Ben senelerdir söylerim, iki üç defa da yazdım. Affınıza sığınıyorum, “ekmekte, hayvanların yiyeceğini bize, bizim yiyeceğimizi de hayvanlara yediriyorlar” diye. 26.01.2004 tarihli Sabah Gazetesindeki şimdi yazacağım yazıyı okuyunca da kendi kedime, “ne kadar haklıymışım” dedim. Aslında bu işi dünyanın 50 ülkesinde hem de 60 yıldır yapıyorlarmış.
Her zaman söylerim bizim bir şeyler keşfetmemize lüzum yok. (Edebilsek çok iyi olur da) Adamlar bizim daha yeni yapmayı düşündüklerimizi taa 50-60 yıl öncesinden yapmışlar. Zararın neresinden dönersek kârdır diye düşünerek vitaminli ekmek hakkında sizlere bazı bilgiler aktarmak istiyorum:
Türk milleti hatta İslam ülkeleri enerji ihtiyacının en az %40’ını ekmekten alıyor. Bizim kuşak hatta bu gün birçok aile, “Yemekleri ekmeğine katık yap” diye büyütülmedik mi? Bu kadar çok ekmek yiyen bir ülke olarak ve ülkemizde de %99 oranında beyaz ekmek yemek suretiyle gizli açlık yaşıyoruz. Türkiye’de kurulmuş un fabrikalarının sadece üçte biri tam buğday ununu üretmeye uygun. Önce bu fabrikaların ve yeni kurulacak fabrikaların bu vasfa uygun hale getirilmesini temin etmeliyiz. Türkiye’de un fabrikaları üçte bir kapasiteyle çalıştığına göre hemen de bu işe başlanabilir. Bir müşkülat ta doğmaz. Diğerleri de mecburen teknolojilerini güne uygun hale getirirler.
Buğday öğütülürken mineral ve vitaminlerinin önemli bölümünün bulunduğu kepek kısmı öğütme sırasında ayrılıp hayvan yiyeceği olarak kullanılıyor. Bizde bu sebeple kişi başına günde 400 gram ekmek tükettiğimiz halde B vitamini, demir, folik asit ve çinko eksikliğine bağlı sorunlar yaşıyoruz. Çoğu ülkede ekmeğin zenginleştirilmesi zorunlu kılınıyor. Bizde de öyle olmalı. Türkiye’de bu konu 12 yıl önce Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Hacettepe Üniversitesi ve Roche firmasının ortak çalışmalarıyla gündeme geldi ise de böylesine önemli bir konu daha sonraları savsaklandı.
Türk Silahlı Kuvvetlerinde kişi başına günde 900 gr ekmek tüketildiğine göre yine öncülüğü asker yapmış. TSK 2001 yılında konuyu gündemine aldı. Sayın Genelkurmay Başkanımız bu konuyu daha da hızlandırmalı ve TSK örnek olmalıdır. Ben hastalıkların ana sebebinin bu olduğunu senelerdir söylüyorum.
Şimdi çoğunuzun, bunu yazması kolay da maliyeti ne olacak dediğini duyar gibi oluyorum. Bu maliyet sadece %2 ama faydası pek çok. Bu ilaca verilen paranın sadece onda biriyle karşılanabilir. Bu işler zamanında yapılsa idi insanlarımız genç, dinç olurdu. Ayrıca bir sürü boylu, boslu gençlerimiz olurdu. Nitekim Japonya’da uygulandıktan bir süre sonra sağlık sorunlarında düşüş olduğu ve kısa boylu olan bu ülke insanlarının boy ortalamasının da bir hayli arttığı gözlemlenmiştir.
Türkiye’nin topraklarının yapısı bakımından ekmeği tam buğdayla da üretseniz başta çinko olmak üzere bazı mineraller ve vitaminler katılması mecburiyeti vardır. Şu günlerde de Lunmaş Unlu Mamuller A.Ş “Uno” markasıyla ocak ayı ortalarından itibaren piyasaya vitaminli ekmek sunmaya başlamıştır. Yine bu firma tarafından fırınlara vitaminli un ( Zengin Un) satışa sunulacaktır.
Devletin, hükümetin konuya hemen el atması gerektiğini düşünüyorum. Zaten çoğumuz beslenmeyi bilmiyoruz. Vitaminleri de pişirirken, doğrarken, bekleterek, buzdolaplarını depo gibi kullanarak ve dondurucularda yiyecekleri aylarca saklayarak onları vitaminleri kalmayan birer posa haline getiriyoruz. Onun için de bitkinlik, halsizlik, kansızlık alıp başını gidiyor. Kilo ise ayrı bir sorun. Hastalanınca bir grip bile aylarca sürüyor. Hiç olmazsa ekmeğimizde gereken mineral ve vitaminlerin ciddi olarak bulunmasını temin edersek bunun bize maliyet getirmeyip bilakis bütçemize katkısı olacaktır. Tabi ki devletin bütçesine de katkı yapacaktır.
Bütçe, katkı derken, yine hantal devlet ve bu milletin hükümeti kaplumbağa hızıyla Çin mallarına tedbir alıyor. Hatta taa aylar öncesi alması lazımken hala alamıyor. İyice laf salatası yapıyor. Ama Türkiye’de her gün fabrikalar kapanıyor, işsizlere hızla yenileri ekleniyor.
Şöyle hızlı çalışıyoruz, böyle kanun çıkarıyoruz diye kendimizi avutmayalım. İş sırasını iyi yapalım. Neyin önce yapılması lazım geldiğini bilelim. İş işten geçmeden bunlara çözümler üretelim. İyinin sonu yok! (02.09.2004)
Saygı ve sevgilerimle.