Yeni yönetim modelinin en belirgin özelliği, yürütme erkinin Cumhurbaşkanından ibaret olması, Başbakanlık ve Bakanlar Kurulu’nun yeni yürütme erkinde bulunmamasıdır.
9 Temmuz 2018 tarihinde TBMM’de gerçekleşen yemin merasiminin ardından, fiilen ve hukuken “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” olarak adlandırılan yönetim modeli yürürlüğe girdi. Kişiye özel kurgulanmış bu yönetim modelinin sürdürülemez olduğunun, en kısa zamanda görülmesini umut ediyorum. Bu yönetim modeline ilişkin bütün itirazlarımız ve çekincelerimiz saklı kalmak kaydıyla, hayırlı olmasını ve ülkemiz açısından en az hasarla bu dönemin atlatılmasını diliyorum.
Yeni yönetim modelinin en belirgin özelliği, yürütme erkinin Cumhurbaşkanından ibaret olması, Başbakanlık ve Bakanlar Kurulu’nun yeni yürütme erkinde bulunmamasıdır. Bakanlıklar ve Bakanlar var, ancak bunlar Cumhurbaşkanı’nın o konuya ilişkin olarak atadığı ve dilediği zaman görevden alabileceği “Sekreter” mesabesindedirler. Yeni yönetim modeli ile birlikte hayatımızın hemen her alanına ilişkin kararlar bir tek kişi, Cumhurbaşkanı tarafından alınacak ve uygulanacak. Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile yasama faaliyeti benzeri bir yetkiyi de kullanarak istisnai konular dışında, genel düzenlemeler yapabilecek.
Bütün bunlar karşısında sevinmeniz, üzülmeniz, endişelenmeniz, kızmanız, öfkelenmeniz söz konusu olabilecek ve bu duygu patlamalarını paylaşmak, dile getirmek isteyebileceksiniz. İşte tam da bu noktada derin bir nefes almanızı, biraz sakin olmanızı, dilinize hâkim olmanızı, ellerinizi klavyeden çekmenizi, telefonun tuşlarından uzak durmanızı öneriyorum. Neden mi? Türk Ceza Kanununun “Cumhurbaşkanına hakaret” başlıklı 299. maddesi halen yürürlükte çünkü. Ve Cumhurbaşkanı söz konusu olduğunda sıradan eleştiriler bile, hakaret olarak telâkki edilebiliyor. Her yıl binlerce kişi hakkında bu suçlama ile soruşturma açıldığı, binlerce dâvâ açıldığı ve yüzlerce kişi hakkında tutuklama kararı verildiği unutulmamalıdır. Bu düzenleme uyarınca, Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Suçun alenen işlenmesi hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranında arttırılır. Bu düzenleme, yumuşak erkler ayrılığına dayalı parlamenter sistemin kabul edildiği, Cumhurbaşkanı’nın konumunun da parlamenter sisteme göre oluşturulduğu, Cumhurbaşkanı’nın sembolik bir anayasal konuma sahip olduğu bir anayasal düzenin yürürlükte olduğu dönemde yapılmıştı. Ancak artık TCK’nın 299. maddesindeki özel düzenlemenin korumak istediği nitelikleri taşıyan Cumhurbaşkanı söz konusu değildir. Bugün için artık Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan aktif bir siyasetçidir, bir siyasî partinin genel başkanıdır. Tarafsız davranmayacağını açıkça deklere etmiştir. Toplumun farklı kesimlerine karşı ve diğer siyasî partiler hakkında ağır suçlamalarda, nitelendirmelerde bulunan, zaman zaman hakaret boyutlarına varan eleştiriler yönelten birisidir.
