Organik ürünler pahalı mı?

Dr. Uygar ÖZESMİ
Dr. Uygar ÖZESMİ uygar@good4trust.org

Anlaşılan değil, çünkü benim etrafımda kariyerine yeni başlamış zeki gençler, paraları yok gezmeye ama organik ürünlerle besleniyorlar. Biz parayı saklardık, araba alacağız, ev alacağız diye, ne de olsa anne ve babaların beklentisi oydu… şimdiki gençler parayı yaşamaya ve yaşatmaya harcıyor. Birlikte çalıştığım, sürekli “hub” denilen ortak çalışma mekanlarında yaratıcı projeler yapan zamane gençleri, hem de en iyi okullarda, kimi yurt dışında okumuş - o parlak zekalar - varsa yoksa organik diyorlar.

Geçenlerde Almanya’ya Berlin’e gittim. Genç bir sanatçıdan internetten ev kiraladım. Caddenin başında, doğru yer seçimi ile belirlenmiş bir yerde, o mahallenin ihtiyaçlarını karşılayan bir organik market vardı. Sonra bir baktım her caddenin başında var bir tane. Bizim bakkallar gibi olmuş bu organik marketler. Akşam iş çıkışı saatinde içeri girdim. İçi tıklım tıklım gençlerle dolu ve uzunca kasa sıraları vardı, olan yaşlılara “buyrun önden” diyorlardı. Berlin’deki genç arkadaşlarımın arabası yok. Kiminin bisiklet, scooter, ve araba paylaşım şirketlerine üyeliği var. Olanın da arabası küçücük. Bize göre küçük kiralık dairelerde oturuyorlar, ama bir yandan organik marketleri doldurup, rafları boşaltıyorlar… acaba neden? Pahalı olduğu için mi? Daha yeni, sıcacık matbaadan, “Ucuz yiyeceğin gerçek maliyeti” isimli kitabı okudum (1). Organik olmayan konvansiyonel tarımla üretilen gıdaların bize çok pahalıya patladığını anlatıyor. Çünkü kullanılan fosil yakıtlar, verimsizleştirdiğimiz ve zehirlediğimiz topraklar, kirlettiğimiz ve tükettiğimiz yeraltı su varlığı, yok ettiğimiz yaban hayatı ve sağlığımıza olumsuz etkileri aldığımız fiyatın içinde yok.

Oysa organik ürünler konvansiyonel ürünlere göre daha düşük zararlı nitrat ve zirai zehir kalıntılarına ve çok yararlı vitamin C, fenolik bileşiklere, omega-3 ve linoleik asite sahip (2). Organik beslenenlerde non-Hogdkin lenfoma, dermatit ve alerjiler daha az görülüyor (3). Gerçi her yerde zehir soluduğumuz bir ortamda organik gıdaların her konuda olumlu sağlık etkileri olduğunu bilimsel olarak göstermek zor olsa da laboratuvar doku (in vitro) çalışmaları antioksidan ve antimutajenik etkileri ile genelde kanser hücrelerinin çoğalmasını azalttığını gösteriyor. Laboratuvar ortamında kontrollü hayvanlar üstündeki deneyler ise organik gıdaların ağırlık, büyüme, üreme ve bağışıklık sistemi üzerine olumlu etkilerini gösteriyor (2). Bizim nesil, tabii, hemen kendi sağlığını düşünür, ama geleceğini düşünen gençler gezegenin sağlığını düşünüyor. Yapılan araştırmalar suni gübre ve zirai zehirlerin kullanılmadığı ve organik maddenin toprağa geri kazandırıldığı organik tarımın karbon ayak izinin en düşük olduğunu gösteriyor. Gençler organik ürünlerle beslenerek en düşük karbon salımına neden oluyor (4). Çevreciyiz dedik ama gençler kadar olamadık...

