22 Nisan 2018 23:10

‘Tüm Cumhuriyet çalışanlarına beraat verilmeli’

Basın meslek örgütleri, baştan sona skandallarla dolu Cumhuriyet davasının yarın (24 Nisan) başlayacak karar duruşmasına çağrı yaptı.

Görsel: M. Başol

Paylaş

Cumhuriyet gazetesi yazar ve yöneticilerinin yargılandığı ve gazetenin yayın politikasının suçlama konusu edildiği davanın karar duruşması öncesi basın meslek örgütleri davaya katılım çağrısı yaptı.

Cumhuriyet gazetesinin yayın politikasının suçlama konusu yapıldığı davanın karar duruşması 24, 25, 26 ve 27 Nisan’da Silivri Cezaevi Kampüsü’ndeki duruşma salonlarında görülecek. Gazetenin yazar ve yöneticilerinin aralarında bulunduğu 18 kişi hakkında  “PKK/KCK ve FETÖ/PDY terör örgütlerine müzahir oldukları” iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyeleri Hakan Karasinir, Bülent Utku, Güray Tekin Öz, Mustafa Kemal Güngör, Önder Çelik, Kitap Eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay, yazar Kadri Gürsel ve çizer Musa Kart 5 Kasım 2016’da tutuklanmıştı. Hakkında çıkarılan tutuklama kararı sonucu yurtdışından dönen gazetenin İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay 12 Kasım 2016’da, yaptığı haberler ve attığı tweetler suçlama konusu yapılan gazetenin muhabir Ahmet Şık 30 Aralık 2016’da, muhasebe çalışanı Emre İper ise ByLock kullandığı iddiasıyla 18 Nisan 2017’de tutuklandı. “FETÖ PDY, DHKP-C ve PKK terör örgütü propagandası yapmak ve bu örgütler adına suç işlemek” iddiasıyla tutuklanıp (TCK 220/6 ve 8. madde), “söz konusu örgütlere üye olmamakla birlikte örgüte yardım etmek” (TCK 220/7) suçlamasıyla yargılanan Cumhuriyet gazetesi çalışanları 9 ay sonra hakim karşısına çıktı. Tutuklu yargılanan gazete çalışanları 24 Temmuz’da başlayıp 5 gün süren duruşmalar boyunca yaptıkları savunmalarla kendilerine yöneltilen suçlamaları tek tek çürüttü.

PİDECİDEN SİPARİŞ, PARKECİYE ÖDEME DELİL SAYILDI

Gazetenin yayın politikasının yargılama konusu yapıldığı davada Cumhuriyet yazar ve yöneticilerine yöneltilen absürd suçlamalardan biri de, kendilerini arayan tanımadıkları kişilerin telefonlarında ByLock olduğu iddiasıydı. Gazetenin okur temsilcisi Güray Öz, HTS raporlarında ByLock kullanıcısı ve hakkında FETÖ’den soruşturma yürütülen bir kişiyle iletişim kurduğu iddiasına şu sözlerle yanıt vermişti: “Hakkında FETÖ’den soruşturma yapılan bir kişiyle iletişim kurduğum iddiası da biraz ya da belki birazdan fazla komiktir. İletişim kurduğum iddia edilen kişi Çankaya’da bir pidecidir, ben arada bir pide ısmarladığım pidecinin hakkında soruşturma yürütülen bir kişi olduğunu bilme şansına nasıl sahip olayım ki? Arada bir, en son da doğum günümde bir pide ısmarlamışız. Yine son edindiğim bilgi ise söz konusu kişinin FETÖ’den değil bir hırsızlık olayı nedeniyle soruşturulduğudur.”