Anayasa değişikliği ile sembolik yetkiler kullanan Cumhurbaşkanı modelinden, yürütme erkinin Cumhurbaşkanından ibaret kılındığı “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Modeli”ne geçilirken, TCK’nun 299. maddesinin yürürlükten kaldırılması gerekirdi. TCK’nun bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmeyi veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldırmayı suç kabul eden 125. Maddesi, Cumhurbaşkanının da şeref, onur ve saygınlığını koruyacaktır. Kaldı ki “Anayasa Mahkemesi; siyasetçilerin, kamuoyunca tanınan kişilerin ve kamusal yetki kullanan görevlilerin gördükleri işlev nedeniyle daha fazla eleştiriye katlanmak durumunda olduklarını ve bunlara yönelik eleştirinin sınırlarının çok daha geniş olduğunu her zaman vurgulamıştır.”
Anayasa Mahkemesi, kamuoyu tarafından tanınan bir siyasetçiye yönelik olduğunda kabul edilebilir eleştiri sınırlarının, sıradan bir kimse ile karşılaştırıldığında daha geniş olduğu, bu sebeple bu kişilerin kendilerine yönelik eleştirilere, sıradan insanlara göre daha fazla hoşgörü göstermesi gerektiği kanaatindedir. TCK’nun 299. Maddesinin yeni dönemde uygulana geldiği şekilde uygulanmaya devam edilmesi, Anayasanın 26. Maddesi ile güvence altına alınan ifade özgürlüğünü adeta ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlar doğuracaktır.
Hiç kuşkusuz yalnız Cumhurbaşkanına değil, hiç kimseye hakaret edilemez, edilmemelidir. Hakaret, bir düşünce açıklama biçimi olarak kabul edilemez. Ancak birer hukukçu olarak savcı ve hâkimlerin bir siyasî partinin genel başkanlığı görevi ile birlikte Cumhurbaşkanlığı görevini de yerine getiren siyasetçiye yönelik Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce (AİHM) tanımlanan “şok edici” ağır eleştiriler ile hakareti hassasiyetle ve düşünce özgürlüğünü önceleyen bir duyarlılıkla ayırmaları, bu suçlama ile başlayan soruşturmalarda tutuklama kararı vermekten kaçınmaları gerekir. AİHM’in ısrarla Türkiye’yi hakaret suçuna hapis cezası yaptırımını kaldırmaya dâvet ettiği unutulmamalıdır.
Yeni dönemde Cumhurbaşkanı’nın konumu eski dönemden oldukça farklı olacaktır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu (YCGK), 27.10.2009 günlü, E.2009/9-190, K.2009/253 sayılı kararında, “Genel hakaret ve sövme suçlarında olduğu gibi, Cumhurbaşkanına hakaret ve sövme suçunun oluşması için de; onun sosyal değeri konusunda kendisinin veya toplumun sahip olduğu düşünce ve duyguları sarsıcı fiil veya sıfatlar isnat veya izafe edilmelidir. Ne tür hareketlerin şeref ve itibarı ihlâl edici olduğu, toplumda hâkim olan ortalama düşünüş ve anlayışa göre belirlenmelidir, bunu tayinde ölçü bireyin özel duyarlılığı değildir, bu itibarla basit bir saygısızlık hakaret ve sövme olarak nitelendirilemez.” (Erman S., Hakaret ve Sövme Suçları, s. 80 vd.) denilmektedir.
TCK’nun 299. Maddesi yürürlükten kaldırılıncaya kadar, bu suçları soruşturacak ve kovuşturacak savcı ve hâkimlerin Cumhurbaşkanı’na hakaret suçunu değerlendirilirken, bir siyasetçi, siyasî bir partinin genel başkanı olarak Cumhurbaşkanı’nın “sosyal değeri konusunda toplumun sahip olduğu düşüncenin” yeni dönemde farkı olacağını dikkate almaları gerekir. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın artık duâyen bir devlet adamı olduğu, tek başına yürütme erki sorumluluğunu üstlendiği, Cumhurbaşkanlığı görevi ile birlikte bir siyasî partinin genel başkanlığı görevini de ifa ettiğini dikkate alarak, vatandaşların nispeten ağır eleştirilerine karşı daha hoşgörülü, daha toleranslı yaklaşması beklenmektedir.