Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan pazar günü “Olağanüstü Kongre’de” AK Parti Genel Başkanı seçildi.
Bu yeni sistem için “duyarlılık-larımı” tekrarlamak gereksiz.
16 Nisan referandumu sonrası artık söylenecek şey “Türkiye için hayırlı olması” dileğidir.
...................
AK Parti Genel Başkanı sıfatıyla Erdoğan’ın ilk uygulaması “partinin kurmay heyeti” denebilecek “MKYK’da (Merkez Karar Yönetim Kurulu) 19 değişiklik yapmak” oldu.
Bunu, -hemen- “Bakanlar Kurulu’nda revizyonun izleyeceği” başkent kulislerinde konuşulmakta.
Sıranın örgüte de geleceği belli.
Hatta bazı belediye başkanlarının da ayaklarının kaydırılacağı söylenebilir.
Referandum’da EVET oylarının bıçak sırtında çoğunluk sağlaması, AK Parti’de “performans” düşüklüğünün işaretiydi.
Recep Tayyip Erdoğan bahar temizliği yaparak AK Parti’de taze rüzgârlar estirmekle başlıyor işe.
Olağanüstü Kongre’de bu “hücre yenilemenin” gerekçesini -net- ortaya koydu:
“Bugüne kadar yüzde 40’la, 49’la iktidar olabiliyorduk. Artık bu oranlar yetmez. Yüzde 50’nin üzerinde oy almalıyız. Çok daha fazla çalışmalıyız.”
...................
Avrupa’nın büyük devletlerinden birinin bakanı “özel sohbette” şöyle demişti.
Siyasi partiler bizde seçim mağlubiyetleri sonrası başkan değiştirir.
Yeni gelecek olan, seçim kaybeden başkandan çok daha iyi olduğu için değil.
Yeni başkan, taze rüzgâr estirir.
Yönetimde ve örgütte değişiklikler yapar.
Yenilginin pörsüttüğü partinin hücrelerine yeniden kan pompalar, canlandırır. Sizde muhalefet partileri bunu yapmıyor. Parti yönetimi ve örgütleri sonuç ne olursa olsun yerinde kalacağını biliyor.
Örgüt de öyle.
Suyu değişmeyen göl gibi durağan kalıyor muhalefet partileriniz.
Bu konuşma referandumdan önce yapılmıştı. CHP için referandumda “kaybetti” diye düşünmüyorum. Tam tersine, başarılı olmuştur.
Ama AK Parti’nin referandumda -göreceli olarak- gerilediği de rakamlarla ortada.
Büyükşehirlerin yitirilmesi bile göstergedir.
İşte “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2019’da sandıkların kurulmasını beklemeden AK Parti’nin de başına geçmesi bir silkinme, silkeleme, doku yenilemesi, yeniden heyecan üretimi, koltuk sahiplerinde çalışma isteğini tetiklemek” kritik hücum hamlesi olarak görülmeli.
CHP’nin omurgasını oluşturduğu “HAYIR” blokunun işi daha zorlaştı. Karşılarında “şarjı tamamlanmış” daha canlı ve motive edilmiş rakip olacak.
Buna karşılık, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aynı zamanda “AK Parti Genel Başkanı” sıfatıyla 2019’da meydanlara çıkması “sadece Erdoğan karşıtlığı ortak paydasında” yer alan, aslında birbirleriyle ortak noktası olmayan “HAYIR” bloku için de motivasyondur.

Haberin Devamı

GAZETECİLİK

İKTİDARA yıllardır en yakın kalemlerden biri olan Nagehan Alçı’nın geçtiğimiz pazar günkü yazısından birkaç satır:
FETÖ dava süreçlerinin temelsiz iddianameler ve alakasız kişiler için tutukluluğun rutin hale geldiği uygulamalarla ilerlemesi FETÖ’nün ekmeğine yağ sürmekten başka işe yaramıyor. “Mesela Fethullah Gülen bir süredir özellikle Cumhuriyet gazetesi davasını, oradaki tutuklamaları ve davalardaki diğer tutarsızlıkları yurt dışında sürekli örgütü lehine ve Türkiye aleyhine propaganda amaçlı kullanılıyor” diye ifade etmiştim ki...
Birkaç gün önce Sözcü gazetesine FETÖ gerekçesiyle operasyon geldi ve gözaltı kararları çıktı.
Çok çok yazık!
Yine gerçek anlamıyla, büyük harfle HUKUK ve ADALET değil “yargısal aktivizim” galip geldi.
Maalesef bu operasyonda Gülen’in ekmeğine yağ sürecek............ Gülen 15 Temmuz vahşetini yapan FETÖ gerçeğinin üstünü örtmek amacıyla “FETÖ diye bir örgüt yoktur. Bu uydurma gerekçeyle her muhalif tutuklanacak” propagandasını sürekli yapıyor.
Kemalistlerin en sevdiği gazete olan Sözcü’ye operasyon, Gülen’e tam istediği “gri propaganda” imkânını sunuyor.
Dileğim, sağduyunun galip gelmesi ve yargının bu yanlış işten sönmesi...
.....................
Sözcü’ye operasyon için karşıt görüşler etkili olamıyor ama kendilerine çok yakın Nagehan Alçı’nın bu satırları umarım “iyi niyetli ve sağduyulu” uyarı olarak algılanır, “bazı ciddi yanlışları görmeye” vesile teşkil eder.
Sözcü’nün imtiyaz sahibi Burak Akbay’ı yıllardır görmedim ama çocukluğunu bilirim.
Galatasaray’dan mezun babası Ertuğrul Akbay’la 40 yıllık meslektaş hukukumuz var. Tuttuğunu koparan gazeteciydi.
Sağlam Atatürkçüdür.
Oğlunu iyi okuttu.
Ertuğrul’un, yabancı ülkelerde eğitim alan oğlu Burak’a da “Atatürk tutkusunu” aşıladığını düşünürüm.
Zaten Burak’ın Türkiye dönüşünde kurduğu Sözcü’nün Atatürk çizgisi ve yayınları yıllardır apaçık ortada.
Başyazarı Rahmi Turan dostum, onun ekibinde yetişen Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz, yıllarca beraber çalıştığım Uğur Dündar ve Necati Doğru, aynı çatıda çalışmış olmasak da arkadaşlarım Bekir Coşkun -Uğur Mumcu’nun yoldaşı-, Emin Çölaşan ve hepsini sıralayamadığım yazarlar ve çalışanlar için “FETÖ iltisaklı bir gazetede toplanmak” hem onların, hem de gazetesinin “kendinden olmayanları hiç yanılmadan anında tanıyan aydın okuyucusunun aklıyla alay etmektir.”
Sonuç...
“Yargıya saygı” esastır.
“Yargının da gerçeği teslim edeceğine” inanmak istiyorum.
Bu satırlarım tutuklu diğer aydın gazeteci arkadaşlarım için de dileğimdir.