CHP'NİN MİLLİ SEFERBERLİĞİ Mİ(!)

Eeeyy ahali!

Duyduk duymadık demeyin!

CHP…

Ki lideri Kemal Bey!

Ferman çıkarmış…

"Milli seferberlik" başlatmış…

Denilen şu..

Her kimin, "hükümete" karşı bir hasımlığı var ise..

Her kimin, "Erdoğan'a" karşı, düşmanlığı var ise..

Her kimin, "Yeni Türkiye'ye" alerjisi bulunuyor ise..

Her kimin, "Anayasa değişikliğine" itirazı vaki ise..

Her kimin, "Başkanlık" sistemine fikri karşıt oluyorsa…

Tez elden koşup Meclis'e gelsin..

Bu düzen,

Bu sistem,

Bu Anayasa,

Bu Parlamenter sisteme "evet" demek için; "Meclis'i başlarına" yıkalım!

Gün savaş günü..

Gün cenk yapma günü..

Vay anam vay...

Haberiniz olsun...

PKK'sı da,

DAEŞ'i de,

DHKP-C'si de..

Emperyalizmi de,

ABD'si de,

Avrupa’sı da…

Bilesiniz ki, hepsi bizim aynı cephedeler..

Arkamız sağlam…

Bizle beraber savaşıyorlar…

Onlar; "İyi çocuklardııır.."

Ebe yuh...

Düşünün, "Meclis'i bile" basıp, provoke edebilecek çirkinleşti durum!

15 Temmuz'daki FETÖ'nün kalleşliği gibi…

Demokrasinin,

Milli iradenin "membası" dediğimiz Meclis'i, "Özel harekat ve Tomalarla" korur hale getirdiler..

Ne günlere kaldık...

Nitekim dün gördük..

CHP'liler..

Ve aynı meşrepten bazı STK'lar "Meclis'in" kapısına dayanırken; "polise nasıl şişe" fırlattıklarını..

Yürümek istediler…

Polise de,

Meclis görevlilerine de "posta" koyup, Meclis'i işgal etmek istediler..

Eee..

Ne diyelim; "siyasi sarhoşluk" bu olsa gerek.…

"Seküler, ceberut, Kemalist, vesayetçi" anlayıştan ancak böylesi bir "milli seferberlik" çıkar…

Varsa yoksa, kaba kuvvet, darbevari zorbalık..

Kumpas..

Kışkırtıcı gerilim..

Gezi'de yapılamayanı,

22 Temmuz'da başarılamayanı,

17-25 Aralıkta becerilemeyeni,

15 Temmuz'da sonuçlandıramadıklarını.

Ne yazık ki bugün Meclis'i "demokrasi adına" işgalle…

Sokağı…

Ülkeyi gerip; "iç savaşı" başlatma…

Devletle halkı "karşı karşıya" getirme gafleti ve delaletiyle; "emellerine kavuşmak" istiyorlar…

Diyeceksiniz ki…

CHP ve avanesinde; görülmüş müdür ki?

Ülkenin..

Milletin "Âli menfaatine" ve bekasına dair; "halis niyet" sahibi oldukları?

Dün de, önceki gün de aynı…

Ne mümkün!

Neyse..

Halk ne çığırtkanlıklarına…

Ne milli seferberliklerine…

Ne de, "iyi çocuklarına" artık, aldanmıyor…

Prim de vermiyor…

Biliyor ki…

Kemal Bey'in zihniyeti de…

O'na bel çıkanları da…

Dört bir taraftan yapılan saldırıların da "kalleşliklerinin" tek hedefi var.

O da;

"Devlet ve milletin" istediği şekilde yeniden Türkiye'nin inşa edilmesini engellemek..

Ne diyor Cumhurbaşkanı…

"Bu hainler…

Türkiye'nin "fay hatlarını" patlatmak istiyorlar"

Ama halk hep şunu ifade ediyor…

Alayı gelsin…

"Hepsi nafile…"

***

IRAK POLİTİKASI…

Bu da mı; yanlış…

Öyle ya…

Numan Kurtulmuş, Suriye politikası için ne demişti?

"Yanlıştı.."

Irak için de…

Kim ne der?

Kendisinin bir beyanı olur mu; bilmem!

Ama!

Görüldü ki; Irak politikasında" bir terslik var…

"Başika" başta olmak üzere..

Türk Askerinin varlığı…

Şengal.

