Kılıçdaroğlu’nun seçimlerde muhtaç olduğu HDP desteği, partinin kâbusu olacak görünüyor. Çözüm sürecinin akamete uğraması için her türlü zorluğu çıkaran CHP’nin, Cumhurbaşkanlığı seçimine iki yıl kala Kürt Sorununu çözmek için kollarını sıvaması kamuoyunda gerçekçi bulunmadığı gibi samimi bir niyet olarak da görülmedi. Üstelik kapısını çaldığı HDP’nin teröristbaşını adres olarak göstermesi, CHP-İyi Parti ittifakının tüm planlarını altüst edecek şekilde inkar ettikleri Kandil desteğini de ifşa etti.

İktidar açısından Kürt sorunu büyük oranda çözülmüş durumda. Bu meseleyi ‘Kürt Sorunu’ olarak tanımlamanın dahi krizi büyüttüğü kanaati hakim. Hükümet Kürt halkının talepleriyle, terör meselesini bütünüyle birbirinden ayırıp bir yandan PKK’yı tamamen yok etmeye odaklanırken, diğer yandan ülkede etnik ve mezhebi kimlikleri ötekileştirmeyi suç sayan bir yaklaşımı öne çıkartarak bu sorunu büyük oranda çözmüş durumda. Bu mücadelede en büyük destekçisi ise 3 yıldır HDP’nin kapısında evlat nöbeti tutan Kürt anaları.

CHP kadınıyla erkeğiyle teröre meydan okuyan Kürt halkı gerçeğini göremediği gibi, HDP ile ittifakının partiye ne denli zarar verdiğini de göremiyor. Partinin cumhurbaşkanı adayı olarak Kılıçdaroğlu’ndan daha fazla oy alan Muharrem İnce kendi partisini kurarak CHP’ye savaş açtı. Kılıçdaroğlu ve ekibini mezhepçilik ve bölücülük yapmakla itham eden Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz da kendi partisini kurdu. Mustafa Sarıgül gibi medyatik figürlerin de küçük partileri bulunuyor. CHP’de buna benzer kopmalar daha önce de yaşanmış, Yaşar Nuri Öztürk, Emine Ülker Tarhan gibi muhaliflerin parti girişimleri olmuş, ancak hiçbir başarı gösterememişlerdi.

CHP’den kopan yeni muhalif partilerin akıbeti de böyle olur mu, bilemeyiz. Fakat açık olan bir şey var ki, partiden ayrılan herkes yönetimi mezhepçi-bölücü bir kliğin ele geçirdiği iddiasında. Yani bu defa kopuşun daha ciddi ideolojik temelleri var: Tıpkı İyi Parti’de olduğu gibi. İP’in kurucularından Ümit Özdağ da, partinin FETÖ’cü teröristler tarafından ele geçirildiğini iddia ederek ayrılmış ve kendi partisini kurmuştu.

Kılıçdaroğlu’nun iktidar hırsı yüzünden önce Barzani’ye ardından Kandil’le bağı iddianameye kadar giren HDP’ye göz kırpması parti yönetiminde olmasa da, seçmen kitlesinde daha büyük fırtınalar kopartacak gibi görünüyor. Şimdilik çözüm sürecinde AK Parti ile HDP arasında yapılan görüşmelere atıf yapıp kendilerini tatmin etseler de, bunun kendilerini kandırmaktan başka bir şey olmadığını yakında görecekler.

Çünkü çözüm süreci, iktidardaki partinin temsil ettiği ‘Devlet’ ile devlete ‘başkaldıran’ örgütün siyasi temsilcisi arasında kanın durması için yapılan görüşmelerden ibaretti. AK Parti, CHP’nin yaptığı gibi herhangi bir ittifak için değil, barışı sağlamak için ‘düşmanı olan’ PKK’nın siyasi temsilcisi HDP ile görüşmüştü. Sonuçta düşmanın ipi Batı’nın elinde olduğu için süreç tıkanmıştı.

Yerel seçimlerde terörist başlarının Kandil’den verdiği açık destek çağrılarından dahi rahatsız olmayan CHP yönetiminin, şimdi ittifak için kendisine gösterilen İmralı adresinden de rahatsız olmayacağı aşikâr. Fakat tabanın aynı pişkinlikle karşılayacağını söyleyemeyiz. Daha şimdiden ultra-Ortodoks CHP’li Mine Kırıkkanat kendi elinde Kılıçdaroğlu ve ekibini çok zora sokacak dosyalar olduğunu söyleyerek şantaja başladı bile.