İnsanlık tarihi kadar eski bir pratiği olan ve sözlük anlamı kısırlaştırılmış erkek olan hadım, herhangi bir erkek canlının erkeklik bezlerini çıkararak veya burarak erkeklik görevini yapamayacak duruma getirmek anlamına gelmektedir. Hadımlaştırma işlemi ile kişinin, cinsel salgı bezleri alınarak cinsel faaliyette bulunma ve üreme yeteneğinin tamamen sona erdirilmesi amaçlanmaktadır. Böylece cinsel istek ve cinsel ilişkide bulunma yeteneği bütünüyle sona erdirilmekte ve hatta kişinin cinsiyetine ilişkin belirtiler ortadan kaldırılmaktadır. Normal şartlar altında, diğer kutsal metinlerde olduğu gibi Kuran-ı Kerim'in 'Nisa' suresinde de kısırlaştırmanın caiz olmadığı hükme bağlanmıştır.

Günümüzde hadımlaştırma, iki nedenle gerçekleştirilmekte ve buna mukabil iki metot tatbik edilmektedir. Hadımlaştırmanın ilk nedeni sağlık, diğer nedeni ise cezai tedbirlerdir. Buna göre örneğin bazı hastalıkların tedavisi ve yaşanan ızdırabın dinmesi bakımından hadımlaştırma bir tedavi yöntemidir. Diğer yandan hadımlaştırma, cinsel sapkınlıkların ve küçük yaşta çocuklara karşı gerçekleştirilen tecavüz ve cinsel istismar suçlarının önüne geçilmesi bakımından bir cezai yöntemdir.

Hadımlaştırma metotları da iki çeşit olarak uygulanmaktadır. Bunlardan ilki ve özellikle bazı kuzey Avrupa ülkelerinde uygulanan cerrahi hadımdır. Erkeklerde bu yöntemde cerrahi müdahalede bulunularak, kişinin testisleri ve(ya) penisinin, vücutla olan bütünlüğünü kaybetmesi sağlanmaktadır. Burada bir nevi uzuv kaybı tezahür etmektedir. Metotlardan diğeri ise kimyasal hadımdır. Kimyasal hadım yönteminde, özel bazı ilaçların, belirli bir takvim içerisinde, kişinin zapt edilemeyen cinsel duygularını kontrol etmesi ya da belli bir süre için bastırılmasını sağlamak gayesiyle kullanılması işlemi sözkonusu olmaktadır.

Türkiye'de bu konuda şehit Özgecan Aslan'ın canavarca öldürülmesinden sonra cezai tedbir olarak kimyasal hadım müessesesi kamuoyuna taşınmıştır. Bu bağlamda 2016'da 'Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlarda Hükümlü Olanlara Uygulanacak Tedavi ve Diğer Yükümlülükler Hakkında Yönetmelik' çerçevesinde hadım, 'Cinsel saldırı suçlularına yönelik olmak üzere ayakta ya da yatarak, ilaçla ya da ilaçsız olarak veyahut her iki usul ile cinsel dürtünün azaltılmasına ya da denetimine yönelik tedaviler ile cinsel isteğin azılmasını ya da yok edilmesini sağlayan yöntem' olarak tanımlanmış ancak Danıştay bu hükmün uygulanmasını durdurmuştur. Bununla birlikte son dönemlerde yaşanan bazı elem verici ve ruh dünyasını talan eden hadiseler kimyasal hadım mevzuunu tekrar gündemin ana başlıklarından biri haline getirmiştir. Bu konuda yetkili mevkide bulunanlar tarafından da peşpeşe açıklamalar ve yeni düzenleme anonsları yapılmıştır.

Elbette kimyasal hadım uygulamasının olumlu tarafları bulunmaktadır. Ancak burada bir çekinceye malik olduğumu da vurgulamak isterim. Kimyasal hadım, çoğu kez palyatif(geçici önlem) olarak uygulanan ve bazı durumlarda tedavi takibinin güç olduğu bir uygulamadır. Bunun dışında ceza infaz kurumunda iken kimyasal hadım uygulanan kişi için bu yöntem geçici olması yönüyle suçlu kişiye bir ceza değil nimet mahiyetindedir. Zira bir cezaevi ortamında bastırılamayan cinsel dürtü kişiye külfet iken bu isteği kimyasal bir programla bastırma bir azaptan kurtulma yönünde sonuç verecektir.

Bu noktada daha kalıcı ve makul çözüm, özellikle çocukların cinsel istismarında başta olmak üzere cinsel dokunulmazlıklara karşı işlenen suçlarda, toplumdaki ahlak düzeyini yüksek seviyelere çıkarmaktır. Zira hem dinlerin ortak paydası hem de dinler üstü olan, her açıdan kuşatıcı ve koruyucu şey 'ahlak'tır. İçinde kimyevi madde bulunmayan, tatlandırıcı içermeyen 'organik ahlakı' yediden yetmişe toplumun geneline hakim kılarak genlerine işlemesine vesile olmak, cinsel suçların önüne geçilmesinde en büyük önleyici motivasyon olacaktır. Tabii diğer taraftan bu suçlarda 'fail mensubiyeti' gözetilmeden cezai takibat başlatmak ve suçun yaptırımını caydırıcı hapis sürelerine çıkarmak; yazılı ve görsel basında kullanılan dil ve görsele dikkat etmek de etkili sonuçlar doğuracaktır.