19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Eğitim düzenimizin temel sorunları

Aydınlık’ta yayınlanan bir haber, bir uluslararası araştırmaya göre OECD ülkeleri içinde en mutsuz okul çocuklarının bizim çocuklarımız olduğunu yazıyor. Şaşırdınız mı? Ben şaşırmadım. En mutsuz velilerin ve öğretmenlerin de Türkiye’dekiler olduğunu saptamak için bence araştırma yapmaya gerek yok.

Eğitim düzenimizin temel sorunları
A+ A-

Kürşat Yıldız

kursatyildiz2010@hotmail.com

Aydınlık’ta yayınlanan bir haber, bir uluslararası araştırmaya göre OECD ülkeleri içinde en mutsuz okul çocuklarının bizim çocuklarımız olduğunu yazıyor. Şaşırdınız mı? Ben şaşırmadım. En mutsuz velilerin ve öğretmenlerin de Türkiye’dekiler olduğunu saptamak için bence araştırma yapmaya gerek yok.

Üstelik devlet bütçesinin ve hane gelirlerimizin çok önemli kısmını, milyonlarca insanın enerji ve zamanının en büyük kısmını eğitim amacıyla harcamamıza rağmen sonuç, tam bir hayal kırıklığıdır. Tabii ki ezici çoğunluk için. Mutlu azınlıktan şimdilik söz etmeye değmez.

Zaman, para ve enerji harcıyoruz da, bu konuya yeterince kafa yoruyor muyuz? Bence hayır. Bana kalırsa benzer ulusal meseleler gibi bu konuda da bir “üst akıl”ın çizdiği doğrultuda akıntıya kürek çekiyoruz. Millet iradesini bir şekilde ele geçirmiş kaptanların yönetiminde, bilim ve akıl yolundan çoktan sapmış bir yolculuğun bu.

Yeni kuşakları eğitmek görevi

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2017 nüfusumuz 79 milyon 766 bin. Türkiye’de her yıl yaklaşık 1 milyon 300 bin bebek dünyaya geliyor. En ilkelinden en uygar sayılanına kadar tüm toplumların kaçınılmaz görevi, topluluğa yeni katılan bireylerin eğitimidir. Toplum yaşamının sürdürülmesi ve bir arada yaşayabilmek için eğitim şarttır.

Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran devrimci kadro, Cumhuriyetimizin ilelebet yaşaması için yeni kuşakların nasıl eğitilmesi gerektiğine büyük önem vermiştir. Bir yandan padişahçı ve şeriatçı hainlerle, öte yandan Yunan, İngiliz, Fransız, İtalyan işgal kuvvetleriyle ölüm kalım savaşı verilirken 15 Temmuz 1921’de Ankara’da Maarif Kongresi’ni toplamalarının başka açıklaması var mı?

Kurtuluş Savaşı’nı yönetip yeni bir devletin kuruluşunu da gerçekleştiren Milli Meclis’in açılış gününe çocukların bayram sevinciyle sahip çıkıp her yıl anmasını kararlaştırmak, aynı devrimci ve uzak görüşlü anlayışın ifadesidir.

Biraz da bu nedenle 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı vesilesiyle eğitimle ilgili düşüncelerimi okurlarla paylaşmak istiyorum. Önce bir genel çerçeve çizip ardışık yazılarda içini doldurmaya çalışacağım.

Eğitimde temel sorunlar

Eğitimi okul öncesi eğitimden yükseköğretime ve toplumun sürekli eğitimine kadar bir bütün olarak ele almak zorundayız. Eğitim alanındaki başlıca sorunlarımızı şöyle sıralayabiliriz:

  1. Türkiye’de eğitimde amaç birliği kaybolmuştur. Yurttaşlar, eğitimciler ve devlet yöneticileri çoğu birbirine zıt, farklı amaçlarla hareket etmektedir.

  2. 1924’te çıkarılan “Eğitimin Birliği Yasası”, yaklaşık 70 yıldır bizzat devlet yöneticileri tarafından geçersiz hale getirilmiştir. Cemaat ve tarikatların eğitimdeki ağırlıkları devlet eliyle desteklenmektedir. Türkiye’de doğan bebekler, çok farklı eğitim kulvarlarından geçerek farklı amaç ve yöntemlerle eğitilmektedir. Sonuç, milli birliğin zedelenmesi, kutuplaşma ve çatışma tohumlarının yeşermesidir.

