Bir varmış, bir yokmuş

Evvel zaman iken, deve tellal iken, pire berber iken… Ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken…

Küçük bir köy varmış

Bu köyde de Demir isminde bir çocuk yaşarmış

Demir, o gün annesi ile bahçeye inmiş, annesi sebzeleri sularken o da dere kenarında oynamaktaymış.

Birden suyun içinde gözüne yüzen bir şişe ilişmiş, hemen elini uzatıp şişeyi almış. Şişenini ağzı sıkı sıkıya kapalıymış, merak etmiş, şişenin ağzını açmaya çalışmış…

Çok uğraşmış, sonunda şişesin ağzını açmayı başarmış. Bakmış ki şişenin içinde üstü yazılarla dolu bir kâğıt parçası, kâğıtta neler yazdığını öğrenmek istemiş.

Eline aldığı iki ince tahta parçası ile kâğıdı şişeden çıkarmayı başarmış. Kâğıdın, sırdan bir kâğıt olmadığını, bir mektup olduğunu anlamakta gecikmemiş.

Kâğıtta şunlar yazmaktaymış;

“Ölmek üzereyim, bu şişeyi bulan kişi, eğer beni kurtarmak istiyorsan bu suyun akış istikametinin tersine doğru yürü, bir süre sonra bir şatoya rastlayacaksın, işte o şatoda ben hapisim ve ölmek üzeriyim… Acele edin…”

Demir hem korkmuş, hem de merak içinde kalmış, ne yapacağını düşünmeye çalışmış, durumu annesine söylese asla izin vermeyeceğini biliyormuş.

Her şeyi göze alarak suyun akışının tersine doğru yürümeye başlamış…

Yürümüş, yürümüş, yorgunluktan bitap düşmüş, bir ağacın altında uyuya kalmış, uyandığında sabah olduğunu fark etmiş, tekrar yürümeye başlamış…

Az gitmiş, uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş, bir de geriye dönüp bakmış ki bir arpa boyu yol gitmiş.

Şu tepe benim, bu tepe senin diyerek yol almış, sonunda görkemli ve korkunç bir şatoya rastlamış. Şatonun kapısının kapalı olduğu görünüyormuş, ne yapacağını düşünmüş, uygun bir yerden şatonun duvarını tırmanmaya başlamış, sonunda şatonun üstüne çıkmayı başarmış.

Korku içinde merdivenlerden inmiş, şatonun içinde dolaşmaya başlamış, kulağına bir inilti gelmiş, o yöne doğru yönelmiş, bir de bakmış ki; bir o da ve içinde çok güzel bir kız…

Kız durmadan;

‘Çabuk ol, eğer o ejderi öldürmezsen ben de bir ejder olacağım, çabuk ol, sadece birkaç saatim kaldı.’ diye inliyormuş. Hemen şatonun diğer bölümlerini de gezmeye başlamış, birden odanın birinde uyuyan korkunç bir yılan görmüş, bunun aradığı ejder olduğunu hemen anlamış, belinde çıkardığı bıçağı ile ejderin kafasını koparıvermiş.

Hemen kızın yanına varmış, kız hem gülüyor hem de ağlıyor, sevinç gözyaşları döküyormuş.

Koşmuş Demir’e sarılmış

Demir’e teşekkür etmiş

Birlikte şatodan çıkıp Demir’in köyüne doğru yol almaya başlamışlar.

Gökten üç elma düştü, biri onlara, biri dinleyenlere, biri de tüm iyi insanların başına…

Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine…