Kemalizm: İçinde demokrasiyi barındırmayan seküler, manevî değerlere kapalı, farklı fikir ve düşüncelere hayat hakkı tanımayan, baskıcı, otoriter, tek kişinin dünya görüşüne bina edilen bir rejimdir.
Demokrat iktidar süreçleri hariç, Türkiye kuruluşundan bu yana yaklaşık 80 yıldır bu ideoloji ile yönetilmektedir. Ne yazık ki bu ideoloji, Ülkemizin Demokrasi,medeniyet ve kalkınma yolunu tıkamaya devam etmektedir.
Malûm olduğu üzere hür, Demokratik Batılı ülkelerin dayatmasıyla Türkiye’de 1950’de, çok partili siyasî hayata geçildi. O zamanda ve sonraki dönemlerde, halkın desteği ile başlarında Adnan Menderes ve Süleyman Demirel’in bulunduğu Ahrar/Demokrat güçler iktidara geldiler. Bu güçler Demokrasiyi uygulamaya koyarak Türkiye’yi büyük ölçüde Kemalizm’in kayıtlarından kurtardılar.
Onların döneminde Türkiye; Demokrasi, hukuk, hürriyet ve kalkınmada şaha kalkmıştı. Hür dünya ve İslâm âlemi nezdinde sözü dinlenen saygın bir ülke konumundaydı.
Bu durumu hazmetmeyen ve devlette haksız olarak elde ettikleri konumlarını kaybeden sivil ve askerî Kemalistler, 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997’de askerlere darbe yaptırarak seçimle iş başına gelen Demokrat güçleri iktidardan silâh zoru ile indirdiler.
Onların yerine Demokrat ve vizyon sahibi olmayan, ancak kendileriyle uyumlu çalışabilecek ve Kemalizm’i ayakta tutmaya devam edebilecek siyasîlerin önünü açarak iktidara taşıdılar.
Ne yazık ki bu siyasîler, siyasette maharet ve becerilerini gösterme yerine, dinî değerleri kullanarak, ikna kabiliyetleriyle dindar olduklarına halkın önemli bir kesimini inandırarak onların tasvibiyle de iktidara geldiler.
17 yıldır iktidarını sürdüren bu güçler, Demokrasi ve Demokratlardan haz etmezler. Demokratların siyaset sahnesine dönmelerini engellemek için baskı ve korkutma dâhil her yolu denemektedirler. Zira Demokratlar ortaya çıkıp iktidar alternatifi olurlarsa, onların işi zorlaşacak, belkide iktidarı kaybedeceklerdir.
Kemalistlerin de en büyük korkuları, Demokrasi ve Demokratlardır. Geçmişte olduğu gibi Demokrat güçler siyaset sahnesine geri dönüp iktidara gelirlerse, Demokrasinin uygulamaya konacağını ve Kemalizm’in sona ereceğini, kendilerinin de haksız olarak elde ettikleri konumlarını yitireceklerini çok iyi bilmektedirler.
Bu yüzden dindar kimlikli siyasîlerle Kemalistler, Demokrasi ve Demokratlara karşı iş birliği halindedirler. Bu iş birliği ne yazık ki Türkiye’ye içte ve dışta ağır faturalar ödetmekte, onun Demokrasi ve medeniyet yolunda ilerlemesini engellemektedir.
Son söz: Türkiye’nin, halihazırda içinde bulunduğu kötü durumdan kurtulması için Ahrar/Demokrat siyasî güçlere acilen ihtiyacı vardır. Bu güçler, 1946’da olduğu gibi dirilip toparlanarak meydana çıkmaları lâzımdır. Kemalistlerin ve mevcut başarısız siyasîlerin ürettiği krizlerden bıkan kitleler, onları kucaklamaya ve iktidara taşımaya hazır olduğunu düşünmekteyim.