DOĞUNUN HİKMET VE NEŞESİ: NASREDDİN HOCA

Bu hafta gündemin tüm renklerinden sıyrılıp farklı bir pencere aralamak istedik. Nasrettin Hocayı duymayanımız yoktur, bilmeyenimiz çoktur. Yeni nesil bu konuda biraz geride gibi görünüyor. Bilgilendirilmeye ihtiyaçları var tabi bir de bizim bilmediklerimiz… Yazılanları okuyunca aslında ne cevherlere sahipmişiz de haberimiz bile yokmuş diyebileceğimiz türden vay be tadında… Paylaşalım istedik.

Anadolu Selçukluları zamanında yaşamış, Salih ve Erdemli kişiliğiyle asırlardır var olan Nasreddin Hoca hayatı boyunca insanlığa doğru yolu göstermeyi amaçladı. İyiliklere yönlendirdi insanları kötülüklerden sakındırdı. Her zaman halk arasında yanlış bilinenleri düzeltti, kısa öz ve nükteli ifadeler kullandı. Onun nükteleri, hikmet ve ibret dolu birer atasözü olarak hafızalara yer etti. Düşünür ve halk kahramanı, hiç değişmeyecek doğruların lisanı olarak nesilden nesile tanındı.

Türk edebiyatının ve geleneğinin en önemli mizah ustalarından ve bilgelerinden Nasreddin Hoca,1208'de Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinin Hortu Köyü'nde dünyaya geldi.
Eğitimine ilk olarak Hortu Köyü'nün imamı olan babası Abdullah Efendi'den aldığı derslerle başladı. 1237'de yerleştiği Akşehir'de Muhammed Hayrani'ye intisap etti. Dini ilimler alanında aldığı eğitimden sonra müderrislik yaptı. Bu görevden sonra Nasiruddin Hace olarak anılmaya başlandı.

İnsanı ve toplumu bir bütün olarak kavrayan Nasreddin Hoca'nın dünyaya geldiği Hortu Köyü'ndeki sarı-beyaz boyalı, ahşap ve kagir karışımı evde uzunca bir dönem restorasyon çalışmaları vardı. Restorasyon sonrası evi müzeye çevrildi. Sivrihisar'a 26 kilometre uzaklıktaki Hortu Köyü'nde ilgi çeken sadece Nasreddin Hocanın evi değil. Köyün her köşesinde Nasreddin Hoca'nın izleri var.

Fıkralarının esintileri, köy halkının hikâyeleri nesilden nesile aktarılmaya devam ediyor. Nasreddin Hoca, fıkralarıyla nesilleri güldürdü, güldürürken de düşündürdü. Anadolu'da büyüyen her çocuk, bu toprakların kokusunu bildiği gibi Nasreddin Hoca'yı da bildi.

Doğduğu köyün suyunu havasını hayatına nakşetti. Toplumsal hayatta karşılaşılan sosyal problemlere mizahi bir üslup ile yaklaştı. Fıkralarında Anadolu insanlarının yapısını düşüncesini ve olaylara bakışını anlattı. Fıkraları, camiilerde, evlerde, mahallelelerde günlük hayatın tam da içerisinde yaşanan olaylar üzerineydi. Hocanın eşi, mahalle sakinleri, kadı ve eşeği önemli bir yer tuttu fıkralarında.

Nasreddin Hoca'nın evi müze haline getirildi. Müze evin bulunduğu köy ve ilçenin birçok noktası Nasreddin Hoca'yı anlatan temalarla süslenmiş. Örneğin köy girişinde eşeğe ters binmiş Hoca ise adeta köyün simgesi durumunda.

Köyün sokaklarına, Nasreddin Hoca'nın fıkralarında ibret alınacak konular birer birer işlenmiş. Dünya görüşünü, hakikat anlayışını en iyi şekilde anlatan ve gönüllerde taht kuran Nasreddin Hoca, 1284'de Akşehir'de dünyaya gözlerini yumdu. Vefat ettiğinde ondan geriye sayısız fıkra, mizah düşüncesi ve hoşgörü anlayışı kaldı.
Balkanlar'dan Kafkaslara, Orta Asya’dan Çin’e kadar, nükteli öyküleriyle tanınan Nasreddin Hoca, Kırgızistan’da Apendi’ adıyla biliniyor. “Efendi” sözünün Kırgızcaya evrilmesiyle kısaca "Apendi" olarak anılan Nasreddin Hoca, Kırgızistan’da her yaştan kişinin
bildiği bir karakter.

