02 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Dostlar çemberi kurmak zorundayız

Oktay Ekşi

Oktay Ekşi

Eski Yazar

A+ A-

1-Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı ABD ve İsrail’in öncülük ettiği Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesiminin aktif olarak ön plana çıktığı bir cephe oluştu. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu geçen hafta MGK’dan önemli kararlar çıkacağı yönünde bir işaret verdi. Doğu Akdeniz’deki sıkışmış durumumuzu nasıl tersine çeviririz?

Sorunuz Türkiye’nin etrafında bir süreden beri örülen çemberi net olarak ortaya koyuyor. Bence bahsettiğiniz ülkelerin dışında da bu çembere katılanlar var. Örneğin Mısır’ı da o listeye eklemek lazım. Arkasından özellikle Katar’a karşı birleşmiş olan Körfez ülkeleri de bir gün bu çemberin yeni halkası olursa, şaşırmak için bence pek de sebep kalmayacak.
Çember yukarıda saydığım sayıya ulaşır mı ulaşmaz mı, önümüzdeki dönemde görürüz, ama o sayıya ulaşmasa bile izlediğimiz -pardon AKP iktidarının izlediği- dış politikanın Türkiye’yi büyük çapta “dostsuz” bıraktığı gerçeği ortada duruyor.
ABD’nin önemli dış politika üretim merkezlerinden “Council on Foreign Relations”ın Türkiye hakkında bir raporu yayınlandı. Sadece başlığı dahi Türkiye’nin ABD ile ilişkisini anlatırken “Neither Friend nor Foe-The Future of U.S.-Turkey Relations” (Ne Dost Ne Düşman: Türkiye’nin ABD ile İlişkilerinin Geleceği) diyor.
Yukarıdaki tablonun en önemli adımları Akdeniz’de somut şekilde karşımıza çıkıyor.
Daha önce anımsanacaktır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi İsrail ve Mısır’ı yanına alarak Ada’nın Güneyinde (Akdeniz’de) “Doğal gaz” aradı ve buldu. Bu aramayı bir Amerikan şirketiyle ortak olarak yaptırınca Türkiye fazla ses çıkaramadı.
Nitekim şimdi, Ada’nın güneyindeki 10 numaralı parselde ABD’nin petrol devlerinden Exxon’un arama yapacağı bildiriliyor. Bu demektir ki biraz ses çıkarsak bile, bunu da sineye çekmek zorunda kalacağız.
Tüm bunlardan nasıl kurtuluruz, anlamındaki sorunuza yanıtıma gelince:
Önce AKP iktidarından, sonra da bu kadar yanlış olan dış politikadan kurtulup gerçekten etrafımızda bir dostlar çemberi kurmak zorundayız. Ben başka çare düşünemiyorum. .

2- Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un açıklamaları çok tartışılıyor. Geçen hafta hükümet gazetelerinin köşe yazarları “Ayağına kurşun sıkma, bilimi dinin üzerine koyma” diye özetleyebileceğimiz yazılar yazdı. Diğer yandan da -her ne kadar savunma metnindeki haddi aşan ifadeleri yazan bürokratları görevden alsa da- Andımız konusundaki tutumu eleştiriliyor. Bir Ziya Selçuk değerlendirmesi rica ediyoruz.

Daha önceki bir sorunuza verdiğim yanıtta “Ziya Selçuk’u tanımadığımı ama dikkatle izlediğimi” söylemiştim. Bu dakikaya kadar bende bir hayal kırıklığı yaratmadı ama öyle bir siyasi iktidarın Milli Eğitim Bakanı oldu ki, şimdiye kadar verdiği mesajların gereğini yapıp yapamayacağını merak ediyorum.
Örneğin Ziya Selçuk halen “okullarda AND okunmasın” demedi. Buna karşılık parçası olduğu siyasi iktidarın en başındakiler özellikle Tayyip Erdoğan, açık şekilde AND’ın okunmasına karşı cephe aldı. Hatta onunla kalmayıp Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’na “Sekizinci Daire’nin AND’ın okunmasını içeren kararını iptal edin” anlamında, “talimat” niteliğinde sözler söyledi.
Ziya Selçuk’un uygulamalarına “Ayağına kurşun sıkma! Bilimi dinin üzerine koyma!” diyerek itiraz eden kimdir, bilmiyorum. Ama o sesin sahibi anladığıma göre benim gibi, Ziya Selçuk’la AKP iktidarının zihniyeti arasındaki çelişkiye işaret ediyor.
Sözümün başına döneyim: Ziya Selçuk’u izlemeye devam ediyorum. Hakkında henüz hüküm verecek noktaya gelmiş değilim.

3-Fikirleri ve tavırlarıyla tam bir pejmürde görüntü çizen Kadir Mısıroğlu Türkiye’nin geçen haftasını meşgul etti. Siyasal İslamcılık akımı neden dikkate değer aydınlar yetiştiremiyor?

Siyasal İslamcıların beslendiği bilgi kaynağı ön yargıların oluşturduğu inanç dünyası. Aralarında elbet bilime ilgi duyanlar da var ama, onların sayısı o kadar az ve ön yargılardan kurtulmak onlar için de o kadar zor ki, aralarından -sizin sözünüzle- “dikkate değer aydın” çıkamıyor. Bunun en açık örneği İslamcı bilim adamlarının içinde hâlâ (benim bildiğim) hiçbir Nobel Ödülü almış kimse yok.
Büyük Atatürk’ün devleti “laik”leştirirken öncelikle “okulların laik eğitime geçmesini” istemesinin ve “Tevhid-i Tedrisat” (Öğretim Birliği) yasasını getirmesinin nedeni de belli ki bu gözlem idi.