CİNAYET

Bunun adı gerçekten cinayet; insanlık kendi kendini boğazlıyor, iki eliyle kendi haysiyet ve şerefini nefessiz bırakmak için olanca gücüyle sıkıyor. Sıktıkça daha vahşileşip son nefesini vermesini bekliyor insanlığın. Gittikçe hiçbir canavarda mevcut olmayan sadist duygularla kendi siluetinin varlığını bile görmeye tahammül edemeyen vampir gözüyle bakıyor insanlığa; kanlı dişlerini geçirdiği boynundan kanını emiyor insanlığın. Bir cinnet hali ki ne doymak biliyor, ne durmak. Ne kuldan utanıyor, ne Allahtan korkusu var. Ne ar damarı var, nede hayası mevcut. Elinde koca bir insan resmi var yüzüne tutmuş; kendini insan diye kandırıyor diğer hemcinslerine. Elinde tuttuğu insan maskesinin arkasında gizlediği canavarla sıkıyor insanlığın boğazını namussuzca ahlaksızca ve onca kutsi değerden habersizce… Elleri yorulunca babasından yardım istiyor; “ben yeteri kadar cani olamadım gel sen öldür bu insanlığı diyor. Bir cani dünyaya getiren baba hiç tereddüt etmeden oğlunun bıraktığı yerden devam ediyor insanlığın boğazına sarılmaya. Bu caniyi yakalamaya gücü yetmez insanlığın, insanın kendini yine kendinden korumak için para verdiği polis yetmez bu canavarın önüne geçmeye, jandarma yetmez, özel tim yetmez, bordo bereliler yetmez, bizi bizden korusun diye para verdiğimiz, vergilerimizden maaş ödediğimiz bir milyon asker, 400 bin polis yetmez bu caninin elini kırmaya. Konuşuyor insan resmini yüzüne tutan canavar diyor ki “ Kızın karnına vurduğum tekmelerden sonra yere yığıldı; babamdan ve arkadaşımdım yardım istedim,  geldiklerinde koltukların arasındaydı gittim baktım nefes alıyor, babama sordum ne yapayım diye sonra bıçakla boğazına birkaç darbe daha atarak öldürüp sonra yaktık” diyor. İnsan gibi aynen konuşabiliyor bu canavar yani ağzı bize benziyor. Ateşi tanıyor bu canavar ateşin bulunduğundan ve ateşin yaktığından haberdar yani insana benziyor. Baba diyor; kendinin dünyaya gelmesine vesile olan kişiye baba diye sesleniyor, yani insana benziyor, benzemese büyüdükten sonra hiç bir hayvan anasını babasını tanımaz, demek ki bu insan soyundan. Arkadaşını çağırıyor; bu bütün hayvanların ortak özelliği bu tarafıyla kesin insandır diyemiyoruz. Araç gereç kullanabiliyor, bu yönüyle de insana benziyor, ağzı, burnu, kulakları her yönüyle insanı andırıyor ama bir uzvu farklı; gözler evet evet gözler farklı… İyi bakın gözlerine insan gözü değil. karanlık kap karanlık bakıyor, avından başka bir şey göremeyen kaplanın gözü gibi sanki.. Derin bir karanlık içinde siyah iki boncuk gibi. O gözlerde insanlarda olan sevgi, merhamet, hoşgörü ve bilumum insani duygulardan eser yok. İyice bakın gözlere insan olmadığını görürsünüz. Kimdir bunlar nerde yetişir uzaydan mı gelirler, derin okyanus diplerinden yüzerek karaya çıkan atlantis varlıkları mıdır, kimdir bunlar? Kimin nesidirler, nasıl yaşar ne yer içerler, biz bunları belgesel filmlerinde izlemedik hangi tür varlıklardır böyle! Bunlar uzaydan falan gelmedi, bilakis göğsümüzde emzirdik, kucağımızda büyüttük, okullarımızda eğitim verdik, kışlada askerliğini yaptırdık; hülasa bizatihi kendimiz bunlar. İçimizden birileri: annesi ve babasıyla her gün konuşup halleştiğimiz kişiler bunlar. Bunları değiştirmek için çabalarımız oldu zaman maman; bazen “senin ataların soylu kişilerdi aman dileyene bile el kaldırmazdı sende öyle olmalısın” dedik; bazen “sen İslam diniyle şereflendin artık bu işin sonunda ahiret var; bir kişiyi öldürürsen bütün insanlığı öldürmüş sayılırsın” dedik. Bazen bütün insanlar eşittir herkes eşit olursa ne sınıf olur ne farklı tabakalar olur, böylece kimsenin ekmeğinde kimsenin gözü olmaz dedik. Onlara hoşlarına gidecek ideolojiler ve dini telkinler öğrettik. Bütün çabalarımız boş çıktı. Aman dileyene el kaldırmayın dedik canavar aman dileyenin ellerini kesti. Ahret var, hesap var dediğimiz canavar kadın çocuk demeden binlerce kişiyi katletti. Eşitlik öğrettiğimiz, eşitlik adına köyleri bastı beşikteki bebekleri katletti.. Bunları yaparken hiç tereddüt etmedi. Tek tereddüdü vardı, oda hapse girmemek. onun için öldürdüklerini bazen parçalayıp valizle taşıdı çöp kutusuna attı; bazen yaktı, bazen ıssız orman derinliklerine gömdü. Ah hele şu hapis yapmakta olmasaydı katlettiklerinin hepsinin kafataslarından dağlar oluşturup önünde poz verecekti! Medeniyeti öğrettiğimiz Avrupalı canavarlarımız böyle yapmamışlar mıydı? Birde özge canın babası var; bilge gibi konuşuyor. Vardır bu işin bir hikmeti diyor. Belki halk top yekun bu can üzerinden insanlığı öğrenecek diye umut ediyor. Bizde umut ediyoruz ama bu kaçıncı umutlarımızın tükenişi. Bu kaçıncı insanlığın küme düşmesi. Bu kaçıncı insanın kendi boğazını sıkarak nefessiz ölümü…Yine Özgecan’ın babası konuşuyor diyor ki “bir Özgecan varmış, bir Özgecen yokmuş” Bizde diyoruz ki bir “özcanavar vardı yine var, yine var”!. NOT: Özgecan kızımızın anısına yazımıza paragraf koymadık. Bir solukta okunsun nefes almanın kıymeti bilinsin diye.. O babayı ve  anneyi ne teselli eder bilemiyorum. “Ey canavar ellerin kurusun.”
YORUM EKLE