Apendi, Sovyet döneminde bile halk arasında yoksulları destekleme, eşitlik ve hak koruma amacıyla nükteleri çok anlatılan popüler bir karakter oldu. Kırgızistan’da, eski dönemlerin kahraman kişiliklerini de aşan Apendi hakkındaki ilk kitap, 1938 yılında şair Kasımbek tarafından basıldı.

Nasreddin Hoca ile ilgili bu inceleme çalışmasının son baskısı ise, 2003 yılında Raritet Kitabevi tarafından yapıldı. Öte yandan 1950’lerden başlayarak, Rus bilim adamı Leonid Solovyov’un birkaç araştırma-inceleme kitapları, Kırgızistan’ın milli kütüphanesinde bulunuyor.

Orta Asya’da, Nasreddin Hoca’yı anlatan Apendi, çoğu etnograflar ve araştırmacılar tarafından, daha çok, kazak efsanelerindeki Aldar Köse'ye benzetiliyor. Araştırmacı yazar Erlan Satıbekov Kırgızistan'daki Apendi ile ilgili olarak şunları anlattı:

"Çoğu insan, bizim Apendi’yi Kazaklar'ın Aldar Köse’si ile karıştırır. Gerçekte, Kazaklar ve Kırgızlar, göçebe uygarlığının önde gelen temsilcilerindendir ve onlar birbirine çok yakınlardır. Ama aslında, Apendi, Kazaklar'ın diğer bir efsane kahramanı olan Koco Nasır’a çok benziyor. Apendi, Koco Nasır ve diğer Orta Asya, Kafkasya, yakın doğu halklarındaki karakterlerin hepsi birbirine çok benziyorlar, hepsinin birleştiren de Nasreddin Hoca’dır.

Bizim Kırgızistan’da bilinen Apendi, Kırgız halkının en iyi karakteristik özellikleri kendinde barındırıyor. Yani, bu iyi kalplilik, kendini feda etmek gibi özelliklerinin yanı sıra, belli bir ölçüde alay etme gibi özellikleri de var. Apendi gerçek Kırgızlar gibi, bazen kendini de eleştirip, kendine de gülebilen bir karakter. Bu nedenle, bu konuda başka ülkelerin çeşitli efsanelerindeki kahramanlara göre Apendi, özeleştirici, gülmece ustası ve aynı zamanda çok bilge bir kişiliktir.”

Apendi olarak anılan Nasreddin Hoca, halen, halk arasında, nükteli fıkra ve sözleri ile güldüren, aynı zamanda eğiten ve eleştiren bir kişilik olarak yaşamaya devam ediyor.

Asırlar boyunca Türk ve Müslüman nüfusa ev sahipliği yapan Rus coğrafyası, Nasreddin Hoca'yı yakından tanıyor. Çarlık döneminde söylence ve hikâyelerle, kimi zamansa halk türküleriyle dilden dile dolaşan Hoca, Sovyetler döneminde baleden sinemaya kadar pek çok sayıda eserin kahramanı oldu.

Çeşitli çizgi filmlerle Avrasyalı çocukların da hafızasında önemli yer eden Nasreddin Hoca, bilgelik içeren fıkralarıyla yaşatılmaya devam etti. Yaklaşık 25 yıl boyunca Rusya'da yaşamını sürdüren araştırmacı-yazar Metin Uçar, uzmanı olduğu Rus dilinde Nasreddin Hoca'nın izlerini sürdü.

Birçok akademisyenin bilimsel çalışmasına konu olan Hoca ile, "Üç Kralın Gizi" kitabında karşılaştığında ise, Nasreddin Hoca'nın felsefi yönünü keşfetmiş oldu. Kitap, mizahi yönünden daha çok Nasreddin Hoca'nın felsefi tarafını ele alıyor. Herhangi bir olay karşısında Nasreddin Hoca'nın nasıl bir tavır takınacağı yönünde tahminler sunuyor, burada olsaydı bize bu nasihatleri verirdi, diye alıntılar yapıyor. Kitabı okuduğunuzda diyorsunuz ki zamanın filozofu, bilgesi ve yerine göre de bunu bir mizaha vurabilen kişisiymiş.

Sovyetler Birliği döneminde, Nasreddin Hoca'yı konu alan 9 film ve 2 çizgi filmin yanısıra, Nasreddin Hoca'nın fıkralarını içeren en geniş çapta yazılan kitapla da birlikte, Rusya'nın Nasreddin Hoca'ya sevgisi günden güne artıyor.

