Deniz bitti, can yeleği de yok...

A -
A +

Aslında yapılacak şey çok basit ve çok kolay.            
Çıkış yolu tek...            
Çaresizliğin ilacı, ‘şampiyon olabilmek’ için gözü dönen aday takımlarımızın şöyle bir durup gerçekle yüzleşmesinde yatıyor...
Sadece biri en önde olabilecek mi?..
Evet...
En önde olamayanlar en önde olabilmek için yaptıkları harcamaların savrukluğunda yeni sıkıntılara gömülecek mi?
Evet...
O zaman durup bir düşünmeleri ve ardından camialarına, transfer bekleyen tribün ahalilerine ve transferler hakkında ‘hayal satan’ spor basınını ellerinin tersiyle bir kenara itecekler...
Ellerindeki çok pahalı aktörleri bir şekilde elden çıkaracaklar…
Kâr amaçlı satamasalar bile maliyetten kurtulmanın yolunu deneyecekler. Ardından öz kaynaklarına başvuracaklar ve 300-500 bin avroyu geçmeyecek hamleleri kovalayacaklar…
Bu arada da ‘en önde olmayabiliriz ama bu iş böyle devam ederse hiç olmayabiliriz’ formülünü gönüldaşlarına enjekte edecekler...
Yok olmak üzereler...
Dolar ve avro kurunun geldiği durum kulüplerin giderlerini daha şunun şurasında iki haftada bile yüzde 25 artırdı...
Slimani’yi alsan ne olur, Ospina’yı getirsen ne olur?..
Andre Silva gelip oynamaya başlasa ne kadar fark üretebilirsin ki?
Döneceksin yüzünü Yunus Aydın’a, İsmail Çipe’ye…
Başvuracaksın Barış Alıcı’ya, Elif Elmas’a…
Necip’tir seni kurtaracak olan, kurtulacaksın hemen Negredo ve Vagner Love’dan…
Bu formülü uygulamaya sokamazsanız, yakın gelecekte oynayacak bir liginiz bile olmayabilir. Ya da oynanır ama içinde siz olamazsınız...
Siz hiç üç şampiyonlu bir lig yaşadınız mı?
Henüz dünyada bile olmadı böyle bir şey…
O zaman en önde olmamayı göze alın, anlatın durumu efkar-ı umumiyenize ve hayatta kalmaya bakın...
Yoksa batıyorsunuz…
Holding mantığını bırakın ve biraz esnaf mantığı uygulayın…
Çünkü deniz bitti...
Can yeleği de yok...
Ayağınıza taş bağlatmayın bari...

“Dakka bir, gol bir!”
Süper final ve açılış gecesi sahanın ve zeminin hâli bir skandaldı. Ancak lahana ekilebilecek bir zeminde futbol oynanmaya çalışıldı.
Ardından ‘motto’su “küfürsüzlük” olan bir statta rakip taraftar lideri darp edildi.
Sonra üç kez VAR devreye girdi ve üçünden de kalabalığın istediği çıktı.
Penaltının birinde top ceza alanı içinde değildi ki...
Verilmeyende ise top Volkan’dan Skrtel’in açık eline geliyor. Skrtel’in vücudunun bir yerinden sekmedi ki...
Ofsayt geri dönüşünde ise yardımcı hakem kaldırmamış bayrağını ve o top doğrudan gol olsa ve Meler ortayı gösterse VAR’a ihtiyaç duyulmayacak ve başlangıcı ofsayt olan bir gol verilmiş olacaktı. Çünkü orada sisteme penaltı olup olmadığını kararlaştırmak için gidilmişken tesadüfen bir ofsayt bulundu.
Uyarı penaltı incelemesi için geldi, ofsayt ihtimali için değil…
Pazar gecesi ise yukarıda Fikret Orman ile aşağıda Şenol Güneş...
Polemikler nereye kadar varacak, derken iki futbol adamı da ‘bir sorun yok aramızda’ diyor ama sorun bulmaya kendini memur adayanlar ise illaki bir sorun bulacak…
Neymiş efendim?
Demek ki; futbol oyununda geri dönüp inceleme yapmak ortalığı bulandıracakmış. Çünkü geri dönüp ayakkabısını almaya kalksaydı Sindirella, asla bir prenses olamazmış…

S-ÖZ:
“Kuş konduğu dalın kırılmasından asla korkmaz,
çünkü dalın sağlamlığına değil kanatlarına güvenir…”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.