Gündem

Cinsel istismara uğrayan kız çocuğu, külotlu çorabı inmiş halde koridorda kaçıyor, müdür "Güvenlik kamerası çalışmıyor" diyor, öğretmen serbest!

Avukat Müjde Tozbey Erden, Van’ın Edremit ilçesinde cinsel istismarı anlattı

23 Şubat 2017 23:27

Van’ın Edremit ilçesinde, ailelerini ücretsiz etüt verme bahanesiyle kandırdığı kız çocuklarına cinsel istismarda bulunan öğretmen, tutuksuz yargılanıyor. Avukat Müjde Tozbey Erden, sanık öğretmenin 9 yaşındaki müvekkilinin düzenli olarak istismarda bulunduğunu, mahkemenin, cinsel birleşme olmadığı gerekçesiyle suçu sarkıntılık olarak gördüğünü bu nedenle öğretmenin serbest kaldığına dikkat çekti.

Erden konuya ilişkin yaptığı açıklamada okul yönetiminin de sorumluluğuna dikkat çekerek “Kimse bugüne kadar okuldan kamera kaydını istememiş. Oysa, en önemli delil! Çünkü benim müvekkilimin, külotlu çorabını indiriyor, organını çıkarıyor, tam devam edecekken, karısı arıyor. Ve o esnada 9 yaşındaki kız kaçıyor. Kamera kayıtlarına aslında çocuğun okulun koridorundan, külotlu çorabı inmiş vaziyette kaçarken görülmesi gerekiyor. Aile, kamera kaydını istemiş. Okul müdürü, “Yok, kamera çalışmıyor” demiş. Çocuklar odadayken bir kez temizlikçi girmiş. Sonra mahkeme o temizlikçiyi ifadeye çağırmış. Okul müdürü, “Böyle bir temizlikçimiz yok” demiş. Oysa Milli Eğitim müdürünün yaptığı araştırmayla böyle bir temizlikçi olduğu ortaya çıkıyor” dedi.

Avukat Müjde Tozbey Erden’in Hürriyet’ten Ayşe Arman’ın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

Van’ın Edremit ilçesinin bir ilköğretim okulunda yaşanan cinsel istismar rezilliği nedir? 

Sormayın...

Gerçekleştiren yine bir öğretmen mi?

Ne yazık ki evet! 20 yıllık bir öğretmen. Kız çocuklarını okul bitiminden sonra etüde alıyor, eteklerini kaldırarak kucağına oturtuyor, külotlu çoraplarını ve iç çamaşırlarını indiriyor, türlü türlü iğrençlikler yapıyor. Dikkatinizi çekerim, bunlar da aniden bir temas ya da dokunma değil, sürekli olan şeyler. Pek çok çocuğa yaptığı söyleniyor... 

Felaket... 

Evet. Ama şikâyet etmeye sadece iki kız çocuğu cesaret etti. Biri de benim müvekkilim, 9 yaşındaki bir kız çocuğu.

Ailesi ne diyor?

Çok üzgün ve şaşkınlar. Çünkü söz konusu öğretmen tahliye edildi! Ama aile sonuna kadar gitmeye niyetli. Maddi durumu iyi olmayan bir aile. Anne-baba boşanmış. Baba terzilik yapıyor. Çok temiz ve onurlu insanlar. Söz konusu öğretmen de bu aileyi yakinen tanıyor. Aile bağlarının kopmuş olduğunu fark ettiği için de kızlarını kötü emellerine alet edebileceğini düşünmüş olabilir. Terzilik yapan babaya gidiyor. Pantolon paçasını diktirirken, kızının okul durumunu sorup, okul sonrası ona özel ders verebileceğini söylüyor, karşılıksız. Baba da “Nasıl olsa aynı sitede oturuyoruz, hocayı da tanıyoruz!” diye kabul ediyor. 

Kızın kendi öğretmeni değil yani?

Hayır. Ama o okulda öğretmen. Aynı şeyleri, gözüne kestirdiği bir başka kız çocuğunun da ailesine söylüyor. O aile de teklifi kabul edince, ikisini okul sonrası etüde alıyor. Kızların ifadelerinde anlattıkları korkunç. “Ders verirken kapıyı kilitleyip, külotlu çorabımızı, külotumuzu indiriyordu...”

İğrençlik!

Evet. Ama bizim kanunumuzda şöyle bir sorun var. “Cinsel istismar”, sadece çocuklara karşı işlenen bir suç. O suçta da “duhul olup olmaması” farkı olduğu gibi, temasların sürekliliğiyle ilgili de bir fark var. Üç ayrım var. Ben bunu özellikle durumu anlayın diye anlatıyorum. Mesela, memeleri okşamak sarkıntılık olarak sayılıyor. Ama bu eylemin sürekliliği olursa, “cinsel istismar” olarak kabul ediliyor. Yani daha ağırlaştırılmış bir şey oluyor. “Duhul” söz konusu olursa, en ağrı oluyor. Ama maalesef, bizim ülkemizde, duhul olmayınca, kızlar, bakire çıkınca, doğrudan tüm hâkim ve savcıların bakış açısı, “Aaaa bu basit bir sarkıntılıktır!”a dönüşüyor. Oysa değil! Benim sürekli davalardaki kavgam da bu. Hele bu davada söz edilen kesinlikle basit bir sarkıntılık değil! Sürekliliği olan bir şey. Adam bunu planlıyor, kızları seçiyor. Sürekli derslere çağırıyor. Her defasında dokunuşlar ve temaslar var. Ve bütün bunları kendi cinsel hazzı için yapıyor... 