Ve PKK'nın bu alandaki "yerleşik" düzene geçişi..

Düne kadar..

"Karşılıklı" restler çekiliyordu..

Öyle ki; "silahlar çekilecek" noktaya gelindi..

Savaş çıktı çıkacak diye…

Şimdi..

Ne oldu da; "her şey" tersine döndü..

Başbakan Yıldırım Irak'a gitti..

İbadi ile görüştü..

Ortak basın toplantısı düzenlediler..

Ve ortaya çıkan sonuç...

"Başika" önemsizleşti…

Türk askeri çekilecek…

İlişkiler daha da güçlenecek…

Doğrusu…

Vaziyete karşı, ister istemez soru ikmale gelmiyor değil?

Madem böyle olacaktı..

Madem "gereksiz" bir polemik idiyse…

Neden..

Evet, neden "kızıl-kıyamet" koparıldı?

Naralar atıldı..

Karşılıklı "söz düellosuna" girildi..

Diplomatik "planlar" kurgulandı..

Velhasıl!

Bunca gürültü niyeydi?

Ortak bildiriyi okudunuz mu?

Ben okudum…

İnce bir ayar var sanki..

"Ülkeler topraklarında terör örgütü bulundurmayacaklar…"

Sonuç derseniz..

Suriye için de,

Irak için de, diyebiliriz ki; "en doğru" bir sürece girilmiştir...

Ama..

Bir yanlış..

Bir doğru..

Ne eder, toplamında derseniz ki fifti-fifti mi?

Hiç de değil derim...

***

ROBOSKİ ANITI…

Roboski…

Bölge gerçeğinin en acı hadiselerinden biri..

34 sivil insan…

Savaş uçakları tarafından bombalandı..

"Terörist" diye..

Ama onlar..

Sivil, Kuzey Irak'a kaçağa giden "dönüşte", vurulan köylülerdi…

Üzerinden çok şey konuşuldu…

Kim yaptı, kim emir verdi?

Çünkü…

Roboski üzerinden, Türkiye "karıştırılmak" istenildi…

Kürtler ayaklansın…

Sokaklar kan gölüne dönsün…

Ülke yönetilemez hale gelsin…

Ki "askeri vesayet" ikmale gelsin…

Nitekim…

Sonradan ortaya çıktı ki "plan tamamen" bu eksende kurgulanmış…

Başaktörler de…

FETÖ terör örgütünün mensupları..

Roboski vahşeti…

Unutulmasın diye, Diyarbakır'a "anıt" yapıldı…

Kayapınar ilçesinde…

Anıtta; "ağıt yakan" bir kadın heykeli…

Etrafında ise "bombaları" simgeleyen figürler var…

Ve ölen 34 kişinin ismi…

Önceki gün!

Kayyum atanan Belediye'nin ekiplerince "anıt" kaldırıldı…

Heykel de…

İsimlerin yazılı levha da; "yerinden" söküldü…

Yazıyı kaleme aldığım ana kadar…

Anıtın "neden kaldırıldığına, ya da farklı bir çalışma yapılacağına" dair bir beyan gelmedi…

Ne var ki ortaya konulan işlem; "tepkisel" bir duygu oluşturdu?

Dün gün boyu telefon aldım…

"Neden, niçin, bu tahammülsüzlük" diye…

Doğrusu!

Belediye önündeki "insan başlı aslan" figürlerinin kaldırılmasını; olumlu bulmuştum…

Çünkü "Diyarbakır'a özgü" bir tanım yoktu…

Ne tarihi açıdan…

Ne inanç nokta-i nazarında…

Ama!

Roboski heykeline dair; "karar…"

Yanlış…

Umarım oluşan kırılgan duruma..

Tıpkı, "Belediye'nin giriş tabelasındaki" değişim gibi…

Roboski için de; "daha ifade edici" bir düşünce, görüntü hâkim kılınır?

Tabi…

Şu da bir gerçektir ki…

Acılar…

İnsanlık dışı böylesi "katliamlar…" hafızalardan silinmez…

Unutulamaz da…

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şöyle bir sözü vardı…

Roboski olayına dair…

‘Uludere’nin (Roboski) sorumluları Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacak…’

Ki kaybolmadı…

Çıktı ki fail; "FETÖ elemanları?"

Gaye; ülkede kaos olsun…

Ama başaramadılar…

Resmi bu yönde okumak gerekli…

***