Gazetenin İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın tutuklanma gerekçelerinden biri de 6 yıl önce evinin parkelerini yaptırmak için 2 bin 500 TL ödediği parkecinin oğlunun yemek yediği restoranın Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) raporunda yer almasıydı. Atalay bu iddiaları, “28 Mart 2011’de EFT yoluyla 2 bin 500 lira gönderdiğim Hüseyin Aktaş bir parkeci. Oturduğum evin salonundaki parkeyi yenileme işinin karşılığı olarak kendisine yapılan bir ödeme söz konusu. İşte bundan yola çıkan savcı mealen ve mecazen diyor ki; ‘Ey Akın Atalay, bundan 6 buçuk yıl önce evindeki parke işlerini yaptırıp karşılığında 2 bin 500 TL ödediğin Hüseyin Aktaş’ın bir oğlu var. Oğlunun adı Atilla. İşte bu Atilla bir gün Bursa’daki bir restoranda yemek yiyor. Yemek yediği restoranı işleten Boğaziçi Tic. Ltd. Şirketi ile bu şirketin sahibi olan Şaban Aydın hakkında MASAK’ın raporu var. Ver bakalım hesabını!’ Ne desem? Çok güç ve inanılması gerçekten çok zor olan, fantastik bir irtibatlandırma çalışması ile karşı karşıyayız” sözleriyle çürütmüştü.

BYLOCK İDDİALARI ÇÜRÜTÜLDÜ

ByLock kullandığı iddia edilen Emre İper’in telefonunda ByLock olmadığı bilirkişi Tuncay Beşikçi tarafından mahkeme huzurunda dillendirilmişti. Beşikçi, başka programların da ByLock sunucusundan beslendiğini anlattı: “3 Haziran 2014’te yüklenen bir müzik programında bir kod yer alıyor. Bunu ancak başka bir uygulama yapmış olabilirdi. Sanık ByLock’a bağlanıyor. Sonra da programı kaldırıyor. Bazı kıble programları da bu sunucuya yönlendirilmiş. Kendi sitemde bunu yaptım. Bir kodu koyarak bu sunucuya yönlendirdim. Böylelikle benim siteme giren herkes de ByLock’a yönlendirilmiş oldu. Apple ve Blackberry’de bunu tespit etmek zor. Ama ben bunu inceledim. 26 Ağustos -13 Eylül arası kayıtlarını tüm operatörlerden isterseniz, gerçekten ByLockçu mu yoksa yönlendirilmiş mi görebilirsiniz. Düşünebiliyor musunuz namazını kılacak olan kişi farkında olmadan terör örgütünden yargılanıyor.”

‘MASUMİYET KARİNELERİ AYAKLAR ALTINA ALINDI’

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu: Cumhuriyet davasında kararın ne olacağının adalet değerleri açısından bir önemi yok. Dava kapsamında yargılanan sanıkların tamamı suçlandıkları iddiaları çürüttü. Peşinen cezalandırılarak masumiyet karineleri ayaklar altına alındı. Yargı, bu davanın ilk günlerinde neyin iftira neyin gazetecilik olduğunun ayırdına varmalıydı. Hakkında çıkan tutuklama kararına rağmen ülkeye kendi ayaklarıyla gelen Akın Atalay’ı tutuklu bırakmayı seçtiler. Gazetenin yayın çizgisinin apaçık kriminalize edildiği örnek bir dosya yaratıldı. Biz RSF olarak gazeteciliğin yargılandığı bu davayı başından beri takip ediyoruz. Karar duruşmasında da RSF Doğu Avrupa ve Orta Asya Temsilcisi Johann Bihr ile Silivri’de olacağız.

‘ATALAY’IN TAHLİYE EDİLMESİ UMUDUYLA ORADA OLACAĞIZ’

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto: Cumhuriyet gazetesine açılan dava 24 Nisan’da umuyoruz son duruşma olacak. Bu dava mesleğimiz için çok önemli. Bizler ısrarla gazeteciliğin suç olmadığını, halkı bilgilendirmenin ve halkın haber alma kanallarını açık tutmanın suç olmadığını savunuyoruz. Cumhuriyet bir gazete olarak bu görevini yerine getiriyordu. Türkiye’nin iç barışa en çok ihtiyaç duyduğu bir dönemden geçiyoruz. O bakımdan ayrı bir önem taşıyor bu dava.gazeteci arkadaşların bu durumu da gözeterek davada hazır olacaklarını düşünüyoruz. Bizler TGC olarak tutuklu gazetecileri yalnız bırakmamakta ısrarcıyız. Geçtiğimiz günlerde Akın Atalay’ı cezaevinde ziyaret ettim. Zor koşullar altındalar ama morali iyi. Akın Atalay uzun süredir cezaevinde ve artık tahliye olmayı bekliyor. Atalay’ın uzun tutukluluk süresi ceza yerine geçti. Bizler de Atalay’ın tahliye olması umuduyla duruşmada olacağız.

