İşten eve giderken yürümeyi severim. En çok da Çiftlik Caddesi'nde... Eski bir dost, uzak bir hatıra, aşina bir bakış çarpsın isterim gözlerime. Ekseri beklediğim gibi de olur. Özlediğim bir arkadaş, tanıdık bir köşe başı, hayatın akış hızına kurban verdiğim bir tatlı bir anı karşılar beni bu caddede…
Düşünme imkanı da verir Çiftlik Caddesi, insana. Dilenen bir çocuk, yan yana fısıldaşan genç bir çift, bir duvar dibinde müzik yapan adam, yüksek sesle konuşan bir Suriyeli, alzheimer sınırında bir ihtiyar, hayata meydan okuyan bir engelli ya da günlük hayatın telaşesini çantasına sığdırmış koşuşturan bir kadıncağız… Her biri ayrı anlatır sanki hikayesini… Onlar söyler de kaç kişi duyar, o ayrı dava!
Orta yaşa dayanmış olanların nazarında başka bir yeri vardır Çiftlik Caddesi'nin. Eskiden AVM'lerin olmadığı, devlet dairelerinin ve işyerlerinin meydan çevresinde toplandığı, özel okulların henüz kurulmadığı, Samsun'un kaymak tabakasının oturduğu sitelerin yerinde yellerin estiği yıllarda, her Samsunlunun kalbinde özel bir yeri vardı bu caddenin.
Ondokuzmayıs Lisesi'nde okuduğum yıllarda, hava yağmıyorsa eve gitmeden evvel mutlaka arkadaşlarımla bir tur atardım Çiftlik Caddesi'nde. Cebimde harçlık kaldıysa, ya Çalıkuşu'nda bir döner veyahut yaza doğru Balkaymak'tan bir dondurma almadan geçmezdik. Üniversite için Ankara'nın yolunu tuttuğumuzda, hafta sonu için bile olsa Samsun'a gelsek, mutlaka birkaç saatimizi Çiftlik'te geçirmeyi ihmal etmez, adeta bir ritüel gibi hüzünlenerek adımlardık özlediğimiz kaldırımları.
Çiftlik, Samsun'un birkaç değerli markasından birisiydi aynı zamanda. Hayatında Samsun'a yolu hiç düşmemiş olanların bile adını bildikleri bir marka: Tıpkı Samsun sigarası gibi, Samsun fuarı gibi, Samsunspor gibi…
Aradan geçen yıllar, Samsun'un markalarını ya yok etti, ya da değerini erozyona uğrattı. Ne yazık ki Çiftlik Caddesi de eski günlerini arıyor.
***
Geçenlerde ulusal basına yansıyan bir ekonomi haberi vardı, bilmem dikkatinizi çekti mi?
İstanbul'un iki yakasındaki sembol caddelerde dükkanlar peşi sıra kapanıyor, marka mağazalar buraları terk ediyormuş. Beyoğlu'ndaki İstiklal ve Anadolu yakasındaki Bağdat caddelerinde ciddi kan kaybı varmış. Son yıllarda gittikçe etkisini artıran terör olayları, azalan turizm hareketleri ve düşen satın alma gücünün tesiriyle bu iki cadde üzerindeki marka mağazalar birer ikişer kapatmak zorunda kalıyormuş. Bu caddelerdeki mülk sahiplerinin azalan değerleri görmezden gelerek, kira indirimine yanaşmamaları da bu kaçışı hızlandırıyormuş.
Bir vesile Çiftlik'ten geçerken sağlı sollu boş dükkanları görünce aklıma o haberler geldi. Üşenmedim, saydım: Şehir Kulübü'nden Olgunlaşma Kavşağı'na kadar tam yirmi bir tane işyerinin boş olduğunu gördüm. Caddenin 56'lar tarafına gittikçe oralarda da çok sayıda boş işyeri göze çarpıyor.
Sebepleri aynı olmayabilir ama belli ki İstanbul'un marka caddelerine benzer bir kriz bizim Çiftlik Caddesi'ni de vurmuş durumda.
Konuştuğumuz esnafların birçoğu, bu durumu caddenin araç trafiğine kapatılmasına bağlıyor. Oysa bu konularda mürekkep yalamışlığımız olduğundan biliyoruz ki, yayalaştırılan caddelerde müşteri sirkülasyonu önce yüzde yetmişlere varan bir artış gösterir, sonra bu artış yüzde otuzlara gerileyerek orada sabitlenir. Bir başka deyişle yayalaştırma, çoğunlukla esnaflara yarar. Dolayısıyla esnaflar her ne kadar kabahati yayalaştırmada arıyor olsa da gerçek sebep, caddenin AVM'ler ile rekabet edemeyişi ve Samsunluların satın alma gücündeki azalmalar…
Aslında Büyükşehir Belediyesi, yayalaştırma kararına uyumlu olarak 'cadde AVM' konseptiyle Çiftlik'te bazı düzenlemeler yaptı. Caddenin üst yapısını yenilerken, binaların dış cephelerini tek tip hale getirdi. Böylece Çiftlik Caddesi, yılların verdiği yıpranmış görüntüden büyük ölçüde arındı.
