REKLAMI GEÇ

Genç Bir Kadının Portresi

26 Ağustos 2014 Salı

Kendisini tanıdığımda 35’ine gelmemiş olmalıydı.

Doğup büyüdüğü Almanya’dan ülkesine dönmüş, eşi ve çocuklarıyla yeni bir hayat kurmuştu.
Eşi ilçenin günlük politika kulvarlarını arşınlarken, o evinin ve çocuklarının yeni hayatını ilmek ilmek örüyordu. Batı kültüründe yetişmiş olmanın kolayca değiştiremediği Anadolu kadını örneğiydi.
Modern, açık yüzlü, açık sözlü, açık yürekli bir kadındı.

Evine misafir olmanız onu adeta mutlu ederdi. Size misafirperverliğin en itinalı, ince ve gösterişsiz halini sunar, dingin yüzü, zeki bakışlarıyla sizi sakince dinlerdi.

Ömrünün yarıdan fazlasını başka ülkelerde geçirmiş olması, kendine özgü bir kişilik kazandırmıştı. Çok konuşmaz ama söz söylemesi gerektiğinde kelimelerini, sorularını seçerek konuşurdu.

Zarafetini ilk bakışta hissederdiniz. Henüz ‘hoşgeldiniz’ faslından başlayarak, sizi uğurlayana kadar o zarif duruşu ve oturuşundan ödün vermezdi.

***

Yaşadığı ilçe halkı onu ‘belediye başkanının eşi’ olarak tanıdı. Benim gözlemim o ki, bu durumdan memnundu. En azından şikayet etmediğini biliyorum. Aksine eşinin ‘deli’ hallerine, başkan eşi olmanın karmaşık zorluğuna metanetle uyum gösterirdi.

İlk geldiği yıldan, hayata veda ettiği güne kadar kömür sobasıyla ısınan aile yadigarı evde yaşadı. Kış aylarının dondurucu soğuklarında bazen kendisi, bazen eşi o kömür kovasını üç kat merdiven inip çıkarak doldurdu. Bunu zaman zaman eğlenceli hale getirmesini bildi. Eşin kömür kovasını doldururken videoya alıp sosyal paylaşım sitelerinde yayınlayacak kadar kalenderdi.

Kendisinden duymadım ama birinci el rivayettir, eşine tek şikayeti “Buldan’a Paris gibi ışıklı caddeler yaptın, ama bizi kaloriferli bir evde yaşatmadın” oldu. Aslında o evden ayrılmak istiyor muydu, yoksa eşine teşvik edici mesajlar mı veriyordu emin değilim.

***

Kış aylarında neredeyse her gün gördüm kendisini.

Yerel seçim günleriydi. Eşinin adaylığını desteklemek için köy köy, sokak sokak, ev ev gezerek onun için oy istiyordu. Sabahın erken saatlerinde başlayan gezmeler, gecenin bir yarısına kadar devam ederdi. Gecenin ilerleyen saatlerinde yorgun argın eve gelirdi. Her seferinde, o saatte evde 10-15 kişiyi gördüğünde yüzündeki tebessümden milim eksilme olmazdı. Aynı güler yüzle herkesin elini sıkar, çay kahve içtiniz mi, aç olan var mı, tek tek sorardı.

Bunca hızlı yaşanan o seçim günlerinde evinde bolca yemeği hiç eksik olmazdı. Her gelen için mutfakta bir tabak yemek hazırdı. Olmazsa bir koşu gider ya da birilerini gönderir, ayaküstü ne yapılabilirse onu yapar ve ‘misafir’ takımını hiç şikayet etmeden ağırlardı. Tüm gün aşina olduğu o suretleri günlerce, aylarca evinin orta boy salonunda gece yarılarına kadar sıkış tepiş ağırlamaktan gocunmazdı.

***

Birlikte olduğu ve aynı kaldırımları paylaştığı sokaktaki insanları savunmasını bildi. Yüreklice, direngen vefalı bir kadındı.

Son gördüğümde, belediyenin 1 Mayıs günü işine son verdiği taşeron işçilerin yanında onlarla omuz omuzaydı. Hepsine ayrı bir sevgi besler, kendi sevgisinin onlarda da büyüdüğünü hissederdi. Nereden mi biliyorum, o gün cenazesi binleri bulan kollar üstünde taşınırken, omuz verdiği herkes oradaydı. Tabutunu kollarından tutup ilk kaldıran onlardı. Hastane günlerinden başlayarak toprağa verildiği ana kadar yalnız bırakmayan yine onlar.

***

Ayşen Şevik şimdi aramızda yok. Hızlı ilerleyen kahredici bir hastalık o dirençli kadını birkaç ayda aramızdan aldı. Yaşamak için belki de en rahat günlerine kavuşmuştu oysa. Artık ne başkanlık, ne makam-mevki tartışmaları içinde değildi. Evde bunların konuşulmadığı sakin ve dingin bir zamana hazırlanıyordu. Ama olmadı, hayat onun o güzel ve zeki yüzünde belirgin olan yaşama tutkusunu sonuna kadar sürdürmesine izin vermedi.

***

Geride üç güzel çocuk, her zaman yanında olan yakınları, acılı bir eş ve yaslı bir ilçe bıraktı. Umarım o ilçe insanları, kendileriyle dolu dolu yedi yıl geçiren, yaşamından ödün verme pahasına onlarla birlikte olmaktan ayrı durmayan Ayşen Şevik’i unutmazlar.

Küçücük zamana sığdırılmış kocaman hayatında onu tanıdığım için mutluyum. Yitirdiğimiz için üzgün.
Ailesiyle her görüşmemizde onu anacağız biliyorum. Hep hatırlayacak, bazen üzülecek, bazen de onun hatıramızda asılı kalmış hallerine tebessüm edeceğiz. Ama unutmayacağız.

***

Çok insan seni sevdi. Eminim gittiğin yerde de seni hep sevecekler.
Toprağın bol olsun Ayşen Hanım…

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorumlar

mehmet mustak   -  Bağlantı 28 Ağustos 2014, 21:35

Çok güzel bir yazı olmuş tamamını gözlerim dolu dolu okudum

mehmet akif tok   -  Bağlantı 27 Ağustos 2014, 22:41

maaşallah kaleminize sağlık tüm buldan lıların gönlünden geçeni bir buldanlı karekterinde eksiksiz olarak dile getirmişsiniz. merhumeye birer fatiha gönderelim tam olsun TEŞEKKÜRLER SAĞOLUN

Alaiddin Kölgesiz   -  Bağlantı 27 Ağustos 2014, 01:06

Üstad eline yüreğine kalemine sağlık, dünya iyisi melek gibi bır kardeşimiz idi. Yazınızı birkaç grupta paylaştım. Teşekkürler sizlere, yerekli yazarlara…. İstanbul’dan
Alaiddin Kölgesiz

ayhan başsayın   -  Bağlantı 27 Ağustos 2014, 01:02

Ne yazayım bilemedim aglamakdan ,mekanı cennet olsun allah gani gani rahmet eylesin ,geride kalanlara sabır versin.

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı