Bir emoji, bin kelimeye bedel

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

Akıllı telefonumuza “ayakkabı” yazdığımızda, ekrana gelen ilk öneri kırmızı topuklu bir ayakkabı oluyordu. Hatta, kadın ayakkabısı emojilerinin tamamı topuklu ayakkabılardan oluşuyordu. Ta ki, Palo Alto’da yaşayan medya stratejisti Florie Hutchinson bunun bir sorun olduğunu düşünene kadar.

Hutchinson bu kapsamda bir kampanya gerçekleştirdi. Kampanyanın amacı, emoji kütüphanesine “babet”, yani düz tabanlı kadın ayakkabısını eklemekti; çünkü kırmızı topuklu ayakkabı, kadınların günlük giydikleri bir ayakkabı değildi…

Hutchinson, bu konuda Evrensel Kod Konsorsiyumu’na (Unicode Consortium) bir talepte bulundu ve “kırmızı topuklu ayakkabı”nın çok fazla “cinsiyetçi” olduğunu dile getirdi.

Hutchinson, kırmızı topuklu ayakkabıların, kadınların tercih ettiği ayakkabı modeli olarak değerlendirilemeyeceğini, kadınların işe giderken kırmızı topuklu ayakkabı giymek zorunda olmadıklarını savundu. Hutchinson’un Emoji Kütüphanesi’ne girmesini talep ettiği “babet” Aphee Messer tarafından farklı renklerde tasarlandı.

Evrensel Kod standardının geliştirilmesi, genişletilmesi, kullanımının yaygınlaştırılması amacıyla kurulan Evrensel Kod Konsorsiyumu, babeti onayladı ve Hutchinson’un babet emojisi Unicode 11.0 versiyonuna girmeyi başardı.

Babetle birlitle 156 yeni emoji daha katıldı akıllı telefonumuza. Süper kahramanlardan kötü karakterlere, kırmızı saçtan beyaz saça, kırmızı zarftan nazar boncuğuna, mikroptan DNA sembolüne kadar birçok yeni emojimiz daha oldu. Aslında her bir yeni emoji, dijital iletişimin bir o kadar renkli ve önemli olmasını sağlıyor.

Hutchinson’un dediği gibi, bir emoji bin kelimeye bedel olabiliyor ve her bir emojinin arkasında farklı hikayeler bulunuyor.

Emojiyi bir dil olarak kabul edersek, dünyanın en hızlı gelişen, sınırlar, kültürler ve hatta diller ötesi bir evrensel dil olduğunu söylemek yanlış olmayacak….

Kadınlar teknolojiden neden uzaklaştı?

22 Aralık 2015’te UNESCO, Birleşmiş Milletler Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlendirilmesi Birimi (UN-Women) ve Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU), kadın ve kız çocuklarının bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik eğitimi, öğretimi ve araştırma faaliyetlerine erişim ve katılımını destekleyen ve teşvik eden kuruluşların çabalarını takdir ederek, 11 Şubat tarihini, Bilimde Kadınlar ve Kız Çocukları Uluslararası Günü olarak belirledi.

Bugün geldiğimiz noktada, UNESCO “Cracking the code” Raporu’na göre; 1903’te ödül alan Marie Curie’den bu yana yalnızca 17 kadın fizik, kimya veya tıp alanında Nobel Ödülü kazandı. Bu sayı erkeklerde 572. Dünyadaki tüm araştırmacıların sadece yüzde 28’i kadın. Kızlar, yaşları ilerledikçe erkeklere nazaran STEM konularına ilgi duymamaya başlıyor. İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, 10 ila 11 yaşlarında kızlar ve erkekler STEM’le neredeyse aynı derecede ilgilenirken; 18 yaşına gelindiğinde ise STEM eğitimine katılım erkekler için yüzde 33 olurken, kızlar için yüzde 19’a düşüyor.

Bu gidişatı değiştirmek için çaba gösterenler de yok değil. California Harvey Mudd College Başkanı Maria Klawe bunlardan biri. Klawe, kız öğrencilerin STEM eğitimine katılım oranını yüzde 40’a çıkarmayı başarmış.

Klawe teknoloji sektöründe değişimin mümkün olduğunu söylüyor ve aslında teknoloji sektörünün erkek egemen olmasının nedeninin şirketlerden kaynaklandığına inanıyor.

Klawe şöyle diyor: “IBM ve HP gibi ilk büyük teknoloji şirketlerinde, kadın çalışan oranı yüksekti. Nitekim bugün teknoloji sektöründe lider konumda olan az sayıda kadının yaşları 60’lar seviyesinde ve birçoğu bu şirketlerde çalışmışlar. 80’lerden itibaren ise kadınların sektördeki varlığı hızla azalmaya başladı, çünkü o tarihten sonra bilgisayar ‘erkek’ işi oldu. 80’lerden önce, teknoloji şirketlerinde kadın çalışan oranı yüzde 35’lerdeydi. Bu şirketler kadınları tercih ediyorlardı, çünkü kadınlar bilgisayar ‘klavyesini’ daha iyi kullanıyorlardı ve erkeklerden çok daha dikkatliydiler. Kadınların bu alanda daha yetenekli oldukları düşünülüyordu. Daha sonrasında, bilgisayarlar evlere ve okullara girmeye başladı. Ve bilgisayar oyunları gelişmeye başladı. Bu değişim, erkek çocukların devreye girmesine ve bilgisayarın erkek işi olarak görülmesine neden oldu.”

Bugün, teknoloji her sektörü yakından ilgilendiriyor. Çeşitlilik, farklı beceri ve bakış açılarına her zamandan daha çok ihtiyacımız var. Dolayısıyla teknoloji sektörünün de iş tanımını yeniden yapması ve sadece teknik becerilere değil; iletişim ve yaratıcılık becerilerine de aynı değeri vermesi gerekiyor.

Günün sözü

İnsanların ilerleyebileceğiniz yönünde şüpheleri varsa, onları duyamayacağınız kadar uzağa gidin. - Michele Ruiz, Ruiz Strategies CEO

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar