Dünya büyük bir sınavdan geçiyor, öyle böyle bir sınav değil.

Paranın hiçbir kıymetinin olmadığı, dermanı bulunamayan bir veba, bir salgın, lanet olası bir virüs ile başımız büyük bir dertte.

Ben büyük sıkıntılar krizler ekonomik darlıklar veya tartışmalar sonrası hep ‘“Sağlık olsun’ gerisini bir şekil hallederiz şükrümüzü bilelim yeter” derdim.

Bazıları “Tamam da para olmayınca stres stres olunca da sağlık olmuyor” derdi.

Hadi şimdi buyurun.

Nasıl bir bela ile karşı karşıyayız, işimiz Allah’a kaldı.

En büyük kozumuz virüse yakalanmamak!

Evet Sağlık Bakanı Fahrettin Koca şeffaf bir şekilde bilgi paylaşımında başırılı, uykusuz kalıyor, ölen her vakaya içi yanıyor, gözleri doluyor, ama ya ihmalleri görmezden geldikleri, ya da geç kaldıkları gibi bir ihtimal hiç mi yok?

O kadar çok yanlış var ki, hata var ki, ihmal var ki, boş konuşma var ki, denecek o kadar söz var ki, yazılacak o kadar yazı ama insan diyor ki bu günlerde susalım.

Birlik olalım, kaosa izin vermeyelim, şu belayı başımızdan millet olarak sağlıkla sıhhatle atlatalım.

Sonrasında denecek çok şey var, ama neye yarar ki.

Canlar yittikten, ömürler bittikten, ihmaller yüzünden ocaklar söndükten sonra.

Geçen bir paylaşım gördüm, her gün yüzlerce vaka ile karşılaşan sağlık çalışanlarına test yapılamazken futbol kulüplerine toplu testin manası ne?

İçim cız etti. 

Gerçekse çok acı vahim ve ayıp.

Böyle mi alkışlıyoruz bizler sağlık çalışanlarını. 

Haklarını helal edecekler mi sanıyorsunuz bizlere?

Trabzon’da ihmalin boyutlarını görmezden gelinenleri, susulanları, uyarılara rağmen ‘Ne yapabiliriz ki’ deyip kenara çekilenleri, almayın dediğimiz umrecileri, gurbetçileri göz göre göre bile bile şehre alanları, şimdi yazmayacağız.

Şimdi bunun sırası değil.

Durum çok ciddi ve artış hızla ilerliyor. 

Bilim adamı değilim ama neyin ne olduğunu da çıplak gözle görmek çok mümkün.

Herkes ne yaptığını biliyor, kimse de Trabzon’da mucize yarattığını sanmasın.

Önce milletin kendisi, sonra da onları göremeyen yakalayamayan, veya görmezden gelenler bu işi buraya getirdi.

Herkes işini yapsın. Başından beri bu işin şakası yok.. 


ŞEHİRLERDE VAKA SAYISININ AÇIKLANMAMASININ EN BARİZ ÖRNEĞİ GURBETÇİLER

“Şehirlerde neden vaka sayısı açıklanmıyor?” diye soruyor bir çok kişi. 

Burada aslında iki seçenek var.

Birincisi “şehirlerde vaka sayısı açıklansın, insanlar korksun evlerine çekilsin”

İkincisi ise “Şehirlerde vaka sayısı açıklanırken, insanlar evlerine çekilmek yerine farklı illere göç ederler” korkusu var.  Bu da işin boyutunu arttırır endişesi hakim…

İkinci seçeceğin en bariz örneği İtalya. İtalya’da ilk vakalar şehir şehir açıklandığında o  illerde ki kişiler farklı kentlere göç ederek virüsten kurtulacağını sandı. Ancak enfekte olan bir çok kişi farklı illere kaçınca Koronvirüs ülkenin bütününe yayıldı.

Şimdi bizde durum nedir tam bilmediğimiz için bunların hangisinin gerçekleşebilir olduğunu bilmiyoruz?


Aslında ikinci seçeceğin en bariz örneği yurt dışında yaşayan gurbetçiler. Bulundukları ülkede Koronavirüsün yayılması sonrasında Türkiye’ye dönüş yaptılar ve virüsü de beraberlerinde getirdiler. 

Trabzon’da yaşanan ilk ölüm Fransa’dan gelen gurbetçi bir kadın olduğunu da unutmayalım.

Aynı durum büyük kentler içinde geçerli olursa Trabzon gibi bir çok Anadolu kentinde vaka sayısı patlama yaşanabileceği gerçeği önümüzde duruyor. 


HANGİ HASTANEYE GİDECEĞİNİ BİLMELİ

Ancak burada şu uyarıyı yapmakta fayda var. 

İnsanlar kendi şehrinde ne olup bitiyor en azından verilebilir ölçüde bilmeli, öğrenmeli. Normal hastalar hangi hastaneye gideceğini öğrenmeli.

