Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov Ankara’daydı.
Birçok konuyla birlikte İdlib’i konuştular.
İdlib Suriye’de bir şehir.
Hatay bölgesinde Türkiye sınırına yaklaşık 50 kilometre uzaklıkta.
Mayıs 2015’te her türlü ağır silaha sahip on binlerce terörist İdlib ve çevresine saldırarak işgal etti.
IŞİD, Nusra ve benzeri grupların işgali altındaki İdlib ve çevresinde bir milyondan fazla insan çağ dışı ve karanlık bir yaşam sürüyor.
Her şey silahlı grupların İslami anlayışına göre düzenlenmiş.
Her yer ve her şey kapkara.
Afganistan sınırına yakın Pakistan’ın Peşaver kentine benziyor.
Kent 1980-2000 döneminde Taliban ve El Kaide üssüydü.
Ocak 2017’de Rusya ve Türkiye ve daha sonra Türkiye, Rusya ve İran Astana’da sonra da Soçi’de oturup anlaşınca Suriye’de işler düzelmeye başladı.
Putin ve Ruhani, Esad adına, Erdoğan silahlı gruplar adına ateşkes için imza attılar.
Bunun üzerine Rusya ve İran destekli Suriye ordusu ülkenin her yerinde silahlı gruplarla uzlaşmaya başladı. Uzlaşmayalar savaşla yok edildi. Uzlaşanların bir bölümü teslim oldu normal yaşamlarına döndü diğerler ‘Biz İdlib’e gitmek istiyoruz’ dedi.
İstedikleri oldu ve Suriye Kızılayı’nın otobüsleriyle İdlib’e bazıları da TSK’nın kontrolündeki bölgelere (Cerablus, El-Bab, Azez ve Afrin) taşındı.
Böylece İdlib’de militanların sayısı 60-70 bini buldu.
Adamların tank, top, füze, kimyasal silah ve sık kullandıkları silahlı İHA’ları var.
Hangi devlet buna izin verir?
Üstelik bunlar arasında 15 bin kadar Çeçen, Uygur Türkü, Suudi, Alman, Fransız, Tunuslu ve başka yabancı ruh hastaları var.
Adamlar İslam için ölmeye ve öldürmeye gitmişler Suriye’ye.
Nasıl, nereden ve kimin desteğiyle gittiklerini herkes biliyor.
Şimdi Suriye ordusu ‘Burasını teröristlerden temizleyeceğim ve devlet otoritesini sağlayacağım’ diyor.
Birileri de ‘Küstah Esad İdlib’de katliama hazırlanıyor’ modunda.
Yakında klasik yalana da sarılırlar:
‘Esad İdlib’te kimyasal silah kullandı’
7 yıldır aynı yalanlar.
7 yılda 7 milyon kez tekrarladılar bu yalanları.
Güçlü oldukları için insanları inandırdılar.
Artık boşuna.
İran ve Rusya destekli Suriye bu savaşı kazanıyor.
İdlib mutlaka geri alınacak.
Sonrasında sıra ABD destekli PYD’nin kontrolündeki bölgelere gelecek.
ABD ve müttefiki Fransa, İngiltere ve İtalya güçleri mutlaka buralardan atılacak.
Türkiye’nin Rusya ve İran’la olan işbirliği ve samimi dostluğu devam ettiği sürece her şey kolay olacak ve Suriye sorunu toptan çözülecek.
TSK’nın kontrolündeki bölgeler de Suriye Devleti’ne bırakılacak.
Türkiye’nin tüm ihtiyaçlarını karşıladığı 40-50 bin kadar ÖSO ve benzeri grupların militanlarına çare bulunacak.
Formülü de çok basit:
Ankara dolaylı dolaysız Şam ile oturup anlaşacak.
Böyle bir anlaşma Türkiye’nin birçok sorununa derman olacak.
Suriye, Türkiye’nin güneye açılma kapısıdır. Bu kapı açılırsa Türkler Arap coğrafyasının her yerine rahat ulaşabilecek.
Tıpkı 502 yıl önce olduğu gibi.
24 Ağustos 1516’da Mercidabık’tan (Cerablus) Suriye’ye giren Yavuz Selim Ocak 1517’de Kahire’den Halife olarak dönmüştü.
Artık halifelik ve saltanat çağı kapanmıştır.
Siyasal İslam iflas etmiştir.
Müslüman Erdoğan’ın en iyi dostu ‘Allahsız Komünist’ Putin’dir.
Sünni Erdoğan’ın en iyi dostu Şii Ruhani’dir.
Türkler, Araplar, Kürtler ve Persler bu coğrafyada birlikte yaşamak zorunda.
Bildik algı, kompleks ve saplantılardan arınarak.
Başka çaresi yok ve kalmadı.
Son kriz ve ABD ile gerginlik her şeyi yeterince açıklıyor.
Anlamak isteyenlere.
Yoksa biz yine İdlib’i, Menbiç’i, Cerablus’u, PYD’yi ve hepimizi ömür boyu meşgul edecek konuları konuşur dururuz.
Sonra da sırasıyla yok olur biteriz.
7 yıl önce yazdım: Arap Baharı’nın esas hedefi Türkiye’dir.
Kanıt için bir 7 yıl daha mı bekleyeceksiniz!
Unutmayın kuru ne olursa olsun hiç bir dolar geçen zamanı geri getiremez.

plusbanner2x