Tarihsel değerler yok edilirken

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ tandogan2007@gmail.com

Bir olay

Anne ve baba endişeli gözlerle bakıyorlardı eve gelen doktora. Önceki doktorun tedavisi çıkmaza girmişti. Çocuğun tüm vücudu kırmızı lekelerle döşenmişti ve durumu görünür biçimde kötüye gidiyordu. Doktor, muayeneden sonra babaya döndü “Durum ciddi. Çocuğu tam teşekküllü bir hastaneye götürmeniz gerekli.” dedi. Baba “Hangi hastaneye?” diye soramadı, gözleri doldu. Doktor: “Ankara’ya götürün. Benim bir sınıf arkadaşım var; çocuk doktoru. Sizi yönlendirir” dedi. Doktorla ve baba evden beraber çıktılar. Baba, ilkokul öğretmeni idi. Önce Maarif Müdürlüğü’ne gidip izin aldı. Sonra garajlara gidip otobüs biletlerini aldı. Ertesi gün ailece Ankara’nın yolunu tuttular.

Ankara’da otobüsten iner inmez doktorun muayenehanesine gittiler. Çocuk doktoru orada idi. Baba, kendilerini buraya yollayan doktorun kartını verip durumu anlattı. Doktor tamam deyip hasta çocuğu muayene etti. “Çok ender rastlanan bir hastalık” dedi Doktor. Ve ekledi: “Çocuğun durumu ciddi. Hemen hastaneye yatması gerekiyor. Allah'tan daha fazla geç kalmadan getirmişsiniz. Ben şimdi hastaneyi arayacağım, çocuğu yatıracaklar. Annesi de yanında refakatçi olarak kalsın” dedi. Anne ve baba “Çok şükür” diye birbirlerine baktılar. Baba “Doktor Bey, borcumuz nedir?” diye elini cebine attı. Baba memurdu ve ay sonu idi. Son parasını da biletlere vermişti. Borç alarak gelmişti Ankara’ya. Doktor “Hocam, bu karda kışta çıkıp gelmişsiniz buralara. Zaten yerince masrafa girmişsiniz. Sizden para alacağımı mı sanıyorsunuz”.
Hastaneye vardıklarında da her şey yolunda gitti. Çocuğun yatma işlemleri hemen tamamlandı. Anne refakatçi olarak kaldı. Testler yapıldı ve hemen tedaviye başlandı. Sabah akşam günde iki kez kan alınıyor ve çıkan sonuca göre ilaçların dozu ayarlanıyordu. İlginç bir vaka olarak görüldüğü için sabah ki vizite saatlerinde kalabalık bir doktor ve öğrenci grubu olurdu. Hastaneye fotoğrafçı getirip çocuğun resmini bile çektiler. Çocuk, Nazi toplama kampından çıkmış gibiydi: Koca bir kafa ve her tarafında kırmızı lekeler olan adeta iskelet ve deriden oluşmuş bir vücut. Tedavi bir hafta sürdü. On gün sonunda hasta iyileşmiş olarak taburcu edildi.
Yukarda anlattığım olay 1955 yılında geçti. Olaydaki beş yaşındaki hasta çocuk bendim. Ankara’da beni hastaneye yatıran şefkatli çocuk doktoru ise İhsan Doğramacı idi. Bu olaydan yıllar sonra, Sabancı Üniversitesi kuruluşu için Sakıp Sabancı ile Yüksek Öğretim Kurumu’na gitmiştik. Toplandı sonunda yemek salonuna çıkmak için Sakıp Bey ve Profesör Doğramacı ile asansör bekliyorduk. Bu olayı anlattım ve Profesör Doğramacı’ya “Hayatımı siz kurtarmıştınız. Size minnettarım” dedim. Profesör Doğramacı “Vay canına demek öyle olmuş. İyi ki de kurtarmışım” deyip bana belimden sarıldı ve beni havaya kaldırdı.
“Çocukluğundaki bir hastalık olayını Hoca şimdi neden anlatıyor?” diyenleriniz olacaktır; anlatayım. Gazetelerde Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin kapatıldığını okudum. Ve olaydaki hastane, Ankara Numune Hastanesi idi.

Numune Hastanesi

Şimdi bir tarih olan hastanenin tarihçesine baktım. Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ankara'nın en eski sağlık kuruluşu imiş. 1800’lü yılların ikinci yarısında "Gureba Hastanesi" ismi ile hizmet veren hastane, 1924 yılında çıkarılan bir yasa ile "Ankara Numune Hastanesi" ismini almış. 1935 yılında Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’nca Numune Hastanesi'nde çalışmak üzere Alman profesörler atanmış. Bu gelişme, hastanenin bilimsel gelişimine büyük katkıda bulunmuş.1945 yılında açılan Ankara Tıp Fakültesi’nin kuruluş yıllarındaki çalışmalarında konularında uzman bazı hekimler öğretim üyesi olarak görevlendirilmiş, hastanenin bazı klinikleri Tıp Fakültesi'ne devredilmiş. Bilimsel gelişme, eğitim ve hizmet üçlüsünün önem kazandığı hastane 1998 yılında Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi ismini almış. Ve şimdi de hizmete kapandı ve Bilkent Şehir Hastanesi’ne taşınarak tarih oldu.

Bir yorum

Belki hayatımın kurtulduğu bir yer olduğu için bu kapanış olayına duygusal bakıyorum. Ama eminim ki, birçok kişinin hasta olarak, orada eğitim almış doktor veya sağlık görevlisi olarak orası ile ilgili anıları vardır ve olaya onlar da duygusal bakıyordur. Bu işe karar verenlerin de “duygusal” (!) baktığından eminim. Numune Hastanesi tarihsel bir değerdi.

Son yıllarda benzer olayları çok yaşar olduk. Yılların kurumları şu veya bu nedenle yok ediliyor. Bu imha, bazen özelleştirme nedeniyle yapılıyor. Bazen kurumun arsası, ya da binası rant-oburların iştahını kabartıyor. Nedeni ne olursa olsun, tarihsel değerler yok ediliyor. Unutmayınız: Tarihine saygı duymayan ulusların, geleceği parlak olmaz.

Not: Olayın bir de “Şehir hastanesi” boyutu var. Bu konuya da gelecek hafta değineceğim.




Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sülale boyu nepotizm 24 Ekim 2019
Müşteriden misafire 12 Eylül 2019