19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Değişen koşulların gör dediği tehlikeler!

Uğur Civelek

Uğur Civelek

Eski Yazar

A+ A-

Birkaç hafta sonra geride bırakmaya hazırlandığımız 2018 yılı genelinde yaşananlar, önümüzdeki yıllara ilişkin küresel beklentileri hatırı sayılı oranda olumsuzlaştırdı. Sürdürülebilir olmayan eğilimlerde ve geleneksel olmayan politikalarda uzun çok süredir ısrar etmenin doğal sonuçları, ağırlaşmış sorunlar ve aşırılık sınırlarını zorlayan dengesizlikleri başrol oyuncusu haline getirdi. Beklentiler yolu ile geniş kesimleri yönlendirerek günü kurtarmak iyice zorlaştıkça, hiçbir şey eskisi gibi olamamaya başladı. Son G-20 zirvesinde dikkatlerin belli konularda yoğunlaşmış olmasının sebepleri, bu kanaatte olanları haklı çıkardı.

Tam bir yıl önce finansal piyasalar ile ekonomi yönetimlerinin günü kurtarmak adına mücadele etmeye çalıştıkları olumsuzluklar görece sınırlı idi. Riskten kaçınma eğilimini tetikleyerek yeni bir küresel krize sebep olabilecek en önemli tehlike olarak gördükleri sıkıntılar sınırlı idi ve bununla yaşamanın öğrenildiği varsayımı ile beklentileri yönlendirmeye çalışıyorlardı. Dolar faizi ve dolaylı etkilerine ilişkin olumsuz beklentileri etkisiz hale getirmek adına geniş kesimleri aptallaştırmak yetiyordu. Fakat artık durumun bu kadar basit olmadığı, can yakıcı deneyimler sayesinde anlaşıldı!
Her şey iyi gidiyor sanılırken, ocak ayı sonunda sermaye piyasalarından başlayan satış dalgası tüm kesimleri sarstı. Ne olup bittiği anlaşılamadan ve Yeni ABD yönetiminin tehlike yaratmayacak şekilde yönlendirilebilecek kıvama geldiği varsayılırken ortalık karıştı; ticaret savaşları konusu, tüm iyimser varsayımları etkisiz hale getirdi. Devamında Ortadoğu’ya ilişkin jeopolitik gerginlikler tırmanma eğilimine girdi ve ABD’nin İran yaptırımları konusunu devreye sokması küresel kırılganlığı hatırı sayılır oranda artırdı.

Kısa vadeli beklentileri birbirine ekleyerek eğilimleri yönlendirmeye çalışanlar tekledi, evdeki hesapları çarşıya uyduramamanın sıkıntısı ek olumsuzluklar yarattı. Çok kutuplu yeni bir dünya düzenine geçişin sancısız olmayacağı ve uzun süreceği endişesi, güvensizliği beslerken davranış biçimlerini farklılaştırdı. Bu olumsuzlukları görmezden gelen yaklaşımlar, başarısız olmaktan ve yıpranmaktan kurtulamadı. Kırılgan olarak bilinen bazı gelişen ekonomiler, söz konusu durumdan daha fazla etkilendi.

Geride bırakmaya hazırlandığımız yıl genelinde ülkemizde yaşanan olumsuzlukları anlamaya çalışırken, küresel koşullardaki değişimlerin etkisinin önemli olduğunu dikkate almak zorundayız. Gelişmeler kazanç vaadi ile finansal akımları yönlendirmenin çok zorlaştığına ve tehditler ile kaçışların hızlandırılabildiğine işaret ediyor; bazı malum kesimler ise bu durumu kendi lehine bir silah gibi kullanır oldu, rakiplerini yıpratıp yalnızlaştırarak dize getirmeye çalıştı. Bu büyük değişiklik faaliyet dışı gelir peşinde koşanları çok yıprattı, oyun kuruculuktan çıkarıp yıpranma adayı haline getirdi; durumdan hoşlanmayanların tetiklediği riskten kaçınma eğilimleri sorunları ağırlaştırdı. Ülkemiz oransal olarak en fazla rezerv kaybeden ekonomiler arasında yer aldı; döviz kurları ve faizler dalgalı bir şekilde yükseldi, ekonomik beklentiler olumsuzlaştı.

Bugünün küresel koşulları, bir yıl öncesine göre çok daha olumsuz! Türkiye ekonomisi ise böylesi durumlarda çok bunalıyor! Ne sorunları kalıcı olarak çözmeyi göze alabiliyor, ne de sorunların ağırlaşması pahasına günü kurtarmayı becerebiliyor! Gerçeklere yabancılaşmış durumdaki siyaset erbabı ve sistemi oluşturan kurumsal yapının yetkilileri, akıntıya kürek çekerek kıt kaynakları tüketiyor olma basiretsizliğinden kurtulamıyor. Müdahaleler ile döviz kurları ve faizleri geçici olarak geriletmiş olmayı başarı saymak durumunda kalıyor; günü kurtarmak adına, kendi uzun vadeli çıkarlarından yana kararlı bir tavır içinde olamamanın sıkıntısını yoğun bir şekilde yaşıyor.
Küresel eğilimler, ülkemiz açısından 2019 yılının çok daha zorlu olabileceğini düşündürüyor. Böyle olmayacağı varsayımına göre şekillenen programların ve bu kapsamdaki tasarımların ise başarı şansı bulunmuyor. Geçmişteki yanlış tercihlerin yarattığı sorunlar ve bağımlılıklar, evdeki hesapların çarşıya uydurulabilmesini nerede ise olanaksızlaştırıyor. Aşılması gereken her bir sorunda, bu engele takınılıyor ve göz boyamaktan başka bir şey yapılamıyor!