Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları;

Dün Azerbaycan topraklarına saldıran Ermenistan'ı bir kez daha kınıyorum. Ermenistan'ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarını derhal terk etmesiyle bölge yeniden barışa ve huzura kavuşacaktır. Bölgede Dağlık Karabağ'ın işgaliyle başlayan krize artık bir son verilmelidir.

Sanki kardeşim Ilham Aliyev bunlara sürekli izahat vermek zorunda. Zaten veriyor. 'Sürekli buralar bizim toprağımız, işgal ediliyor' diyor. Buralarda hiç hesap sorulmuyor. Azerbaycan, 'Artık vakti geldi' diyerek kendi göbeğini kesmek zorunda kalmıştır. Yaşanan gelişmeler, bölgede nüfuz sahibi tüm ülkelere gerçekçi ve adil çözüm yöntemlerini devreye sokmaları konusunda bir fırsat tanımıştır.

Akdeniz'in en uzun kıyı şeridine sahip olan ülke olarak bölgedeki gelişmeler elbette gündemimizde yer alıyor. Bunların başında Doğu Akdeniz'de var olduğu düşünülen zengin hidrokarbon geliyor. Türkiye bir Akdeniz ülkesidir. Biz tarih boyunca olduğu gibi burada misafir değil, ev sahibiyiz. 

Bir damla petronu, bir gram altını oluk oluk akan kana reva gören devletler, Akdeniz'e de bunu reva gördü. Bunların yanında insanın hiçbir kıymeti yoktur. Son günlerde Akdeniz'de gerilimi tırmandıranlar da aynı zihniyettedir. Akdeniz bizleri ayıran değil, bizi birbirimize yaklaştıran bir denizdir. Akdeniz büyük ailemizin çatısı, yuvasıdır. Türkiye'nin ve KKTC'nin adil şekilde yer almadığı hiçbir denklemden Akdeniz barışı çıkmaz. İstanbul Üniversitesi, Marmara Üniversitesi gibi iki güzide üniversitemize 'Hadi bize bir harita çizin' desek, çizerler dünyaya sunarız, bunların yaptığı da bu işte. 

Biz o dönem Kofi Annan ile gece gündüz çalıştık, Güney Kıbrıs çekildi. Kofi Annan o zaman "Ben Erdoğan'a söz vermiştim, Erdoğan biz bu masadan kalkan olmayacağız' demişti, bu akşam bu iş çözülecek" demişti, böyle olunca geri adım atamadılar. Referandum oldu, Güney Kıbrıs tarafının yüzde 75'i 'hayır' dedi, buna rağmen Avrupa Birliği'ne seçildi. 

Her ne kadar Türkiye-Yunanistan bağlamında tartışılsa da, Yunanistan ile Güney Kıbrıs'ın 2003'ten bu yana devam eden maksimalist tavırları devam etmektedir. Türkiye'nin ve KKTC'nin bu dönemde gösterdiği iyi niyetliliği görmezden gelindi. Avrupa dayanışması adı altında uluslararası hukuk ayaklar altına alındı. Özellikle Libya ile imzaladığımız Uluslararası deniz yetki alanları anlaşması ile elimizi daha da güçlendirdik. Yunanistan ile özellikle ön şartsız olarak diyaloğa hazır olduğumuzu söyledik. İçinde Kıbrıs Türklerinin de olduğu bir konferans düzenlenmesini önerdik. Hem uluslararası hukuk hem de deniz hukuku açısından haklılığımıza güvenerek hareket ediyoruz. Ülkemizi denizden kuşatmaya yönelik hareketlerin hepsi boşa çıkmıştır.