Başkan Donald Trump’ın imzalamasıyla resmiyet kazandı. Fakat ABD’de Türkiye ile ilişkilerin devam etmesini isteyen, ilişkilerin bu denli gerilmesini arzu etmeyenler de var. Dolayısıyla Trump’ın imza attığı yasa tasarısından sonra Pentagon’un 3 ay içinde hazırlayacağı raporu beklemek gerekir. Trump’ın da bir bütçe yasa tasarısını imzaladığı unutulmamalı.

        F-35’leri için ABD eleştirileceği zamanda, eleştiri oklarının kimi hedef aldığına özenle dikkat edilmesi icap eder. Pentagon ile diyalogun sürdürülmesi, rapor hazırlanma döneminin de iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Çünkü F-35’lerin Türkiye’ye teslimine ‘evet’ dendikten sonra da tartışacağımız hassas konular olacak. Şayet rapor Türkiye’nin aleyhine olur ve ‘hayır’ denirse de halihazırda Türk Silahlı Kuvvetler (TSK) filosunda yer alan ABD menşeli savaş uçakları, helikopterler ve diğer araçlara ürün tedarikini de tartışacağımız konular olacak.

        Diğer Yazılar