'Dindar aile' gerçeğinden rahatsızlar

Atatürk'e ve muhterem annesine (Allah onlardan razı olsun) yapılan iftira ve hakaret sürecinde tepki bağlamında bir noktaya geldi ve bu söylemlerin alçakça bir iftira olduğu noktasında hemen hemen birleşti. Ama iftiracıların sözde delillerini çürüten onca belge, kayıt ve iftira hakkında İslam'ın hükmü ortadayken millet ve devlet olarak Atatürk noktasında tam bir bütünlük sağlanamadı.
Bunun en önemli hatta tek sebebi Atatürk'ün gizlenen kimliğinde yani dini bütün bir aileden, soylu bir geçmişe sahip olmasından yine Atatürk'ün ameli zafiyetleri olsa da İslam'a, İslami değerlere hele Haçlılara karşı İslam'ın emirlerine sadakatinin ortaya çıkması birilerini çok korkutuyor.
Birileri dedim ama aslında bunlar iki sınıf. Birisi yıllardır 'Atatürk'ün dinle bir alakası yok. O çağdaş, batıcı biri insan, hatta yerine göre İslam düşmanı bir kişi olarak' tanıtıp, bu sanal maske altında kendi yüzlerini saklayarak sosyalist ve emperyalistlerin elindeki sözde Atatürkçüler.
Diğeri de yine 'Atatürk, İslam düşmanıdır, hilafeti kaldırdı. Şunu bunu yasakladı' gibi propagandalarla, Atatürk ile milletin arasına girerek din üzerinden siyasi ve maddi çıkarlar elde etmeyen çalışan emperyalistlerin emrindeki dincilerdir.
Dikkat ettiniz! Bu iki gurupta (sosyalizm-komünizm bitti) emperyalistlerin emrinde, diyorum. Çünkü topyekûn emperyalistleri yenen tek lider Atatürk. 
İşte bundan dolayıdır ki, din düşmanı bir Atatürk portresi ortaya koydular ve altına uşakları yerleştirdiler. Adına da Atatürkçü dediler.
Aynı portreyi bir başka noktaya koyup, bunun altına da, 'şeriatı yıktı, hilafeti kaldırdı, kâfir devlet kurdu' gibi sloganları atan başka bir gurup yerleştirdiler. Bunlara da İslamcı, dinci vs. dediler. 
Bu iki gurup, emperyalistlerin verdiği rolleri çok iyi oynadılar. Nerden mi biliyorum? Birbirleriyle her ortamda didişen hatta çatışan bu guruplar söz konusu Batı olunca aynı safa geçip, ele ele tutuşuyor. Baksanıza ülkemize! ABD, AB sömürgesi haline gelmiş. Bize kurşun atanları besliyorlar ve gıkları çıkmıyor.
Atatürk'e iftira sürecinde medyada muhafazakar, İslamcı, ulusalcı, Atatürkçü vs. diye tanınan meşhur (!) kalemlerini takip ettim. İftira konusunda hemen hepsi, 'bu alçaklıktır' dedi, demek zorunda kaldı.
Ama o meşhur kalemler, Atatürk'ün arşivlerde kayıtlı soylu geçmişinden bahsetmedi.
Sayın Erdoğan, Binali Yıldırım, Kemal Kılıçtaroğlu, Devlet Bahçeli ve partileri de bu gerçeği dile getirmekten ya kaçtılar, ya da uzak durdular. 
Artı, medyası, siyasetçisi, akademisyeni vs. el ve dil birliği etmişçesine bu konuyu Türkiye'de ilk dillendirenin Prof. Dr. Haydar Baş olduğunu da itiraf etmediler.
Cevabını artık bildiğiniz bir soru sorayım; Neden acaba?
Evet, Atatürk'ün soylu geçmişini ve manevi kimliğini Prof. Dr. Haydar Baş Hocam ve kadrosu yıllardan beri bilgi ve belgelerle ortaya koydu ve koyuyor. 
Millet bu gerçeği yine duymak istemedi. Ama müfterilerin son iftiralarından sonra milletimiz, 'Haydar Hoca haklıymış' noktasına geldiler. Sayın Baş sayesinde artık bu ülkede kimse Atatürk'ün dinine, namusuna dil uzatamayacak.  
Rejim tartışmaları referandum ile bir noktaya geldi ama bitmedi. Çünkü ortada tariflendirilemeyen bir yönetim şekli var ve yakında rejim tartışmaları yeniden alevlenecek. 
İşte bu noktada da Atatürk hakkında bir gerçek daha ortaya çıkacak. Prof. Dr. Haydar Baş'ın 2013 yılında açıkladığı bir gerçek; "Cumhuriyet içki masasında kurulmadı. Bir dergahta kuruldu."
Bu gerçek de ortaya çıktığında eminim ki, hem dinciler, hem de ulusalcı, Atatürkçü geçinenler çok üzülecek. 
O zaman tarihin gerçeğini herkese haykırarak bunları üzelim ve milleti, atasıyla yeniden tanıştıralım, buluşturalım.