Bu anlattıklarınız korkunç! Tabii ki o kızların bakire olup olmamasının bir önemi yok! O sapığın yaptıkları zaten tecavüz sayılır, duhul olsa ne olur, olmasa ne olur... 

Aynen öyle! Bu öğretmen en ağır cezadan yargılanmalı. Ama hâkimlerin bakış açısı, “Bu sadece basit bir temas!” şeklinde olabiliyor. Öyle olunca da alacağı ceza çok düşük. Şu anda da bu öğretmen bu yüzden serbest!

Yaşattığı travma tecavüzle aynı... 

Kesinlikle! Fakat biz, bunu yargıya anlatamıyoruz. Çünkü çocuklar bakire. Bir de bunu şöyle saptıyorlar: Küçük kızları bekaret kontrolüne gönderiyorlar. Bunu da feci buluyorum. Sonra da, “Kızlar bakire, nasıl olsa bir şey olmamış!” deniliyor. Ben bu uygulayamaya itiraz ediyorum, herkes de etmeli. Geçen yıl benzer bir dosyada, sanık 47 yıl ceza aldı. İnanın bizim baskımızdan. Baba, öz kızına sürekli istismarda bulunmuş ama hiç duhul yok. Ama başka bir mahkemede, böyle bir dosyaya, sadece 3 yıl verildi. Aynı şey bu dava için de geçerli olabilir, bu adam da paçayı kurtarabilir. Oysa onlarca kız çocuğuna bu tür şeyler yaptığı söyleniyor. Ama hiçbiri cesaret edip bunu savcılığa taşıyamamış...  

Peki okul yönetimi?

Kimse bugüne kadar okuldan kamera kaydını istememiş. Oysa, en önemli delil! Çünkü benim müvekkilimin, külotlu çorabını indiriyor, organını çıkarıyor, tam devam edecekken, karısı arıyor. Ve o esnada 9 yaşındaki kız kaçıyor. Kamera kayıtlarına aslında çocuğun okulun koridorundan, külotlu çorabı inmiş vaziyette kaçarken görülmesi gerekiyor. Aile, kamera kaydını istemiş. Okul müdürü, “Yok, kamera çalışmıyor” demiş. Çocuklar odadayken bir kez temizlikçi girmiş. Sonra mahkeme o temizlikçiyi ifadeye çağırmış. Okul müdürü, “Böyle bir temizlikçimiz yok” demiş. Oysa Milli Eğitim müdürünün yaptığı araştırmayla böyle bir temizlikçi olduğu ortaya çıkıyor. 

Peki olay nasıl ortaya çıkıyor?

Müvekkilim, en son olaydan sonra artık evde agresif hareketlerde bulunuyor ve okula gitmek istemediğini söylüyor. O öğretmeni de artık sevmediğini, ondan ders almak istemediği. Babası da, “O çok iyi bir adam ücretsiz ders!” veriyor deyince, kız birden ağlamaya ve olan biteni anlatmaya başlıyor. Bunun üzerine şikayetçi oluyorlar ve diğer çocuğun ailesiyle birlikte şikayetçi oluyorlar. Ama birkaç ay önce onlar şikayetlerini geri almış.

O neden?

Kızımızın isminin bu olayla anılmasını istemiyoruz!” diye. Ama aslında bu tip suçlar, şikayete bağlı değil. Çünkü çocuklar 9-10 yaşlarında. Şikayetlerini geri alsalar dahi, mahkemenin, sanığa, ceza vermesi lazım. Ama eğer olayı, “sarkıntılık” olarak alırsa, o zaman suç basitleşiyor, cezası da basitleşiyor. İşte suçu böyle değerlendikleri için de, adamı serbest bıraktılar.

Hukuki olarak bu sapığın hak ettiği ceza nedir?

Türk Ceza Kanunu’nun 103. Maddesi var. Burada cinsel istismarın boyutu çok net anlatılıyor. Defalarca ders vermiş, ders verirken, defalarca suiistimal etmiş. Tek bir dokunuşta bulunmamış. O dokunuşu devam ettirmiş yani boşalmaya kadar vardırmış. Suç, yarım kalmamış. Bütün hepsini tamamlamış ve bunu birkaç kez yapmış ve birden fazla kıza yapmış. Bu öğretmenin en üst raddeden cinsel istismardan ceza alması gerekiyor!

Öğretmenin serbest bırakılması bir hukuki gaf mı?

Kesinlikle öyle. Bir kere suçun, suç halini değiştiriyorlar bir. Suçu basitleştiriyorlar. Cinsel istismarı sarkıntılığa çeviriyorlar. O nedenle de suçun cezası hafifliyor.

Bunları kim yapıyor?

Mahkeme ve mahkeme heyeti. Aynı zamanda suç, yeterli derecede araştırılmıyor. Diğer tarafta, okul yönetiminin de sorumluluğu var. Hem çocuklara karşı hem de suçun aydınlatılması konusunda. Dahası ilk duruşma gününde dahi çocuklar mahkemeye getirilmiş ve tutuklu öğretmenle karşı karşıya bırakılmış. Zaten hukuksuzluk oradan başlıyor. Normalde son yasalara göre, çocukların, çocuk izleme merkezlerinde kamerayla ifadeleri bir kez alınır.