  3. Eğitime yol gösteren temel konulardaki devlet politikası bulanıklaşmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin tam bağımsız, kendi gücüne ve üretimine dayalı, çağdaş uygarlık düzeyinde, tüm yurttaşlarının kültürlü, iş ve meslek sahibi oldukları bir refah toplumu olması ideali yitirilmiştir.

  4. Eğitimin yönetimi, büyük ölçüde Cumhuriyetimizin kuruluş ilkeleri ve idealleriyle hesaplaşma içinde olanların eline geçmiştir.

  5. Emperyal devletlerin eğitim ve istihdam politikaları, uzun yıllardır eğitimimizi etkileyen ve yönlendiren doğrudan ve dolaylı bağlantılara sahiptir.

  6. Eğitimin sonuçları yalnızca sayılarla ifade edilmekte, nitelikteki düşüş dikkatten kaçırılmaktadır. Araştırmalar her geçen yıl eğitimin niteliğindeki düzey kaybını açıkça göstermektedir.

  7. Türkiye üstün yetenekli bireylerini keşfedip özel eğitimi ve istihdamını sağlamada sınıfta kalmıştır.

  8. Bunun devamı olarak araştırma, bilim ve teknoloji üretimi konusunda ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Üniversiteler beklenen işlevlerini yerine getirememektedir.

  9. İyi yetişen az sayıda nitelikli bireyler ulusal yararlar için değerlendirilememekte ve beyin göçü artarak devam etmektedir. İnsan gücü potansiyelimizin “kreması”nı başka milletler ve devletler değerlendirmektedir.

  10. Eğitimin kilit konularının başında gelen öğretmen ve öğretim üyesi yetiştirme politikası, tam anlamıyla iflas etmiştir.

  11. Cumhuriyetimiz neredeyse 100 yaşına gelirken Türk çocuklarının ciddiye alınması gereken bir kısmı eğitimden yararlanamamaktadır. İlköğretimde okullaşma oranı, kızlarda yüzde 91,2, erkeklerde yüzde 99,1'tir. 860 bin çocuk hiç okula gitmemektedir. Okul öncesi eğitimden yararlanamayanların oranı %40’tır.

  12. İç ve dış göçler, zaten birçok sorunla boğuşan eğitim sisteminin krizini derinleştirmektedir.

  13. Eğitimde adalet ve eşitlik yoktur. Temel hak ve özgürlüklerden biri olan eğitim, ancak bedelini ödeyenlerin ulaşabildiği bir “meta” haline getirilmiştir. Sınavlarda hile, kayırma, partizanlık ve adaletsizlik aşırı düzeydedir.

  14. Uygar toplumda “beşikten mezara eğitim” yaklaşımı temel alınmalıdır. Toplumun sürekli eğitimi, bir kamusal hizmet olarak yürütülmelidir. Aslında toplum eğitimi için büyük bir olanak olan kitle iletişim araçları, günümüzde bu amaçtan çok uzaktır. Siyasal ve maddi çıkarları ulusal ve kamu yararının üzerinde tutan medya hakimiyeti, aydınlanmaya değil yanlış bilgilendirme (dezenformasyon) ve cehaletin yayılmasına hizmet etmektedir.

Yeniden bilim ve akıl yoluna girdiğimizde

Türkiye çok uzun bir süredir bilim, akıl ve aydınlanma yolundan saptırılmış olduğu için yukarıda sıralanan sorunlar, azalacağına artıyor. Ancak bunun hep böyle gitmemesi, bir toplum ve doğa yasasıdır. Millet eninde sonunda kendi kaderini kendi eline alacaktır. Baskı altında bile her zaman kendini yenileyip yeşertmeyi başaran Cumhuriyet kuşakları, ülkenin “makûs talihini” er veya geç değiştirecektir.

İşte o zaman, Türkiye sahip olduğu büyük insan potansiyeli ile yeniden aydınlanmanın ışıklı yoluna girerek uygar topluluklar arasındaki yerini alacaktır.

Böyle bir durumda “eğitimde ne yapmalı, nereden başlamalı?” sorusuna şimdiden yanıt aramak gerekir. Kuvvayi Milliye ordusu daha Sakarya Savaşı’nı bile henüz kazanmamışken Maarif Kongresi’nin toplanması gibi. Ne dersiniz?

Son Dakika Haberleri