26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Çin’de analar, babalar ve oğullar

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Çin sinemasının en önemli temsilcilerinden Zhang Yimou, 1994’te çektiği “Yaşamak” filmi hakkında çok yalın bir ifadeyle, “Sıradan bir Çin ailesinin yaşamını yansıttım. Bu insanların yaşamlarında çok büyük boyutlu planlar yok, sadece ellerindekiyle yetinmeyi biliyorlar” demişti.

Ya%C5%9Famak
Yaşamak

Filmin uyarlandığı Yu Hua imzalı aynı adlı roman, bir Çin ailesinin devrim öncesindeki, devrim sırasındaki ve devrim sonrasındaki yaşamını son derece sarsıcı biçimde anlatırken, arka planda bir halkın yakın tarihinden çok çarpıcı kesitler sunuyor, büyük boyutlu planlarla hiç işi olmayan sıradan insanların Çin’in geçirdiği büyük dönüşüm içindeki yerini vurguluyordu.

%20Zhang%20Yimou
Zhang Yimou

Bir ailenin uzun yıllara yayılan, birkaç kuşağı ilgilendiren öyküsünü anlatmak, çağdaş Çin edebiyatında hayli benimsenen ve ülkenin yakın tarihini değerlendirmek açısından oldukça elverişli bir tarzdır. Yu Hua’nın “Yaşamak”, Nobel ödüllü Mo Yan’ın “Kızıl Darı Tarlaları” ve 1038 sayfalık “İri Memeler Geniş Kalçalar” romanları, dünyada yarattıkları yankı da düşünülürse bu tarzın en görkemli örnekleri olarak beliriyor karşımızda. Ve bu yapıtlar yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarı bakış açılarıyla Çin toplumunu, büyük değişimlere imza atmış Çin insanını hayranlık uyandırıcı bir gerçeklik içinde getiriyorlar karşımıza.

BEYAZPERDE ROMANI

“Beijing Bisikleti” (2001), “Shanghai Düşleri” (2005), “Biz Sevgiye Güveniriz” (2007), “Kızıl Amnezi” (2014) gibi filmleriyle tanıdığımız, Çin sinemasının 6. Kuşak yönetmenlerinden Wang Xiaoshuai, son çalışması “Elveda Oğlum”la (Di Jiu Tian Tang) söz ettiğim yapıtlara benzeyen bir “beyazperde romanı”na imza atmış. Berlin’de kadın ve erkek oyuncu dallarında Yong Mei ile Wang Jingchun’a Gümüş Ayı ödülü getiren 180 dakikalık film, odaklandığı ailenin dramatik serüvenini Çin’in yakın tarihine yayarak, 40 yıllık kesitteki sevinci, umudu, acıyı, hayal kırıklığını, vicdan azabını, alabildiğine sakin, adeta fısıltılı bir üslupla yansıtıyor perdeye. Filmin, iki yıl önce sonlandırılmış olan “tek çocuk” politikasına yönelik vurgular kadar, “zenginleşme” politikalarının kimi olumsuz sonuçlarına dikkat çekici eleştiriler yönelttiğini de belirteyim.

Elveda%20o%C4%9Flum
Elveda oğlum

Taşrada yaşayan Wang Liyun-Liu Yaojun çiftinin ilkokul çağındaki oğulları arkadaşlarıyla birlikte gittiği gölette boğulunca, acılı karı-koca daha büyük bir kente taşınıyor ve ardından bir evlatlık ediniyor. Yeni oğul, bir türlü uyum sağlayamadıkları ve hep yabancılık çektikleri yeni çevrelerinde dikiş tutturmaya çalışan çifte mutluluk getirmediği gibi günün birinde alıp başını gidiyor. Talihsiz karı-koca yıllar sonra tekrar memleketlerine, tüm umutlarını gömdükleri yere dönüyor, eski dostlarıyla, anılarla, itiraflarla ve değişim sancısıyla yüzleşiyor.

HAFİF HAFİF VURUŞLARLA…

Günümüz Çin sinemasının toplumsal eleştiri kanadında yer alan Wang Xiaoshuai, büyük bir acıyı, ülkede yaşanan çarpıcı değişimlere paralel biçimde hep diri tutuyor ve üç saat boyunca hafif hafif vuruşlarla çivi gibi çakıyor zihnimize. Sosyalist modernleşmenin ortalama Çin vatandaşına nasıl yansıdığı ya da yansımadığı, kapanan fabrikalar, protestolar, küçük yaşam alanları, komşuluk ve dostluk ilişkileri, zaman atlamalarıyla aktarılıyor ve Wang örtük temalara el atmaktan film boyunca hiç vazgeçmiyor.

Wang%20Xiaoshuai
Wang Xiaoshuai

“Elveda Oğlum”, ortalama seyirci gözüyle bakıldığında bir hayli uzun, ağır tempolu, yer yer sıkıcılaşan bir film gibi görünebilir. Sabretmeyi bilen sıkı sinemaseverler ise tıpkı Nanni Moretti’nin “Oğul Odası”nda (2001) olduğu gibi etkisinden uzun süre kurtulamayacaklar.