İlk ve ortaokulların ardından üniversitelerimiz de açılıyor. Malum, uyuşturucu satıcılarının hedefinde öncelikle çocuklarımız ve gençlerimiz var! Okulların açılmasıyla bu konuda alınacak önlemler açıklandı. Buna rağmen gençlerimizin uyuşturucu tutsağı olmasını engelleyemiyoruz .Sorunlu ülkeler arasında başta gelmemiz de bazı önlemleri almak için geç kaldığımızı gösteriyor.

Ülkemizde bu felaketin geldiği düzey, sorunu bütünlüklü ve öncelikli düşünmemizi gerektiriyor.

Bu konuda hazırlanan raporlar endişe verici: Uyuşturucu kullanımı yüzde 17, son dönemlerde gündeme gelen bonzai kullanımı ise yüzde 38 artmış, kullanım yaşı ise 10'a düşmüş; uyuşturucuya bağlı hayatını kaybedenler arasında çocuklar bile var. Geçen yıl,dünya genelinde yaklaşık 200 bin kişi madde nedeniyle can vermiş.

Toplumlar madde bağımlılığının kolay tedavi edilebildiğini zannediyor. Ne yazık ki bunun ömür boyu, uzun soluklu ve sürekli tedavi gerektiren bir kronik hastalık olduğu bilinmiyor.

Özellikle çocuk ve gençlerin madde kullanmaya başlamaması için gayret etmek gerekiyor. Zayıf aile, yanlış arkadaşlar,çocuğu önce depresyona sonra da uyuşturucuya yönlendiriyor.

Uyuşturucu ile mücadele, önce ailede ve küçük yaşlarda başlamalı. Bırakalım,çocuklarımız kendi kararlarını kendileri versin. Yönlendirici olalım,onlara her türlü bilgiyi verelim, karar vermelerini ve kararlara katılmalarını sağlayalım.

Onları olumlu aktivitelere yönlendirelim. Çocuklar spor, sanat, edebiyat vs... gibi farklı alanlarla ne kadar ilgiliyse, uyuşturucu dünyasından o kadar uzak oluyorlar. Bu ilişki birbiriyle ters orantılı. Çocuğa nutuk çekmek yerine farklı ilgi alanlarına yönlendirmek önce ebeveynlerin, sonra biz eğitimcilerin görevi.

Bu yaklaşım artık tüm dünyada benimsenmiş durumda.

Bir de sevgi…Olmazsa olmaz!..