Demokrasiyi öyle ya da böyle esas almış ülkelerde seçim, sorunların çözümünde etkili olabiliyor. Türkiye gibi kör-topal demokrasilerde seçim kampanyaları hiç etik kurallara uygun olmuyor ya da bel altı çalışılıyor olsa da kimse sonuca itiraz edemiyor. Son seçim de böyle oldu. Hiç de etik olmayan bir şekilde çeşitli grup ve grupçuklar bir araya gelerek ittifak sağladılar. Bu etik değildir ama yasaldır elbette… Bu sonuca da AK Parti itiraz edemedi. Rıza gösterdi. 7 Haziran seçimleri öncesi de yazmıştım; AK Parti daha önce hiç itibar etmediği popülist söyleme, diğer partilerin seçim kampanyalarını bu söyleme dayandırması nedeniyle, kısmi de olsa göz yumdu. AK Parti kurumsal olarak olmasa da bel altı söylemlere, özellikle de destek olan medya ve sosyal medya tarafından başvuruldu. Sizin anlayacağınız kurucu değerlerinden sapma yaşadı. Listeler de sorunlu olunca malum sonuç yaşandı. Şimdilerde daha dikkatli… 7 Haziran seçim sonuçlarını etkileyen en önemli faktörlerden birisi de PKK’nın HDP’nin oy potansiyeli yüksek olan bölgelerde çözüm sürecinin sağlıklı yürümesi için azaltılan denetimlerden faydalanarak kurduğu baskı idi. Hükümetin kurulamayacağını, geçici hükümetin de güçlü kararlar alamayacağını öngören örgüt, bütün unsurlarıyla, ki buna iç ve dış destekçileri de dahil, harekete geçti. Çok geçmeden nasıl bir kayaya tosladığını anladı ama artık yeni bir süreç başlamıştı. Hükümetin karşı taarruzu örgütü dağılma noktasına getirdi. Türkiye’nin “devlet olarak” yürüttüğü çözüm sürecinin bir “zaaftan” kaynaklanmadığını dost-düşman herkes anladı. Operasyonlar 1 Kasım seçimlerinin daha sağlıklı zeminde yürütülmesini ve halkın iradesinin sandıklara daha doğru şekilde yansımasını sağlayacak. Bu yüzden terör operasyonlarının bir sonucu da bir önceki seçimleri etkileyen PKK baskısının minimize edilmesi ve seçmenlerin daha özgür oy kullanması olacak. Göreceksiniz çok uzak olmayan bir gelecekte PKK marjinalleşecek. Niye mi… Cevapları aşağıda… 1- Öncelikle bir barış süreci yaşandı. 3 yıl kadar… Bölgede 30-35 yıldır yaşanan korku ortamı bu süre içerisinde önemli ölçüde giderildi. Normal olan hissedildi yani. Aynen Türkiye’de geçmişte enflasyon normalmiş gibi zannedilirken enflasyon düşürüldüğünde normal olanın enflasyonsuz ortam olduğunu hissetmek gibi… Ya da Türkiye’nin normalleşme sürecinde yaşadığı paranoyaların nasıl da yersiz olduğunu hepimizin anladığı gibi. Üniversitelerde, kamuda, orta öğretimde kılık kıyafet serbestisi gibi… Örgüt kesinlikle üç yıl önceki halk desteğini göremeyecek. HDP de kendini yavaş yavaş örgütten soyutlar, şiddeti gerçekten reddederse eminim ki güç kazanacak. 2- Öyle anlaşılıyor ki; barış döneminin yaşandığı 3 yıllık sürede PKK hiç boş durmamış. Hem askeri açıdan hem de halk tabanında yeniden örgütlenme açısından. Silah-mühimmat yığınağı da yapmış. Yeni stratejiler de öğrenmiş… Zira Suriye’de Irakta yaşanan savaş ve boşluk bu imkanı kendisine vermiş. Suriye’de PYD-YPG eliyle de olsa alan hakimiyeti sağladı. IŞİD canına okuyordu ama uluslararası destek yok olmaktan kurtardı. Türkiye de IŞİD saflarında gözükmemek için sessiz kaldı ya da sığınmacıları kabul ederek de olsa dolaylı destek verdi bölgede yaşananlara… 3- Artık Türk ordusu eski ordu değil… Görev alanına çekilmiş, hükümetin emrinde, koordineli bir şekilde terörle mücadele etmektedir. Necdet ÖZEL ile başlamıştır bu süreç… Düşünsenize Yaşar Büyükanıt’ı, İlker Başbuğu.. İşleri güçleri siyasetti. Herkes onların ne dediğini diyeceğini merak ederdi. Duydunuz mu hiç böyle bir açıklamayı Necdet ÖZEL’den… Bir diğeri de dolduruşa gelip ekibiyle birlikte istifa etti. Amacı hükümeti zor durumda bırakmaktı ama, tarih onu istemeyerek yaptığı iyilikle hatırlayacak. Cem Uzan da bütün servetini ortaya koyup % 7 küsur oy alarak iki partiyi kritik sınırda baraj altında bıraktı ve 2002’de AK Partinin % 34 oy almasına rağmen güçlü bir meclis çoğunluğu sağlamasına sebep olmuştu. Yani o da istemeyerek Türkiye’ye iyilik yapmıştı. Şimdilerde hangi delikte olduğundan haberimiz yok. Zeytin dalı uzatıyor ama artık şantaj tehdit devri sona erdi. Öyle ya buradaki itibarı kim verecek ona… Ya kaçak yaşayacak ya da kodese atılacak. O şimdilik kaçak yaşamayı tercih ediyor. Kimbilir belki bir gün bu tercihini değiştirmek zorunda kalabilir. 