Zeki, eğitimli, dünyayı gezen tozan, espirili, kızlı erkekli kite surf yapan çevrelerden, orta yaşlı ekonomist sofralara geçince diyorlar ki “Tamam anladık, organik ürünler konvansiyonel ürünlere göre dışsallanan maliyetler nedeniyle çok daha ucuz, peki ama markete gittiğimde bu cebimden o an çıkan para açısından hala pahalı.” Halbuki piyasadaki bu aksi fi yatlandırmanın nedeni dünyayı gençlerin bakış açısıyla görmeyi reddeden ekonomistler. Çünkü gerçekten serbest ve eşit pazar koşullarına inanıyorlarsa, organik ürün pahalı demek yerine konvansiyonel ürünlerin bu haksız rekabetinin yarattığı piyasa eşitsizliğini ortadan kaldırmak için gerekli hukuki düzenlemelerin yapılmasını talep etmeleri gerekirdi. Ekonomistleri de o kadar suçlamamak lazım. Çünkü onlara da yanlış bilgi veriliyor. Organik tarımın verimi düşük o yüzden birim fiyatı maliyet düşse de artıyor diyorlar. Halbuki araştırmalar yetenekli ve bilgili çiftçilerin elinde organik üretimin verimde muadil hatta daha verimli olabildiğini gösteriyor (5). Emek yoğun olduğu için şehirlere göçü engellediği ve kırsal nüfusu arttırdığını, kırsal istihdam sağladığını da söylemiyorlar. Evet, işçilik maliyetleri daha yüksek. Sonra doğaya zarar vermeyen girdilerin bir kısmı; kompost veya hayvan dışkısı gibi gübreler veya feromonlu böcek tuzakları da daha maliyetli… Ancak aksi pazar fiyatlamasının en önemli nedeni pazarın büyümemesi. Zeki ve geleceğini düşünen gençler talep ediyor ve fi yatı ne olursa alıyor, ama bizi hala onlara yetişemedik. Bizim de aklımız başımıza gelse pazar ağları güçlenecek, ürün dalda alıcısını daha az bekleyecek, daha az ziyan olacak, depolama maliyetleri düşecek, nakliye maliyetleri düşecek, konvansiyonel ürünlerden daha da ucuz olacak.

Internet ekonomisi, paylaşım ekonomisi, türetim ekonomisi güven üstüne kurulu. Önce al, sonra ödersin diyen mi ararsın, evini arabasını tanımadığı insana açan mı? Şiddet şiddeti, iyilik iyiliği doğurduğu gibi, güven de güveni doğuruyor. Elbette bilmediğimiz takip edemediğimiz üreticiden gelen ürün için organik sertifika istemeliyiz, ancak sertifikanın da çiftçiye önemli bir maliyeti var, ve o maliyet aldığımız ürünün içinde… Ama eğer internetin içine doğan, biz daha taksi ararken cep telefonundan çağırdığı motosikletin arkasına atlayıp uçan gençler gibi güvenmeyi tercih edersek, o zaman üreticilerle kişisel bağ kurmamızı sağlayan Good4Trust.org gibi güven ilişkisine dayalı yerlerden, doğrudan üreticisinden, çok daha makul fiyatlara organik, ekolojik ve sosyal açıdan adil ürün alabiliriz. Bilimsel araştırmalar (6) organik gıda tercih eden insanların toplumun geneline göre daha eğitimli, başka insanlara, doğaya, sağlığa önem veren ve etik değerlerle hareket eden kişiler olduğunu ortaya koyuyor, gençlerin pahalı mı? değil mi? diye sormaması, ederini biliyor olması şaşırtıcı değil… asıl sorun tüketim zihniyeti ile yetişen bizim nesil.

KAYNAKLAR:
(1) Carolan, M. (2018). The Real Cost of
Cheap Food. London: Routledge.
(2) https://doi.org/10.1016/j.njas.2011.01.004
(3) https://doi.org/10.1038/bjc.2014.148
(4) https://doi.org/10.1007/s10584-018-2195-1
(5) https://doi.org/10.1038/nature11069
(6) https://doi.org/10.1111/j.1470-6431.2007.00619.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçimler mi? Yoksa... 20 Haziran 2018