Lakin tipik bir AVM konseptinde çok önemli bir yer tutan otopark ihtiyacı, Çiftlik Caddesi'nin gerçek bir cadde AVM formatına kavuşmasındaki en büyük engel olarak karşımıza çıkıyor. Buraya alışverişe gitmek isteyen birisinin 'aracımı çekecek yakın bir yer bulabilir miyim?' diye endişeye kapılmaması mümkün mü? Aldığınız bir ürünü aracınıza kadar taşımak, bu arada yazın nem kışın da yağışla mücadele etmek az dert mi? Toplu taşıma derseniz geçiniz, o da Çiftlik söz konusuysa çözüm sayılmaz.
Netice itibarıyla Piazza ya da Yeşilyurt AVM'ye gidip alışveriş yapmak, yiyip içmek, sinemaya gitmek daha cazip geliyor insanlara.
Çiftlik'teki bir sorun da yakınlarda cazibeli konut stokunun kalmaması… Eskiden kentin hali vakti yerinde insanlarının oturduğu bu bölgedeki evler eskidi, otopark sorunları büyüdü, vatandaşların konuttan beklentisi site anlayışına kaydı. Bu durumda Çiftlik Caddesi civarında sadece emekliler, öğrenciler ve sığınmacılar (mülteciler) gibi gelir seviyesi nispeten düşük kesimler oturmaya başladı. Haliyle marka ürünleri alabilecek kesimler gidince bu tür mağazalar kapandı; tavuk dönerciler, büfeler, dondurmacılar gibi 'gel geç' müşterilere hitap eden yerler çoğaldı. Bu tip işyerleri de mülk sahiplerinin direttiği yüksek kira bedellerini karşılayamıyor, haliyle uzun soluklu olamıyor, kısa sürede ya kapanıyor ya da format değiştirerek direnmeye çalışıyor.
Galiba caddenin kuzey ve güneyindeki ara sokakların bulunduğu parsellerde birleştirmelere gidilip kentsel dönüşüm yoluyla site konseptinde lüks konutlar üretmek ve bu arada erişilebilir noktalarda birkaç katlı otopark yapmaktan başka çare yok… Dile kolay tabii, ama bunları yapmak çok zor: Hem finansman hem de kamuoyu desteği gerekiyor.
Öte yandan caddenin yeşilden ve tabiattan tamamen koptuğunu söyleyenler az değil. Aslında belli yerlerde şehir mobilyası biçimindeki saksılara yerleştirilmiş ağaçlar var ama sanırım vatandaşlarca bunlar yetersiz bulunuyor. Yeşilliğin yanı sıra müsait yerlere havuzlar ve su oyunları eklenerek cadde, ismiyle daha uyumlu bir hale getirilebilir.
Bir diğer eleştiri de dış cephe için seçilen pastel tonların caddeyi kasvetli bir hale soktuğu biçiminde geliyor. İşin uzmanları, kırmızı, lacivert, koyu yeşil ve turuncu gibi renklerin insanları canlandırdığı ve alışveriş iştahını artırdığını söylüyor. Bana göre binaların dış cephelerine bu renklerde plakalar biçiminde desenler eklemenin faydası olabilir. İlave olarak cadde üzerinde belli günlerde canlı müzik gösterileri yapmak cazibeyi artırabilir.
Ayrıca caddeyle bütünleşik ara sokaklar da canlandırılmalıdır. Bazı müsait sokaklarda kafe ve restoranların dışarıya masa atmasının serbest bırakılması, bakımlı sinema ve tiyatro salonları açılması, resim – heykel – sanat galerilerinin oluşturulması önerilebilir. Çiçekçiler, akvaryumcular, gümüşçüler, tatlıcılar, hediyelik eşyacılar gibi esnaf gruplarının birarada toplandığı sokaklar teşvik edilebilir. Samsunlu yaşayan edebiyatçılar, ressamlar, tarihçiler gibi kültür adamlarının itibar gördüğü özel tasarım mekanlar açılabilir. Samsun simidi, Samsun pidesi, tirit, nokul gibi bize özgü tatların müşteriyle buluştuğu yerler düşünülebilir. Samsunlu çiftçilerin yetiştirdiği organik bal, peynir, reçel, turşu gibi ürünlerin pazarlandığı satış yerleri oluşturulabilir.
***
Uzun lafın kıssası: 'Çiftlik Caddesi Samsun'un kalbidir. Daha derin bir krizden el birliği ile muhafaza etmek gerekir.'

*****************************************

MUHACİR MAHALLESİNDEN MUHABBETLER

- Osman Aga, başıma geleni bi bilsen...
- N'oldu be yav, ayırdır inşallah?
- Bizim gelin var ya, bizim gelin... Kaymakamlığa gitmiş, bizim anımı Fetöcü diye şikayet etmiş.
- Yapma ya!
- Dün candırmalar küye gelmiş, muğtara "Bu garı için küyün ablası diyorlar, doğru mu?" diye sormuşlar.
- Bak, bak! Sonracığıma n'olmuş?
- Bizim saf muğtar da ne bilsin "abla" ne demek... "Doğrudur, bizim küyde herkes onu abla diye bilir.' deyvermiş mi!
- Breh, breh!! Bana bak Üsmen Aga, bu iş sana da bulaşır ona göre.
- Anaaam… Bulaşır mı, di mi? N'apsak ki?
- Bene sorarsan, n'oluuur, n'olmaz… Sen emencecik 'yengeyi açığa al!'