4-Artık bu ülkede milli silah ve istihbarat kullanılıyor. Bu büyük bir değişim. Heronlar İsrail menşe’liydi ve istihbaratınız aynı anda Kandile de gidiyordu. Şimdi Türkiye kendi İHA’larından aldığı istihbaratıyla; operasyon yapacağını sadece 10 dk. önce koalisyon güçlerine haber veriyor: Alandan çekilin hava harekatı düzenliyoruz. Yapacak bir şey yok. Tıpış tıpış çekiliyorlar. 5- Yerli silah ve mühimmat kullanımı % 20’lerden % 60’lara dayanmış durumda… Daha önce kullanılamayan ve az sayıda ülkenin envanterinde olan gelişmiş füze sistemleri sığınak bombaları sayesinde PKK adeta uykuda yakalandı. Kendisi de farkında yok olma noktasına geldiğinin ve sızlanmaya başladı. Hatta askere bile selam gönderiyor; biz sizinle değil iktidarla savaşıyoruz diye… Ama geçti o günler. Geçmişte uyuşturucu ticaretinden pay almaların, Yüksekova çetelerinin, nereden geldiği belli olmayan emirlerle kıstırılmış teröristlerin önünün açıldığı dönemler geride kaldı. 6- Bu kış PKK barınacak bir yer bulamayacak. Şimdi de barınamıyor zaten. Militanı da kalmadı, mühimmatı da… Kışın yiyecek bir şey bulamayacak. Kandil artık güvenli değil onlar için. İntihar eder gibi saldırmalarının nedeni de bu… Yapabileceği en büyük eylemini Dağlıca ve Iğdır’da yaptı. İnişe geçtiğinin kendisi de farkında… Kim bilir belki de kitlesel teslim olmalar başlar yakında… Zira bu niyette olanların çok olduğu ancak cesaret edemedikleri biliniyor. Örgüt hâkimiyeti kaybettiğinde en iyi yol teslim olmak olacak… Büyük zayiatlar verdirecek eylem yapamaz bundan sonra… 7- İlk yerli uydu Göktürk II ile artık hiç bir devlet Türkiye’nin sırlarına ulaşamıyor. Zira yazılımı yüzde yüz yerli… ODTÜ’de uydunun uzaya fırlatılma töreninde nasıl eylemler yapıldığını hatırlasanıza… Adamlar olayın farkında… Alet olanlar utansın. Muhtemel sonuçlara dair de düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Benim öngörülerime göre olağan dışı birşey olmazsa AK Parti ve CHP’nin oyları artacak. MHP ve HDP’nin oyları düşecek. AK Parti yine tek başına iktidar çoğunluğunu sağlayacak. HDP barajı geçemeyebilir. HDP barajı geçemezse AK Parti anayasal çoğunluğu (330) elde edebilir. Geçerse ihtimal dışı… Bunu şu sebeplere dayandırabiliriz. MHP ve HDP tabanından AK Partiye kayma yaşanacak. Zira Ak Parti listeleri daha düzgün hale getirildi. MHP koalisyon sürecinde uzlaşmaz bir tavır gösterdi. Bu tavır, seçim kampanyasında gündeme gelecektir. Doğuda baskı azalacağından oylar daha özgür kullanılabilecek. Bu bölgede Ak Partinin tabanı olduğu biliniyor. CHP seçmeni de ikinci kez oylarını emanet vermeyecek bence… Dolayısıyla HDP’ye giden emanet CHP oyları da geri dönecek. Bu da % 2 kadar CHP oylarına yansıyabilir. Ancak değişik sosyalist, liberal, solcu-molcu bilumum grupçukların HDP’ye desteği devam edecek. Doğan medyası ve uluslararası destek de tüm hızıyla devam edecek. Malum ekibin politikası da değişmez. Yüzde 1-2, her ne kadarsa ekibin oyu yine HDP’ye gider. Vicdanı elvermeyenler çıkar elbette… Bu yüzden bence HDP’nin oyu baraj sınırında ama geçememe ihtimali daha fazla… HDP bunu görürse son anda bir hamle yapabilir; seçimden çekilmek gibi… Ama meclise girmek istediğini düşünüyorum. Bir önceki seçimde olduğu gibi blok destek istiyor. Bunun için de çok sabırlı davranıyor ve dikkatli bir dil kullanıyor. MHP oy düşüşü yaşar ama barajı geçer. Tabii bütün bunlar yukarıda da belirttiğim gibi normal koşullardaki bir öngörüdür. Unutmamak lazım burası Türkiye… Politikada bu ülkede 24 saat bile uzundur. Yine kanaatimce AK Parti yüzde 45 bandında bir oy alacak. Ön yargılılara!… Bu bir temenni değil, siyasi gözlemdir… Temennim de var tabii… En azından Saadet Partisine kontenjan tanınıp seçim ittifakı yapılması gerekirdi. Zira bu iki partinin, hatta BBP tabanının hedefi birbirine çok yakın. Sadece kullandıkları metod farklı… Ama maalesef bu mümkün olmadı…   Doç. Dr. Kamil GÜNGÖR [email protected]