Anadolu'dan göç eden Türkmenlerle birlikte balkanlara ulaşan Nasreddin Hoca fıkraları, buradaki yerel halk tarafından benimsenmiş ve hatta kendi kültürlerine maledilmiş.

Makedonlar'ın da Nasreddin Hoca ile tanışması 16. yüzyıla uzanıyor. Ancak dilden dile aktarılarak Makedonya topraklarına ulaşan Nasreddin Hoca fıkraları ve kıssaları, Makedonya halk edebiyatında Nasreddin Hoca'nın zıttı bir karakterle karşılık bulmuş.

Zamanla Hoca'nın fıkraları, Makedonlar'ın "İtar Peyo" yani "Kurnaz Peyo" adlı bu halk kahramanının ağzından anlatılmaya başlanmış. Söz konusu iki karakter arasındaki en büyük fark ise, Nasreddin Hoca'nın karşısındakini altetmek için zekâsını, Kurnaz Peyo'nun ise yalanlarını kullanması.

Nasreddin Hoca'nın Makedonya halk kültüründeki karşılığı olan İtar Peyo hakkında kaleme alınan tek eser, yazar Stale Popov'un fıkralar derlemesi. İki kahramanın karşılaştırması niteliğindeki yegâne çalışma ise Prof. Dr. Sevim Piliçkova'nın kaleminden çıkmış.

Nasreddin Hoca'nın fıkralarının Makedonya dillerine tercümesi henüz yapılmamış. Ancak bu önemli halk kahramanının Makedonya'da tanıtılması amacıyla Yunus Emre Enstitüsü yeni bir projeyi hayata geçirmeye hazırlanıyor.

Her öğrencinin kendi anadilinde katılacağı yarışma niteliğindeki projenin, Makedonya Eğitim Bakanlığı'nın işbirliğiyle ülke genelindeki tüm ilkokulları kapsaması ve önümüzdeki eğitim döneminde hayata geçirilmesi hedefleniyor.

Afanti, nam-ı diğer Nasreddin Hoca. Hoca’nın Çin’de bu isimle tanındığı Afanti ismi, Uygur Türkleri'nin kullandığı “efendi” kelimesinin Çince'yle uyumlu hale getirilmiş hali. Nasreddin Hoca, Hazar Denizi’nin batısında olduğu gibi doğusundaki Türk boyları arasında da biliniyor. Özbekler, Nasreddin Hoca'nın asıl yurdunun Buhara, Araplar Bağdat; Uygurlar ise, Hoca’nın 12. yüzyılda Kaşgar’da yaşamış olduğuna inanıyor.

Nasreddin Hoca Hazar Denizi’nin doğusundakı Türk boyları arasında "Afandi", "Apandi", "Ependi", "Koja Nasır" gibi adlarla tanınıyor. Çin’de çok sevilen insanlardan biri olan Nasreddin Hoca hakkında yayımlanan birçok kitap bulunuyor.

Hocayla ilgili filmler çekilmiş, diziler yayınlanmış; hatta reklamlarda bile kullanılan bır tema olmuş. Televizyon sayesinde Nasreddin Hoca neredeyse herkes tarafından tanınan biri haline geldi. İlk defa 1979 yılında "Afanti’nin Hikayesi" ismiyle 13 bölümlük Çince bir çizgi film serisi yapıldı.

Bilinen Nasreddin Hoca figürlerine benzememiş olsa da, Çince “Afanti” çizgi romanları da büyük ilgi gördü. Ayrıca Nasreddin Hoca sadece Uygur Türkleri'nin matbuatında değil, Çin matbuatında da epeyce yer işgal etti.

Doğu Türkistan’da Nasreddin Hoca fıkraları, "Nesirdin Ependi Letipiliri" veya "Efendi Letipirili" adıyla biliniyor. Fıkraların hangi yolla Doğu Türkistan’a ulaştığına dair bir bilgi ise mevcut değil. Çinliler Nasreddin Hoca fıkralarından yararlanarak çocuklarını eğitmiş, hatta zamanında rejimin propogandasını bile yapmışlardı. Günümüzde de Nasreddin Hoca'ya olan ilgi hâlâ canlılığını koruyor.

Ve kimbilir daha bilinmeyen nice yerler ve bilgiler…

Eskişehir Sivrihisar’ın bu değerini dünyanın tanıdığı kadar biz tanıyor muyuz? Hayır.

Bu kadar örnekten sonra

TRT’de Nasrettin Hoca Kanalı açılsa mübalağa olmaz herhalde…

Sevgi ve Saygılar…

YORUM EKLE