Ve ayrıca hala kendinden şüphe eden vatandaş ne yapacağını bilmiyor.

Normal hastalar korkudan hasteneye gitmiyor. 


Yarasa gibi olduk sesin geldiği yerden kaçıyoruz. Görmeden hareket ediyoruz.

Bence Türkiye’ye virüs belasını göz göre göre bulaştıran 2 önemli grup var. 


VİRÜSÜ YAYAN 2 GRUP

1.Grup gurbetçiler ve yurt dışındaki vatandaşlardır. 

Bu insanlar Türkiye ilk etapta etapta bazı ülkelere kapıları kapatınca, kapıların kapanmadığı Yunanistan İsviçre gibi ülkelerden aktarma yaparak ülkeye giriş yaptılar. Kimi tatile gitmişti, kimi durumun vehametini görüp gurbetçi olarak yaşadığı ülkeden risksiz gördüğü memleketine kaçış yapmıştı.

Bir vatandaş aktarıyor ‘Konsolosluğu aradım, ne yapayım İtalya’da kaldım” dedim, cevabı ‘Kapıların kapanmadığı bir ülkeye uçun oradan gelin Türkiye’ye giriş yapın’ oldu. Bu şekilde yapan vatandaşların bazıları ise ne yazık ki ülkeye girişte kapıların kapandığı ve virüsün yayılışının durdurulamadığı ülkeden geldiğini sakladı. 14 gün karantina kuralını çiğnedi ve sonuç bu…

Yani biz bile bile göz göre göre aldık bu virüsü içimize.

Tabi ki Umre’ye giden vatandaşlarımız. Kaçarak gelip izole olmak karantinaya girmek yerine ses çıkarmadan, kendilerinden bir gün sonra gelenlerin karantinaya alındığını bile bile aramızda dolaşan dini vecibelerini yerine getirmiş Müslüman din kardeşlerimiz.

Maalesef bu iki grubun temasları sonrası artan binlerce vaka.

Evet test sayısı arttıkça vaka sayımızda artacak, çünkü vurdumduymazlığımız devam ediyor, Çünkü Trabzon sokaklarında hala başı boş maskesiz öksüren hapşıran ‘Bize bişe olmaz’ diyen insan profili var. Ve tüm Türkiye’de durum ne yazık ki aynı.

Sağlık çalışanlarını hiç sormayın, kim bilir bir çoğu kendine test yaptırmaktan korkuyordur. Bu arada otellerini açan Trabzonlu iş adamlarımız ve işletme sahiplerimize teşekkür ediyorum.

Başından beri diyorum bir sokağa çıkma yasağı ilan edilmeli, ama maalesef ülke ekonomik olarak buna hazır olmadığı için! yapamıyoruz.

Devletin en yetkili makamları evde kalın diye bas bas bağırırken kamu, yerel yönetimler, esnaf özel sektör ve daha birçok alanda milyonlar sokakta.

Hadi Trabzon’u geçin, İstanbul’da bir günde toplu taşıma araçları kaç kişiyi taşıyor bugünlerde, ona bakın, aldığımız tedbirlerin ne kadar işe yarayacağını sokağa çıkma yasağının neden gerekli olduğunu çok iyi anlarsınız. 

Öyle evde kalın demekle olmaz bu işler. İşin ekonomik boyutuna hiç girmiyorum, Allah esnafın yardımcısı olsun, Allah iş dünyasının yardımcısı olsun. Çok ama çok kötü bir tablo ile karşı karşıyayız. 


TRABZON, KÖTÜNÜN İYİSİ… 

Gelelim Trabzon’a, yine bir çok kötünün iyisi Trabzon, belediyeler gayretli, kamu kurumları tetikte.

Valilik, Belediye, Emniyet, Sağlık İl Müdürlüğü koordineli. 

Ama şu hastaneleri artık ayırın, 2 kişinin öldüğü 22 korona vakasının yakınlarının, onlara bakan sağlık görevlilerinin olduğu bir hastanede bazı poliklinik hizmetlerini vermek ne kadar mantıklı.

Allah herkesin yardımcısı olsun, lütfen evde kalmaya devam edin, etrafınızı sürekli uyarın, bana bişey olmaz demeyin, tedbiri elden bırakmayın, öyle sokakların zombilerle dolacağını falan da zannetmeyin.

Birbirinize saygılı olun. Çalışın, gezin, temiz hava alın ama izolasyonu, sosyal mesafeyi 14 kuralı unutmayın.

Yaşlılarımıza saygılı olun, bayramda ellerini öpmeye yüzünüz olsun, ve varsa ulaşamadığınız, yardıma ihtiyacı olduğunu düşündüğünüz 155-112 numaralara bildirin, olmadı bizlere ulaşın.  
Bu günleri hep birlikte atlatacağız.

Günün sözü: 

Felaketin başlıca kaynağı
ölçüsüz arzularımızdır
Diyojen