‘CUMHURİYET ÇALIŞANLARI DERHAL BERAAT ETMELİDİR’

Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Gökhan Durmuş: 24 Nisan’da başlayacak Cumhuriyet davasında karar verilecek. En son söyleyeceğimizi en başta söyleyelim, davada yargılanan tüm Cumhuriyet çalışanları beraat etmelidir.

Cumhuriyet gazetesinin baştan sona skandallarla dolu olan davasında cezaevinde tek tutuklu olarak kalan Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın yüzlerce gündür hukuksuz bir biçimde hapiste tutulmasına son verilmesini istiyoruz. Türkiye’de OHAL koşulları altında basına ve basın emekçilerine yönelik baskı ve tutuklamaların artık son bulması gerekiyor. Bir yandan bu baskılar devam ederken bir yandan da medya kuruluşlarının el değiştirmesi AKP Hükümeti’nin basını her yönden kuşatmak istemesinin göstergesidir. Hakkında tutuklama kararı çıktığında yurtdışında bulunan Akın Atalay, cezaevine gireceğini bildiği halde, suçsuz olduğunu bildiği için, ülkesine geri dönmüştü. Atalay’ın, delil karatma ve yurtdışına kaçmak gibi bir niyeti olmadığı da aşikardır. Tüm bunlar göz önüne alınarak Atalay’ın ‘esir’ muamelesiyle cezaevinde tutulması kabul edilemez. Son duruşmada mahkeme başkanının Atalay’ı kastederek ‘Kaptan gemiyi en son terk eder’ diyerek tutukluluğa devam kararı vermesinin hukuki hiçbir yanı yoktur. Gazetecilerin gerçekleri yazmak ve kamuoyunu bilgilendirmek çabaları suç değildir. Türkiye Gazeteciler Sendikası olarak, 24 Nisan’da yapılacak duruşmada yüzlerce gündür hukuksuz bir biçimde cezaevinde tutulan Atalay’ın serbest bırakılmasını istiyoruz. Ve bir kez daha hatırlayalım, Cumhuriyet davası boyunca iddianamede yer alan tüm deliller çürütülmüş, suçlamalar düşürülmüştür. Burada yargılanan gazeteciliktir ve gazetecilik suç değildir. Mahkeme heyeti de buna uygun davranmalı ve yargılanan tüm Cumhuriyet çalışanlarının beraatine karar vermelidir.

‘BU DAVA BASIN TARİHİMİZE GEÇTİ’

DİSK Basın-İş Genel Başkanı Faruk Eren: Bu dava, daha soruşturma başladığı günden çöken bir dava. İddianame yayınlandığı günden beri saçma sapan ilerledi. Murat Sabuncu ve Ahmet Şık tahliye edildi ama Akın Atalay hala içeride. Biz bu hafta Akın Atalay’ın da serbest bırakılacağını düşünüyoruz. Nasıl bir karar çıkacağını bilemiyoruz çünkü davanın hukukla ilişkisi yok. Hukuk olsaydı eğer böyle bir iddianameyle yargılama yapılmazdı zaten.

Bu dava bir şekilde hem Türkiye tarihine hem de Türk basın tarihine geçti. Uzun tutukluluklarla, saçma sapan suçlamalarla basın tarihine geçti. Bu dava tanıklarıyla, ne yazık ki kendilerine gazeteci diyen insanların meslektaşlarını suçlaması, cezaevindeki arkadaşlarımızın aleyhine ifade vermesi ile de basın tarihine geçti.

Biz her duruşmada olduğu gibi bu duruşmada da ceza çıkmamasını ve tutuklu arkadaşımızın serbest bırakılmasını istiyoruz.”

