"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cumhuriyet Bayramı

Naci TEPİR
03 Kasım 2019, Pazar 00:11
Geçtiğimiz 29 Ekim Salı günü Cumhuriyetin ilânının 96. yıl dönümü görkemli merasimlerle kutlandı.

Her yıl yapılan kutlama merasimlerinde, Saltanatın kaldırıldığı, onun yerine en güzel idare şekli olan Cumhuriyet idaresinin getirildiği hamasi nutuklarla dile getirilir. Peki, gerçekten Cumhuriyet idaresine geçildi mi? Halk devlet idaresinde söz sahibi olabildi mi? Sadece Meclis duvarlarında, Anayasa ve birkaç yerde kâğıt üzerinde kayıtlı bulunan “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir!” hükmü tam tahakkuk etti mi? Halkını, inancıyla, bütün değerleriyle kucaklayan, halkıyla bütünleşen bir devlet olabildik mi? Bu ve buna mümasil sorulara verilecek cevap, maalesef “HAYIR”!

1920’de Ankara’da toplanan İlk TBMM Cumhuriyet’in çekirdeğini teşkil eder. İlk milletvekilleri, halkın itimadını kazanmış ve hür iradesiyle seçilmiş zatlardan meydana gelmişti. Bu Meclisin hazırladığı 1921 Anayasası da gerçek mânâda bir Cumhuriyet Anayasası idi. Fakat, bu Anayasa çok geçmeden 1923’te mühim bir değişikliğe uğramıştır. Meclis’in yapısı da, kontenjan sınırlamalarıyla değişti. Bu değişikliğine rağmen Anayasa’nın ilk iki maddesi şöyle idi: 

Madde: 1- Hâkimiyet, bilâkaydü şart milletindir. İdare usûlü, halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir. Türkiye Devletinin şekli hükümeti, Cumhuriyettir.

Madde: 2- Türkiye Devletinin dini, Din-i İslâm’dır. Resmî lisanı Türkçedir. 

Cumhuriyetin ilânına bu değişikliklerden sonra gidildi. Daha sonraki yıllarda yapılan darbelerle ve dayatmalarla birçok değişiklikler yapıldı. Dolayısıyla mevcut Anayasa, gerçek bir Anayasa husûsiyetini koruyamadı! 

TATBİKATTAKİ CUMHURİYET

Cumhuriyet’in ilânından (1923), 1950’ye kadar Türkiye, 27 sene tek parti (CHP) diktatörlüğü ile idare edilmiştir. Bu dönemde Cumhuriyetle bağdaşmayan icraatlar yapılmıştır. Şöyle ki, bin seneden beri âlem-i İslâm’ın bayraktarlığını yapan bu millete Kur’ân okuma ve öğrenme yasağı kondu. Dîni konuda neşriyat yasaklandı. Camilerin çoğu kapanıp ahır ve depoya döndü. Ezan Türkçeleştirildi. Dîni mefhumlara karşı savaş açıldı! Halkın İslâmiyet’ten koparılması için birçok usûllere başvuruldu. Materyalist bir eğitim sistemi geliştirildi! Bunlar gibi, halka rağmen yapılan daha birçok icraatlar tarihe geçmiştir!    

1950’de “Çok Partili Sistem”e geçilmişse de, çok sürmemiştir. Hunhar ve çapulcu zihniyet tarafından zaman zaman yapılan darbelerle “Dikta Rejimi” devam ettirilmiştir. 1960 darbesinde, halkın sevgi ve itimadını kazanmış bir başbakanla iki bakan katledilmiştir. Halk hâkimiyeti şöyle dursun, halkın değerlerine ters düşen, halkıyla kavgalı, ırkçılığı istismar eden bir idare sistemi geliştirilmiştir. Bu sistem aynı zamanda, totaliter rejimlerde (Komünizm, faşizm, Nasyonal Sosyalizm vs.) olduğu gibi, meta zoruyla, dağa taşa korku salarak halkı sindirme, şahısları ve görüşlerini zorla sevdirme, tabulaştırma, nihayet, halkını kucaklamak yerine halkıyla kavgalı bir metot tatbik etmiştir.

Bin seneden beri İslâm’ın bayraktarlığını yapmış bir milletin torunlarının bilhassa mânevî değerlerine karşı savaş açılmıştır! Halbuki, temiz kanlarını din, vatan, namus ve hürriyet uğrunda feda eden bu mübarek ecdadımızın, gelecekte örf ve inançlarına ters düşen icraatların yapılacağı hiç akıllarının köşesinden geçer miydi? 

Aradan 96 yıl geçmesine rağmen, bugün gelinen nokta; hâlâ “Gerçek Anayasa” nın olmayışı, ülkenin 1982’de gerçekleştirilen Darbe Anayasası’yla idare edilmesi, birçok hukuksuzluklar, ekonomiden eğitime kadar devlet kurumlarının ve siyasetin felçli hali, hiç de Cumhuriyetle bağdaşmayan manzaralardır.

Zamanımızın en büyük âlim ve müceddidi Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri (ra) bu günkü manzarayı şöyle özetle tasvir ediyor:

“İstibdad-ı mutlaka cumhuriyet namını vermekle, irtidad-ı mutlakı rejim altına almakla, sefahet-i mutlakaya medeniyet namını takmakla, cebr-i keyfi-i küfriye kanun namını vermekle(...)1

Hülâsa: Her yıl yapılan anma günlerinde ve derslerde birçok gerçekler örtbas edilmekte, defolu bir idare sistemi “Cumhuriyet” diye yutturulmaya çalışılmaktadır!

Dipnot: 

1. Şuâlar, s. 329.

Okunma Sayısı: 1704
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı