Cumhuriyet'e kelepçede 234. gün ve AYM
Fotoğraf: Envato
Cumhuriyet gazetesinin tutuklu yönetici, çizer ve yazarları 234 gündür cezaevindeler.
Süreci yakından takip edenler, Cumhuriyet’e yönelik bu tutuklamaların, gazetenin yayın politikası tercihleri üzerinden yapıldığını hatırlayacaklardır.
Gazetelerin yayın politikalarına dair tercihleri ya da değişimleri savcıların, hakimlerin işi olamaz.
Eğer Cumhuriyet gazetesi, iktidarın canını sıkan bir yayın politikası izlemek yerine, onlarca basın organı gibi, açık ya da örtülü olarak iktidarın bu döneme dair kırmızı çizgileriyle uyumlu bir yayıncılık yapmış olsaydı -yani gazeteciliğin ilkesel ve etik gereklerini umursamasaydı- , Cumhuriyet’in vakıf meselesi ya da kendi iç gündemleri, günümüz yargısının iştahını bu kadar kabartır mıydı?
Doğrudan devletin zirvesinin, siyasal iktidarın hedef gösterici söylemleriyle başlamış olan Cumhuriyet operasyonunda tutuklamalara gerekçe yapılan iddiaların kurgusal bir özellik taşıması, yargı sürecine dair güveni zedeleyen temel unsuru oluşturuyor.
İlk duruşması, “sansürün kaldırılışı” olarak ilan edilen 24 Temmuz’un yıldönümüne denk getirilen Cumhuriyet tutuklularının yakınları ile geçtiğimiz günlerde bir grup gazeteci olarak bir araya geldik.
Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Önder Çelik, Güray Öz, Turhan Günay, Hakan Kara ve Bülent Utku’nun eş ve yakınları, Anayasa Mahkemesi’ne hitaben yazdıkları şu çağrı metnini paylaştılar;
“Bizler bugün burada sizlerin önünde Anayasa Mahkemesi’ne seslenmek, ‘Bu hukuksuzluğa son ver’ diyerek haykırmak istiyoruz. Yakınlarımız gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklandılar. 228 gündür Silivri Cezaevinde tutuluyorlar. Aylarca iddianame yazılmadı. Yazıldıktan sonra gördük ki ortada suçlanabilecekleri hiçbir fiil yok. Gelişen süreçte gördük ki; bu tutukluluk hali hukuksal değil tamamen ülkemizin içinde bulunduğu siyasal zeminin bir sonucu.
Bizleri isyana sürükleyen, terör örgütü üyeliğinden, darbeye teşebbüsten yargılanan bazı imtiyazlı kişilerin tutuksuz yargılanması mümkün kılınırken, haklarında elle tutulur hiçbir iddia bulunmayan Cumhuriyet gazetesi yazar ve yöneticilerini tutukluluğunun devam ettirilmesi.
Cezaevinde yaşatılan koşulların ağırlığından, maruz bırakılan tecritten, savunma hakkı ihlallerinden söz etmek konuyu haksız, hukuksuz, kanunsuz tutuklamadan uzaklaştırmak istemiyoruz. Anayasa Mahkemesine sesleniyoruz. Anayasa Mahkemesinin sayın yargıçları, dosyamızı bir an önce ele alın. Hukuk ihlallerinin ötesine geçen, artık bir zulüm haline dönen haksız tutuklamalara son verin.”
Cumhuriyet tutukluları için 26 Aralık 2016 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulmuştu. AYM’nin bu talebi hala gündeme almamış olmasını hangi adalet kriteriyle açıklanabilir? Anayasa Mahkemesinde bireysel başvuru dosyaları ile ilgili yoğunluk bu ülkenin birikmiş adalet sorununun bir fotoğrafını veriyor ancak Cumhuriyet tutuklularına dair başvurunun böylesine geciktirilmesini hiçbir biçimde açıklamıyor.
Yargının bir konuda hızlı karar vermesi ile ağırdan almasını belirleyen dinamikler içinde bugün devletin zirvesinin, neredeyse hiç olmadığı kadar etkili olduğu bir dönemden geçiyoruz.
Verilen tahliye kararlarının bile uygulanamadan aynı gece yeni tutuklama kararları verilebilen ve tahliye kararını veren mahkeme heyetinin de açığa alınabildiği bir ülke burası.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM), Türkiye’ye, Cumhuriyet tutuklularına dair savunması için 4 Ekim’e kadar süre vermiş olması ise, devletler arası çeşitli türden çıkar dengelerinin, bireylerin özgürlükler konusunda yaşadıkları büyük mağduriyetleri öteleyici gücünün bir göstergesi olarak okunmalı.
Bu yazıya son noktayı koymadan önce, Cumhuriyet’in tutuklu Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu’nun eşi, meslektaşım sevgili Eylem Türk’ü, yeni bir gelişme olup olmadığını öğrenmek için aradım.
O da az önce Murat ile telefon görüşmesi yaptığını söyledi. Murat’ın selamlarını iletti ve şu sözlerini aktardı: “Biz sadece kendimiz için değil, haksız, hukuksuz bir biçimde fikir ve ifade özgürlüğünden cezaevinde bulunan herkes için adalet istiyoruz.”
Evet, haksız, hukuksuz bir biçimde cezaevinde bulunan herkes için adalet!
- IMF, OVP, gezici aşevleri ve emekçinin ayak sesleri 22 Nisan 2024 05:05
- Bayramda ada vapuru 15 Nisan 2024 06:30
- Bir seçimin ardından: Ne yapmalı? 08 Nisan 2024 05:05
- İktidar açısından ciddi bir ‘meşruiyet’ tartışmasının kapısı açıldı 01 Nisan 2024 05:37
- Defansta bir AKP mitingi ve kapıdaki emekli 25 Mart 2024 05:20
- 31 Mart öncesi Diyarbakır: Barışa ve ekmeğe aç 18 Mart 2024 05:25
- Bir piramidin tepesinde yalnız başına 11 Mart 2024 05:25
- 2 Mart darbesinden 30 yıl sonra 04 Mart 2024 04:55
- Funda Bakış: Kadınların, emekçilerin gücü olacağız 26 Şubat 2024 05:29
- Pablo Escobar'dan İliç'e uzanan yol 19 Şubat 2024 05:10
- 31 Mart'a giderken partilerin rantla imtihanı 12 Şubat 2024 04:10
- İstanbul seçimleri için kritik günler 07 Şubat 2024 04:50