Eğitim, hayatımızın bir parçasıdır. Yaşamın her alanında ihtiyaç duyarız.
Bu süreç insanın kendisini tanımasıyla başlar. Çok boyutlu olan eğitimde, herkese düşen görevler vardır. İnsan aileden aldığı terbiye ile kendini eğitir. Kabiliyetlerini fark ederek yön verir. Sonrasında eğitim kurumlarında destek bularak, sonu olmayan bir sürece girer.
Herkes, kendi eğitim meşalesini yaktığında, ışık saçabilir. Biliyoruz ki, yanmayan yakamıyor. Bir hakikat, yaşandığı yerde tesir ediyor. O yüzden evvelâ kendimizden başlamalıyız. Unutmayalım, her insanın iki eğitimi var. Biri başkalarından aldığı, diğeri ve en önemlisi ise kendi kendine verdiğidir. Eğitimde terbiye boyutunu da unutmayalım. Nefisleri terbiye ile başlayan bir eğitim, meyvesini her daim gösterecektir. ”İnsan kuvvetsiz, mukavemetsiz ve istinatsız doğar; onu kuvvetli, mukavemetli bir insan yapacak olan terbiyedir.” 1 demek insanın mahiyeti terbiye ile açığa çıkıyor.
Çevreden aldığımız eğitime gelecek olursak ne yazık ki etkili bir sisteme halen kavuşmuş değiliz. Fen ve felsefenin gelişmesiyle, dinî değerlerin görmezden gelinmesi tek kutuplu bir dünya tasavvurunu oluşturdu. Bu yeni düzende manevî değerler görmezden geliniyor. Tek yönlü bir eğitim ise gençlerimizi doyurmuyor. Gençlerin kalbine, ruhuna, hislerine hitap edildiğinde şahsî hayatlara nasıl tesir ettiğini görmekteyiz. Toplumsal hayatta etkin rol oynayan gençleri hayata kazandırmak, dünya ve ahiret dengesini kurarak geleceğe hazırlamak gerekiyor. Bu ise dinî değerlerden bağımsız düşünülemez. Yapılan araştırmalarda da görüyoruz ki, dindar gençler daha mutlu ve geleceğe umutla bakıyor. Böylece bulunduğu zamanı en güzel şekilde değerlendiriyor. Kur’ân’ı Kerîm’e baktığımızda, dünya ve ahireti kapsayan çok yönlü bir eğitim anlayışına sahip. Çünkü hakikî eğitim iki hayatın huzurunu hedefler.
Ahiret hayatını bilmeyenler, sonunu hesaplayamadıkları hatalara düşebiliyor. Toplumu ahlâken çöküntülere uğratabiliyor. Dinimizden gelen ahlâkî değerlerin ne kadar önemli olduğunu şu sözlerden anlıyoruz, ”Bir insanı ahlâken eğitmeden sadece zihnen eğitmek topluma bir belâ kazandırmaktır.” 2 Toplumu etkileyecek sorunların çözümü için eğitimin iki yönüne dikkat etmek lâzım.
Eğitim farklı boyutlarda olduğu için herkese aynı kalıp da uygulanamaz. Allah herkese çeşitli kabiliyetler vermiştir, bunları kullanılır hale getiren eğitimdir. Herkesin müfredatı farklı olduğundan, kabiliyetlere göre müsbet yönlere kanalize edilen bir sistem olmalı. Sınav odaklı, ezberci bir anlayışla bu mümkün gözükmüyor. Yeni Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk da bunu fark etmiş olup şöyle demiştir, “Bir dakikada soru çözenlere başarılı, iki-üç dakikada çözenlere başarısız diyen “kutsanmış” kuruma ne denir? ÖSeYeMe. Öseyemiyorum.” Evet öğrencilerin gelişimine, fikirlerine önem verilen, manevî değerlerin de dikkate alındığı bütüncül bir yaklaşımı ümit ediyoruz. Biliyoruz ki, Eğitimin asıl amacı, bilgileri hayata geçirmektir. Biz öğrendiğimiz eğitimi hayata geçirdiğimizde, eğitimdeki eksiklikleri giderecek kişiler gelecektir. Eğitim aklın, şuurun, kalbin olduğu her yerde. Eğitim biz de. Yeter ki almasını bilelim.
Dipnotlar:
1) Jean J. Rousseau.
2) Theodore Roosevelt.