Yukarı
46

Azimet Gürbüz

CHP’de “SOL” ve genel olarak solculuk

02 Temmuz, 2020

   Bugün bazı gazetelerde “Geçmişi Biz Kurduk, Geleceği debiz inşa edelim! Sloganıyla parti içinde ya da gazete ilanında kendilerini açıktan telafuz etmiyorlar ama,  “Sol Grup”  olarak bilinen arkadaşların tam sayfa ilanları vardı. Ana amçlarını şu sözlerle sıralamışlar.

  1. Rejimin dayattığı ve çerçevesini çizdiği merkez sağ bir siyasetle mi devam edeceğiz, yoksa çağa uygun bir sol siyaset mi kuracağız?
  2. Mevcut anti demokratik yönetim anlayışını mı onaylayacağız, yoksa demokratik bir örgüt ve parti yönetimi anlayışını mı hayata geçireceğiz?

   Ben CHP’ye 1973 yılından itibaren yakın oldum. Memuriyetim biter bitmez 1979 yılında da üye oldum. Şahit olduğum 1970 lerde CHP mitinglerine gelen bazı farksiyonlar  “oy verme hesap sor” diye slogan atardı, bazıları da zaten hiç katılmazlardı. Benim CHP’ye ikinci gelişim 1992’de oldu. Öncesinde 8 yıl da DSP’de çalıştım. Bugün partide karşılaştığım arkadaşların önemli bir kesimi eski fraksiyonlarından övünerek söz eden, partiyele bağlarını, açıktan söylemeselerde ama sanki “kerhen” kabul ediyorlar. Bir şey diyemiyorum. Özgür davranış herkesin hakkı. Gelelim asıl konumuza. Parti Kurultaya gidiyor.  Arkadaşların ikinci maddede dile getirdikleri, adına ben  “DEĞİŞİM” diyeceğim durumla ilgili, yapılacak hiçbir şeyin olmıyacağını, olamıyacağını kendileri de biliyorlar. Çünkü; parti tabanında yaşanmıyan ya da yapılamıyan bir değişimin, en üst kurullara yansıma şansı yoktur. Bu Türkiyedeki particiliğin bir gerçeği mi diyelim, bir sonucu mu diyelim, bilemiyorum? CHP’de 1972 Kurultayında yaşanan değişim, tamamıyla 1961 Anayasasının yarattığı Özgürlük ortamının, Türkiye’de yarattığı demokratik düşüncenin, bir sonucu olarak, tabanda bir değişim oldu. Bugün bu koşullar partide yok. Çünkü bildiri yazan arkadaşlar parti tabanında çalışmak yerine “üst düzey” politika yapıyorlar. Ayrıca mikrofon bulduklarında “sahada siyaset yapılmalı” tezini en üst perdeden tekrarlamayı severler. İşte konu da bu. Partideki değişim de, kapı kapı, sokak sokak, halkla ilişki kurarak, sonuçlarını mahalle temsilciliğinden, ilçe yönetimine, il yönetimine ve Kurultay Delegeliklerine yansıtıldığı sürece olabilir. Böyle bir durum var mı? Sözle değişim olur mu? Eleştiriden “sol” kesimin hoşlandığını biliyoruz ama, biraz da gerçeklere uygun eleştiriler olsun.

   Birinci madde olarak sıraladıkları durum ise bence daha da üzüntü verici. Türkiye’de seçim kazanmanın ancak % 51 oy almakla mümkün olacağı gerçeğini bu arkadaşlarımız unutmuş olamazlar. O zaman da, niyetleri iktidar değil “solculuk yapmak”olabilir. Çünkü konunun lafzı, yani sözümüz doğru mu, eğri mi, test edilmezse, ham haliyle bize belki itibar kazandırır ama gerçeğe aykırılığı değişmez. Düşündüm bu konuda ben bir söz söylemeye kalksaydım, belki dövmezlerdi ama çok hazır oldukları, dağarcıklarında karşıtlarını suçlayacak bir ton söz söylerlerdi. En iyisi birkaç gün önce Cumhuriyet’te Erdinç Yeldan’ın Lenin’den aldığı paragrafı aynen buraya alayım da söylenecek sözler Lenin’e gitsinBlankist-Komüncüleri, “biz amacımıza ve zafer gününü uzaklaştırmaktan ve kölelik dönemini uzatmaktan başka bir sonuç vermeyen aradaki aşamalardan, uzlaşmalardan geçmeden ulaşmak istiyoruz” demektedirler. (Blankist-komüncüler) Aradaki aşamaları ve uzlaşmaları yakıp kül ettikleri anda sorunun çözümleneceği ve günün birinde “ihtilal yeniden başladığı” ve iktidar ellerine düştüğü takdirde “komünizmin hemen ertesi gün kurulacağını” hayal etmekteler. Eğer bu iş hemen yapılamıyorsa, diğerlerini yeterince komünist olmamakla suçlamaktalar... 

   Lenin ekliyor, “kendi sabırsızlığını teorik iddia olarak ileri sürmek ne çocukça bir saflık!” 

Bu sözler Lenin’in “Sol Komünizm ve Bir Çocukluk Hastalığı” kitabından.



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

İbrahim Tatlıses oğluna ‘Yok artık öyle beleşten hayat’ dedi: Mirasını açıkladı

Oğlu Ahmet Tatlıses ve torunu Mert Tatlıses ile davalık olmasıyla gündeme gelen İbrahim Tatlıses miras açıklaması yaptı. İbrahim Tatlıses ‘Aramızda Kalmasın’ isimli magazin programına gön...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Uzmanı uyarı: Grip deyip geçmeyin

Prof. Dr. Gürdal Yılmaz, "Grip deyip geçmemek gerek. Hafif de olsa altta yatan, eşlik eden hastalığı olan kişilerin bir sağlık kuruluşuna başvurması ve gerekli önlemeleri zamanında alması gerekiyor" dedi. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Farabi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Gürdal Yılmaz, ilkbahar gelinceye kadar sonbahar ve kış aylarında en çok influenza vakalarıyla karşılaşıldığını söyledi.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR