Serdar Kelleci

Serdar Kelleci

serdarke@windowslive.com

Tüm Yazıları

Yine nefesler tutuldu ve tüm spor kamuoyu Pazar akşamına kilitlendi.
Bizlere bu heyecanı yaşatan, bugünün bir futbol bayramı olmasını sağlayan şey nedir?
Derbi diye tabir ettiğimiz maçlar heyecan ülkelerinde yaşanır.
İtalya, İspanya, Arjantin, İskoçya… Bu ülkelerde yaşanan siyasi gerginlikler, fikir uyuşmazlıkları, hatta hatta dini çıkar çatışmaları futbola kadar yansımıştır.
Bundan 7-8 yıl önce İngiltere'de, Glaskow Rangers ve Celtic takımlarının Premier Lig'e dahil edilmesi bile konuşulmaktaydı.
Bizim ülkemizde ise KARŞIYAKA - GÖZTEPE maçında seyirci rekoru kırılmıştır. Üstelik 2.ligde; 80.000 kişiyle ve yıllar öncesinde…
Yıllar öncesine ve bugünümüze baktığımızda, ülkemizdeki derbilerde, değişen tek unsurun saygı olduğunu görmekteyiz. Seneler önce yine bir derbi öncesinde iki takım futbolcuları aynı otelde kamp yapmaktadır. Galatasaraylı oyuncular odalarına çekilmişlerdir. Galatasaray'ın o zamanki teknik direktörü Gündüz Kılıç, lobiye iner. İki Fenerbahçeli futbolcunun gece geç saatlerde halen uyumadığını görür ve yanlarına gider ''sizin bu saatte burada ne işiniz var? Yarın maça nasıl çıkacaksınız?'' diyerek iki futbolcuya da azarlayarak apar topar odalarına gönderir. Şimdi gelinen noktaya baktığımızda artık o yılları yakalamamız maalesef çok zor.
Derbi bir heyecandır; derbi bir tutkudur; lig fikstürü çekildiğinde ilk bakılan maçtır derbi. Çünkü senede yalnız iki hafta karşılaşır iki ezeli rakip ama bir de kupa kuraları çekildiğinde eşleşme olduysa değmeyin taraftarın keyfine.
O haftaya kadar oynanan tüm maçları kaybetsen de önemli değildir. Ezeli rakibini yendiysen tüm sezonu unutturabilirsin taraftarına. Koca bir sezonu heba etmiş olmanın önemi yoktur. Herkes o maçı kazanmanı bekler.
Beşiktaşlı, Fenerbahçeli ya da Galatasaraylı olmanın yolu ise ezeli rakibe gol atmaktan geçer. Ezeli rakibine gol atamadıysan sen hala gerçek Beşiktaşlı, Fenerbahçeli, Galatasaraylı futbolcu değilsindir.
Taraftar için ise maçın sabahında zaman geçmek bilmez. Maçın başlamasına 10 dakika kala zaman durmuştur sanki. Takımlar sahaya çıktığında o iki rengi aynı sahada gördüğün zaman çıldırırsın belki de. İşte o an engel olamazsın kendine, başlarsın seyretmeye… Hep umut dolusundur. Takımın en kötü günlerini yaşasa da, sen vazgeçmezsin umudundan, çünkü yıllar önce en kötü zamanında bile yenmişsindir ezeli rakibini. Maçta ilk golü senin takımın yerse bir bahane ararsın, tutunacak bir dal olmalı; pozisyonun tekrarını izlersin. Evet; hakem mutlaka hata yapmış olmalı yoksa senin takımın o golü yemezdi. Senin takımın golü ilk atan taraf ise, o zaman dünyalar senin olmuştur, tamam dersin; bu maç farka gider. Yanındaki her kimse sarılırsın ona, kucaklaşırsın sanki yıllardır tanıyormuş gibi, o sevinç bittikten sonra gülersin kendine içten içe; ben neden bu adama sarıldım diye.

Haberin Devamı

Maçın ertesi gününde başlar gerçek hesaplaşma. Sanki dün gece sahada sen mücadele etmişsindir. Hele bir de takımın galip geldiyse, rakip taraftarı kızdırmak o günün tek konusudur. İşte tüm bu gereksiz detaylar güzelleştirir derbiyi.
Derbi ait olma duygusu verir size. Önemli hissettirir insana kendini. Hangi taraftara sorarsanız sorun aynı cevabı alırsınız. Beşiktaşlı olmak, Fenerbahçeli olmak, Galatasaraylı olmak (harf sırasına göre yazılmıştır) ayrıcalıktır. Düşünün yukarıda parantez içindeki takım adlarının sıralaması bile önemlidir taraftar için. İşte bu ufacık ayrıntıdır DERBİ...

Haberin Devamı

serdarke@windowslive.com
https://twitter.com/serdarkelleci1