24 Nisan 2024 Çarşamba
İstanbul 25°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ekmek teknesini korurken

Binnur Zuhat Yokuş

Binnur Zuhat Yokuş

Eski Yazar

A+ A-

Ekmek teknesini koruma ilkesini belirleyip yolunu yöntemini gelmiş geçmiş tecrübelerden derledikten sonra sahaya, uygulamaya girdiğimizde rehberimiz işçi sınıfıdır. Türk işçisi kimden ne isteyeceğini bilir, hangi işyerinin batmakta ve hangisinin kârını katlamakta olduğunun farkındadır. Kârını katlayan, yani kendi ölçeğinde refah üreten işyerleri-kolları- için sınıfının refahtan pay istemesi haklıdır, desteklenecek, gerekirse kol sıvanacak, birlikte mücadele edilecektir. Metal işçisinin toplusözleşme süreci bize bunu bir kere daha gösterdi.

Ancak toplamda refah değil, gerek içten işleyen, gerek ekonomi dışı nedenlerle akut belirti veren kriz dönemindeyiz. Sınıfın gündemi çoğunlukla refahın paylaşılması mücadelesi değil. Görüp yaşadığımız batan fabrikasının kapısında umutsuzca en azından içeride kalan alacaklarını talep eden, ya da batma sürecinde, işçi çıkaran fabrikaların kapısında işe dönüş mücadelesi veren işçiler.

Demek ki pastayı büyütmekten de öte önce ekmeği pişirmek gerekiyor. Ülke olarak ekmek için gerekli unu suyu boşa harcamak üzere elinde tutanlardan aldığımız kaynakları kullanarak kamunun önceliğinde üretim ekonomisine geçip ekmeği pişireceğiz. İşçinin, köylünün, emekçilerin temel ihtiyaçlarını bol ve ucuz elde etmesini sağlayacağız. Elektrik, su, okul, hastane, konut ulaşılabilir, bol ve ucuz olacak. Ancak ondan sonra mayalık ayırıp yeni ekmekler, büyük pastalar yapabilir ve duruma göre, krizi yerine göre refahı paylaşırız.

Türk işçisinin mücadele geleneği ve birikimi onun elinde avucunda kalana göz dikenlere uyarı olmalıdır. İş barışının olmadığı yerde üretim olmaz. Sınıfın katılmadığı üretim ekonomisi çabaları boşa düşer. Sınıf önderiyle buluşmazsa pusuda bekleyenler umutlanır. En haklı talepler kılık değiştirir, turuncu giyinir, düşman üniforması kuşanır. Talebe mi bakacaksınız, kisveye mi, şaşırırsınız. Bizim işçimiz böyle süreçler yaşamadı ama yaşayan ülkeler var. Hiç belli olmaz.

Yıldırım Koç hocamızın dediği gibi, öğretirken bile sınıftan öğrenmeye devam etmeli. Sınıf yanıltmaz.