‘GAZETE VE GAZETECİYE SAHİP ÇIKMAK OKUR İÇİN DE SORUMLULUK’

Dışarıdaki Gazeteciler’den Elif Ilgaz: Tarihe baktığımız zaman Türkiye’de basın özgürlüğünün bu kadar baskı altına alındığı bir dönem daha yaşanmadı. Gazeteciler işlerinden atılıyor, haklarında sayısız davalar açılıyor, tutuklanıp yıllarca cezaevinde yatıyorlar. Keza gazeteler maliyecilerle boğuşuyor, reklam verilmiyor, davalar açılıyor, gazeteler kapatılıyor, kapatılmayalar da el değiştiriyor. Ana akım olmasına rağmen ‘tam da iktidarın istendiği’ gibi yayın yapmayan Hürriyet gazetesine ve Doğan grubuna yapılanlar ortada. İşte böyle bir dönemde Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyonu bu yaşananlardan bağımsız göremeyiz. Amaç iktidarın sesi olmayanları, muhalifleri susturmak. Bizler yıllardır basın özgürlüğü için mücadele edenler, haber verme özgürlüğü, haber alma özgürlüğü ve haber olma özgürlüğünden bahsettik. Bunlar gazetecilerin mesleki meseleleri gibi algılandı, güçlü bir mücadele verilmedi ve bugünlere geldik. Önce biz gazetecilerin haber yapma özgürlüğü elimizden alındı, sansürler, oto sansürler kanıksandı, ardından okurların gerçek habere ulaşması kapatmalar, el değiştirmeler baskılarla engellendi. Bugün geldiğimiz noktada siz okurların başına bir şey geldiğinde, sesinizi duyurabileceğiniz haberinizi yapacak bir yer neredeyse kalmadı. İşte bu koşullarda gerçeğin peşinde olan az sayıda gazete ve gazeteciye sahip çıkmak bizler için bir zorunluluk. Okurlar için de öyle olmalı... Cumhuriyet davası baştan sona mesnetsiz iddialarla dolu, gazeteciliğin, gerçeklerin yargılandığı bir dava. Gazetenin yönetim değişikliği gibi bir iç meselesinin ağır ceza mahkemesinde tartışıldığı, haberin  gazetenin manşetinde mi yoksa eteğinde mi yer alması gerektiğinin savcı ve hakimlerin değerlendirdiği, aksinin terör örgütü propagandası sayıldığı, dönemin simge davalarından biri; hatta en önemlisi. Cumhuriyet’e yapılan operasyonun üzerinden 18 ay yani bir buçuk yıl geçti. Gazetenin İcra Kurulu Başkanı avukat Akın Atalay 539 gündür özgürlüğünden, sevdiklerinden yoksun, hala cezaevinde. Geç de olsa davada artık sona gelindi. Hiç olmaması gereken bir davadan gazetenin muhabirleri, köşe yazarları, yöneticileri, çizerleri, avukatları, hatta muhasebecisi yargılandı, aylarca cezaevinde kaldılar. Bu saatten sonra verilecek karar bizler için yok hükmündedir. Ama olması gereken hepsi için beraat kararıdır. Aksi halde bu davanın savcıları hakimleri tarihe verdikleri bu karala geçecekler ve ömür boyu bu utancın altında ezilecekler. Evet sarı öküzü kaptıralı çok oldu. Direnmedik. Ne gazeteciler, ne okurlar... Birlik olup, daha güçlü bir mücadele verilebilir, basın özgürlüğüne sahip çıkabilirdik. Yapmadık. Hala Evrensel, BirGün, Cumhuriyet gibi gerçeğin peşinde olan gazeteler var. Önümüz seçim. Gerçekleri bilmek tahmin edersiniz ki hiç bu kadar hayati olmamıştı. İşte sadece bu yüzden bile bu davaya sahip çıkmak zorundayız. Henüz vakit varken, hala gazeteler ve gazeteciler direnirken, zamanında veremediğimiz desteği, mücadeleyi şimdi verebiliriz, vermeliyiz. Çünkü yarın çok geç olacak. (MEDYA SERVİSİ)

ÖNCEKİ HABER

Ayşe Öğretmen için 'denetimli serbestlik' başvurusu yapılacak

SONRAKİ HABER

Bağlama ile kamança aynı sahnede

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa