Türkiye’de 60 binin üzerinde okul varken, bu okullarda psikolojik danışmanlık yapanların sayısı 33 bin. 30 binin üzerinde daha atama yapılması gerekiyor. Psikolojik danışmanlar atanmak için bekleyedursun, ülkemiz din psikoloğu, manevi rehber derken, yeni bir mesleğe kavuşacak yakında; ‘Manevi Danışman’.
Manevi danışmanlar, temmuzda çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname’ye (KHK) göre, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından öğrenci yurtları, eğitim kurumları, gençlik merkezleri, ceza infaz kurumları, sağlık kuruluşları, sosyal hizmet kurumları ve benzeri yerlerde işbirliği esasına göre hizmet sunacak.
Evet, bunda ne var diyeceksiniz, bugüne kadar hastanelerde, cezaevlerinde ve yurtlarda zaten bir şekilde varlardı diyeceksiniz. Ancak iş bu kadar basit değil…
Hem eğitim kurumlarında yani okullarda hizmet vermesi hem de bu mesleğin ‘standartları’na bakıldığında durum çok ciddi bir hal alıyor.
Eylül ayında manevi danışmanlık için ulusal meslek standardı hazırlanarak, Mesleki Yeterlilik Kurumu’na başvuruldu. Meslek tanımında ise, hedef kitlenin fiziksel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve toplumsal sorunlarını aşmalarında holistik –yani bütüncül bir yaklaşımla etkin dinleme, empati kurma, iyileştirme, destekleme ve kılavuzluk etme yoluyla hayatını anlaması, anlamlandırması ve kendisini hakkında kararlar alınmasını sağlamak maksadıyla manevi temelli danışmanlık yapılması, din ve inanç desteği yer alıyor.
Buradaki en can alıcı kelime ise iyileştirmek! Yani öğrencilerin karşılaştıkları psikolojik bir sorunu manevi danışmanlar tespit edip, iyileştirecek!
İş bununla da bitmiyor. Bu gelişmelerin ardından imam hatip okullarında manevi danışmanlar görevlendirilirken, yurtlara da ilk kez resmi olarak görevlendirme yapıldı. Görevleri arasında gençlere ‘rol model’ olacak şekilde rehberlik yapmak da var…
Ama meselenin can damarı ise iki üniversitenin başlattığı ‘Manevi Rehberlik Sertifika Programı’nda diploma şartının aranmaması. İlkokul mezunu Kur’an kursu öğreticileri de bu programa katılabiliyor.
Bir başka deyişle; çocuk psikolojisini bilmeyen, çocuklarla görüşme tekniği konusunda en ufak fikri olmayan insanlar, çocuklarımıza danışmanlık yapacaklar, sorun bulduklarında da tedavi edecekler!
Herhangi bir psikopatolojik durumu anlamak için en az dört yıl üniversitelerde dirsek çürütmek gerekir. Bu işin eğitimini aldıktan sonra çocukları gözlemler, dinler, anlar ve çözüm üretebilirsiniz. Psikopatolojik bir durumu tedavi etmekle, beyin tümörünü tedavi etmek arasında bir fark yoktur.
Okullardaki psikolojik danışmanlar neden bu kadar çok önemlidir bilir misiniz? Bugüne kadar okuduğunuz istismar vakaları onların sayesinde ortaya çıkmıştır. Bu durum, istismara uğrayan çocuğun sesini kesmektir, onlara kulak tıkamaktır.
Eğer ilkokul mezunlarına bu iş verilecekse, bu durumda, psikiyatriste, psikolog ya da psikolojik danışmana çok da gerek yok. Bakkallar ameliyat yapsın, mimarlar duruşmalara girsin, kasap haber yapsın! Var mı bir farkı?

★★★

İşin en acı tarafı ise bütün bunlara bir iki kurum dışında kimsenin sesini çıkarmaması… Bunun nedeni bilgilerinin mi olmayışı yoksa meselenin ciddiyetini mi görmemeleri bilmiyorum. Ama konumuz çocuklar. Ses verin, susmayın...

★★★

Psikolojik sorunu olan insanlar, uzman yardımı alıp, gerekli tedaviye başvurduktan sonra elbette isteyenler bir din görevlisiyle görüşebilir, destek alabilir. Kimsenin buna karşı geldiği yok. Ama bu yapılan toplumu ikiye bölmekten başka bir şey değil...